I'm on him Çeviri Türkçe
7,379 parallel translation
And I'm just wailing on him, wailing on him.
Vuruyordum, vuruyordum.
So in May I'm getting an operation to get two monster boobs, hit the beach, sunbathe and turn him on!
Mayısta, iki tane kocaman göğsümün olması için ameliyat olacağım tekrar güneşleneceğim ve onu heyecanlandıracağım.
Keep your eye on him, I'm the gallant one.
Sen asıl ona bak. Ben kibar biriyim.
His name is on my phone, I must know him.
Adı telefonumda. Tanıyor olmalıyım.
Do you think I would take him on unless I had to, unless my life depended on it?
Zorunda olmasam buna katlanırmıydım? Hayatım buna bağlı olmasa...
When he is standing on the scaffold, hood on his head, noose around his neck, I will offer him a reprieve so long as he agrees to live without that woman.
Darağacının önünde, kafasında başlık boynunda halat varken, ona bir şans tanıyacağım. Eğer kabul ederse o kadından uzak duracak.
I mean, the spyware on his phone has tracked his every move, and we've been tailing him 24 / 7.
Yani telefonundaki casus yazılımı gittiği her yeri takip ediyor ve onu 7 / 24 izliyoruz.
I'll go check on him.
- Gidip ona bir bakayım.
I'm not too keen on the idea of launching him into space.
Gerçi onu uzaya gönderme fikrine çok da sıcak bakmıyorum.
I'm burying him in free soil. On the other side of that fence. How you gonna do that?
Onu çitin ardındaki özgür toprağa gömeceğiz.
I spoke to an Inspector Brown nearly ten days ago, and told him the whole story.
Müfettiş Brown'la on gün önce konuştum ve ona tüm hikayeyi anlattım.
Let's have Bartlett where we can keep an eye on him.
Bartlett'i göz kulak olabileceğimiz bir yerde tutalım.
I'll take him up the front, get him shot at.
Onu ön saflara götürüp, vurulmasını sağlayacağım.
I'm not lying on him.
En azından yatmıyorum.
I left him down on the beach near Prussia Cove.
Onu, Prussia Koyu yakınındaki sahilde bıraktım.
But he was guilty. The only time I laid hands on Landor was to put handcuffs on him.
Landor'a dokunduğum tek an kelepçeleri taktığım andı.
There's someone else on this island, and when I find him, I'm going to make him number 22.
Bu adada başka biri daha var. Onu bulduğum zaman adamı tam alnından vuracağım.
There's someone else on this island and when I find him, I'm going to make him number 22, with a bullet right there.
Bu adada başka biri daha var. Adamı bulduğum zaman alnının tam ortasına kurşun sıkarak onu öldüreceğim.
- Nah, I'm just saying, the harder on him you are, the more Jasmine's gonna wanna be nice to him.
Sadece sen ona ne kadar sert davranırsan, Jasmine ona daha iyi davranacak diyorum.
While the arrival formalities are going on, I'll get the will notarized, while you're getting him to the house.
Formaliteler devam ederken noter onayı alacağım. - Sen Başkan'ı eve götür.
I'm going to be meeting him on the yacht anyway.
Zaten yatta buluşacaktık.
I just... left him on his own.
Onu yalnız bıraktım.
Maybe I'm too hard on him.
Belki de ona haksızlık ediyorum.
I kept on pushing him to explain why there is absolutely no mention of my show.
Benim sergimle ilgili neden hiç bahis yok diye baskı yaptım.
I reconfirmed it today. I feel sorry for him about the divorce, but I can't say I'm not thrilled he's on the market.
Boşanmasından ötürü onun için üzgünüm, ama onun pazarlamada olmasından heyecanlanmadığımı söyleyemem.
Is it crazy? I don't know if I'm gonna be able to have sex with him on a bed without bed bugs and cum stains.
Pire ve meni artıkları olmayan bir yatakta onunla sevişebilir miyim bilemiyorum.
I hate to break it to your buddy, but, you should tell him it's probably not worth the paper it's written on.
Kuzenini üzmek istemem ama.. ... böyle bir şey için kendisini.. ... yormaması gerektiğini söylemen lâzım.
And before you tell me where I can find him, I want you to know I see that semi-automatic you're eyeballing on the table over there.
Ayrıca, nerede bulacağımızı söylemeden önce masada duran tabancayı..
I don't know if he has any identification on him, or...
Üzerinde bir kimlik var mı bilimiyorum.
