I'ts Çeviri Türkçe
524 parallel translation
Toshiaki TS US H I MA
Toshiaki TSUSHIMA
Each acts according g to i ts n ature.
Her biri doğasına göre hareket eder.
Wh en th e win d bl ows, a f eath er d an ces in i ts wake.
Tüy rüzgarda dans eder.
I t cl eaves th e water, yet i t I eaves in i ts wake water, un broken.
Suyu yarar ama arkasında bıraktığı su tekrar birleşir.
I'm such an odd freak that even if you ignore me and not take care of me...
- Dooly mi? Kayıtsızca ihmal edeceğin tuhaf biri de olsam iyi yaşayıp büyüyeceğim.
I thought that I would find the paid tout of a notorious criminal - - only to find a woman full of love, before whose simple and unconditional feelings
Adı çıkmış bir suçludan intikam fırsatı bulacağımı sanmıştım basit ve kayıtsız şartsız duygularından önce, sadece sevgi dolu bir kadın buldum.
I don't despise facts, sir, I'm indifferent to them.
Hoşlanmıyor değil, onlara karşı kayıtsızım.
Fei-ts'ui jade, in which I, as a collector... am particularly interested, is extremely valuable.
Feitsui yeşimi, ki bir koleksiyoncu olarak özel ilgi duyarım, aşırı derecede değerlidir.
I take it the whatchamacallit you lost was this stuff, fei-ts'ui?
Anladığım kadarıyla kaybettiğiniz zamazingo buydu değil mi, Feitsui?
Even before I met you... I was far from indifferent to you.
Sizi tanımadan önce bile size karşı kayıtsız değildim.
Well, surely. You know that I love you, and you led me to believe... Miss Fairfax, that you were not absolutely indifferent to me.
Benim seni sevdiğimi biliyorsun, ve şimdi de Bayan Fairfax, sizin de bana karşı tamamen kayıtsız olmadığınıza beni inandırdınız.
Well, I have a feeling you're a little bit too unconcerned.
Sen de biraz fazla kayıtsızsın.
But I'm consumed with apathy.
Ama kayıtsızlık beni tüketmiş durumda.
Glabrus is my friend, and I will not dissociate myself from his disgrace.
Glabrus benim dostumdur ve onun bu onursuzluğuna kayıtsız kalmayacağım.
Today I'm indifferent to them
Bugün bana kayıtsız değiller.
No, I apologize if I have offended you but I am hurt by your reserve
Hayır, seni kırdıysam esas ben özür dilerim. Ama bana kayıtsız davranışından incindim.
I who have turned away from you so often with indifference
Ben, büyük bir kayıtsızlıkla... senin yolundan sapmış olan ben...
But the King for good or ill, chose to pass the burden of the church onto me and now I must carry it.
Kral, kayıtsız şartsız... kiliseyi üzerime yükledi, ve ben artık bu görevi icra etmeliyim.
Why are you so intent on marrying me... when it's perfectly obvious I'm indifferent to you... and all of the so-called advantages you have to offer?
Benimle evlenmeye neden bu kadar heveslisin? Oysa benim sana ve bana sağlayabileceğin adına çıkar dedikleri her şeye karşı kayıtsız olduğum besbelli.
Mm. You know the indifference I felt?
Sana karşı hissettiğim şu kayıtsızlık vardı ya?
I don't appreciate the trouble you put us through.
Bizi düşürdüğün duruma kayıtsız kalamam Takenoo.
" I swear my loyalty to Adolf Hitler, to him personally and to all superiors he is going to appoint over me.
"Adolf Hitler'e bağlılığıma kayıtsız şartsız yemin ediyorum... Ona ve onun belirlediği liderlere kayıtsız şartsız bağlılığıma yemin ediyorum."
Feigning unwittingness, I told the lady you were the son of one of the richest merchants.
Kasıtsızmış gibi, genç bayana sizin çok zengin bir tüccarın oğlu olduğunuzu söyledim.
In the vast indifference, I invent a meaning.
Uçsuz bucaksız kayıtsızlığın içinden anlam çıkarırım.
It was as if my great rush of anger had washed me clean, purged me of hope, and staring up at that night sky, for the first time I opened my heart to the sweet indifference of the universe, and I felt that it was so much like myself, almost like a brother, that I realised that I'd been happy, and that I was happy still.