But if the street wants to invest him with more than we can on our own, I won't fight them about it.
Ama sokaktaki insanlar bizden fazla ona destek olmak isterse onlarla çatışmayacağım.
Tell him, Norfolk wants him on the road and away from here..... and tell him... .. if he doesn't, I'll come to him and I'll tear him with my teeth.
Ona de ki, Norfolk onu yolda ve burada uzakta istiyor ve eğer gitmezse onu dişlerimle parçalayacağım.
I am not cheating on him.
Onu aldattığım falan yok.
He's on a mission, he's out for blood, which means I have to stop him before he stops Zane.
Karşılık vermek için göreve çıkmış. Bu da demek oluyor ki, Zane'yi durdurmadan önce onu durdurmalıyım.
Oh, come on, now, Buzzy. You just don't know him like I do.
Aah hadi ama, Buzzy.Onu benden iyi tanımıyorsun.
And I let him do things on the bag... Not with an intention of turning him into a boxer.
Ve onun kum torbasıyla istediğini yapmasına izin verdim amacım onu boksör yapmak değildi.
I'm sorry, look, I don't mean to be rude, sir, but I think you should go look in on him.
Üzgünüm, bakın, kabalaşmak istemem ama... bence gidip adama bakmalısın.
I assumed that he'd acknowledge me in the book I was researching for him, a book on conformity.
Araştırmalarını yaptığım kitap çalışmasında bana teşekkür eder sanmıştım.
It's similar to what Dr. Adrian was using on Peter to keep him alive at ABS, and I think it might work here.
Dr. Adrian'ın Peter'ı hayatta tutmak için kullandığı bileşiğin bir benzeri. - Bu durumda da işe yarar sanırım.
I want to see if you'll save him. Come on.
Kurtar bakalım onu.
Well, having his own things, like a blanket to lie on, or a ball, a toy, that'd be fine, it'd be good for him, I'm not sure about your things, I don't know...
Kendi eşyalarına sahip olmaya devam etmesi, üstüne yatacağı battaniye gibi ya da bir topu, bir oyuncağı, bunlar onun için iyi olur ama senin eşyalarından emin değilim.
I met him on Bunchers.
- Grupça Randevu'da tanıştım.
I'd keep an eye on him.
Gözümüzü üstünden ayırmayalım.
I arrested him on suspicion of murder.
Cinayet şüphesiyle tutukladım.
I'd just left him on his own.
Onu yalnız bıraktım.
I look forward some great help from him on the presidential election.
Başkanlık seçimlerinde ondan harika bir yardım almayı dört gözle bekliyorum.
So go back and tell him to leave me be or the next time he sees me, I'll have a gun to his head with my finger on the trigger.
Geri dönüp ona beni rahat bırakmasını söyle yoksa beni bir daha gördüğünde, parmağım tetikte silahımı kafasına dayamış olacağım.
I'm so happy for you. He's on a trip to New York for one day, and I already miss him.
Sadece bir günlüğüne New York'a gitti ama onu şimdiden özledim.
I just find threatening people relaxing. I don't wanna keep things from Andy, even if I have to climb on top of him to cheer him up when I'm sad. You're right.
İnsanları tehdit etmenin rahatlattığını keşfettim de.
Listen to me. I sold him plain paper with nothing but water and print on it.
Dinleyin beni, üzerinde sudan başka bir şey olmayan basılı kağıt sattım sadece.
I was already representing Rebecca when I saw the photos, him on Lila's phone, and I did everything I could to cover his tracks.
Lila'nın telefonundaki fotoğraflarını gördüğümde Rebecca'nın davasını çoktan almıştım ve yaptığım her şey onun yaptıklarını örtbas etmek içindi.
No, and he's not my boyfriend, but I do like him and would like to get laid by him, so everyone be on their best behavior.
Hayır, ayrıca erkek arkadaşım değil ama ondan hoşlanıyorum ve beni tekrar yatağa atmasını istiyorum o yüzden herkes düzgün davransın.
i'm on it 1571
i'm on my way home 39
i'm on my way 1303
i'm only human 33
i'm only joking 44
i'm on vacation 71
i'm on fire 81
i'm onto you 39
i'm on duty 83
i'm on my own 63
i'm on my way home 39
i'm on my way 1303
i'm only human 33
i'm only joking 44
i'm on vacation 71
i'm on fire 81
i'm onto you 39
i'm on duty 83
i'm on my own 63