Sanki ani öfke nöbetlerim beni temizlemiş içimdeki umudu alıp götürmüştü ve o gece gökyüzüne bakarken kalbimi ilk kez kâinatın tatlı kayıtsızlığına açtım ve tıpkı benim gibi neredeyse bir kardeş gibi olduğunu hissettim ve mutlu olduğumun farkına vardım ve öyle de kaldım.
Under the name of the Imperial Japanese Navy... I demand absolute obedience as a prisoner of war.
Japon İmparatorluğu Deniz Kuvvetleri adına bir savaş esiri gibi, kayıtsız şartsız itaat etmeni emrediyorum.
Even if Fang Gang shows up here, I only need to put my knife on her neck. He will listen to me no matter what.
Şu an burada bulunsaydı kılıcımı Bayan Fang'ın boğazında görünce kayıtsız, şartsız beni dinleyecektir.
These can'ts might be just a cover I have a way to find out
Sanırım bu kervan bir yanıltmaca işin aslını araştıracağım
If we continue ourjourney through the night it might arouse suspicion that's why I've loaded our can'ts with fruits
O nedenle arabaları sebze ile doldurdum
I'm not stuck to it either.
- Buna kayıtsız kalamıyorum.
Proof or not proof I want him!
Kanıtla veya kanıtsız onu istiyorum!
I couldn't stay out. Not with the Nazis and Japanese... threatening to con quer the world.
Nazilerin ve Japonların dünyayı fethetme tehditlerine karşı kayıtsız kalamazdım.
- Oh, I want to write about- - about the apathy in the police force.
- Oh, ben polis kuvvetinin olaylara kayıtsız kalışı hakkında yazmak istiyorum.
I approve it, unconditionally.
Ve ben... Ve ben onaylıyorum kayıtsız şartsız.
I am myself indifferent honest, but yet, I could accuse me Of such things that it were better My mother had not borne me.
Ben kayıtsızca dürüstüm ama yaptığım şeyler yüzünden keşke annem beni doğurmasaymış diyebilirim.
I'ts nice to be like this cheek-to-cheek in the old fashioned way, you know.
Buradan çıkar mısınız lütfen? Haydi domuzlar. Dışarı!
Because you still owe me a life and old Yuen's activities had to be stopped. I couldn't stand idly by.
Çünkü bana hala bir can borçlusun.. ... ayrıca biri İhtiyar Yuen'i durdurmalıydı. Buna kayıtsız kalamazdım.
Pulling that "I'm a cool, suffering loner" act, right? ! Now talk!
"Kayıtsız, acı çeken yalnız" rolünü bırak da anlat bakalım!
I couldn't help it.
Kayıtsız kalamazdım.
" That I take this obligation freely...
" Bu yükümlülüğü kayıtsız ve...
Am I gonna hold this till next Shavuoth?
Bana kayıtsız kalamazsın. Bunu noele kadar tutacak mıyım?
I thought there was one reference too many to children... with gaunt rib cages and dull, listless eyes.
Bence göğüs kemikleri sayılan, hissiz... kayıtsız bakışlı çocuklara fazla gönderide bulunmuşsun.
I appreciate that your findings will be published in 70 syndicated papers... including the Washington Post, and I am not unmindful of the public attention y " all can put on my study.
Bulgularınızın Washington Post dahil yetmiş gazetede yayınlanacak olmasına minnettarım. Ve toplumun dikkatini çalışmalarıma çekecek olmanıza kayıtsız da değilim.
So I've got Denholm Elliott reading TS Eliot on this one.
Mesela bende Denholm Elliott var. TS Eliot okumuş burada.
- Dad, I just - Well, she became totally apathetic.
- baba ben sadece - - sonra sakinleşti... veya vazgeçti veya da - neyse tamamen kayıtsız hale geldi.
I knew you could not resist my challenge.
Meydan okumama kayıtsız kalamayacağını biliyordum.
I n fact, the whole world seemed indifferent to what I had done.
Aslında tüm dünya yaptığım şeye karşı kayıtsız görünüyordu.
I beg of you to sit down and tell me what it is you desire but I cannot make you any unconditional promise.
Rica ederim oturun ve arzunuz nedir söyleyin. Fakat size kayıtsız şartsız söz veremem.
It's one thing I can't stomach.
- Kayıtsız kalamayacağım tek şey.
I make all the'don'ts'at my discretion.
Zar atmak 50 dolar. "Gelmezler" benim inisiyatifimde.
Jesus, if you're gonna be glib about this I'm gonna lose it.
- Bütün gece ayaktaydım beni... hasta etti. Tanrım, böyle kayıtsız konuşmayı sürdürürsen, sabrım taşacak!