I can't tell you anything Çeviri Türkçe
273 parallel translation
I can t tell you anything!
Size bir şey söyleyemem!
[diplomat] In regard to this guy you asked me to look into, unfortunately, there doesn't seem to be anything I can tell you about him.
Araştırmamı söylediğin bu adamla ilgili olarak... Maalesef öyle görünüyor ki hakkında söyleyebileceğim hiçbir şey yok.
I can't tell you anything you don't know.
Bilmediğiniz bir şeyi size anlatamam.
I can't tell you anything.
Sana hiçbir şey söyleyemem.
I can't tell you what happened. We are not allowed to give out anything.
Ne olduğunu söyleyemem.
I can't tell you anything tonight.
Bu gece size hiçbir şey söyleyemem.
I just can't tell you anything.
- Size anlatacak bir şeyim yok.
- I can't tell you anything.
- Size bir şey söyleyemem.
I can't tell you anything about your father because I never saw him.
Baban hakkında sana hiç bir şey söyleyemem çünkü onu hayatımda hiç görmedim.
And coming so soon after the breakdown... Well, I can't tell you anything for certain.
Olay çok kısa zaman önce olmuş size kesin bir şey söyleyemem.
I can't tell you anything.
Size hiçbir şey anlatamam.
Relax, Doctor, you can't tell me anything I haven't imagined.
Rahat olun, doktor. Söyleyeceğiniz şey beni hayret ettirmez.
- Then I can * t tell you anything.
- Öyleyse hiçbir şey anlatamam.
If I knew anything, I would be very happy to tell you, but how can I tell you if I don't know?
Bildiğim bir şey olsaydı, size memnuniyetle anlatırdım. Ama bilmiyorsam nasıl anlatabilirim?
THERE IS VERY LITTLE THAT I CAN TELL YOU AS I DON'T REMEMBER ANYTHING.
Size söyleyebileceklerim çok az. Hiçbir şey hatırlamıyorum.
I can't tell you anything
Size bir şey söyleyemem.
- Sorry, I can't tell you anything.
- Üzgünüm, size hiçbir şey söyleyemem.
I can't tell you anything but, suddenly, I'm sure.
Neden bilmiyorum ama, birdenbire eminim.
I can't tell you anything.
Size bir şey söyleyemem.
You can't tell anything yet. I wish you'd arrived after the furniture had come.
Şu an bir şey belli değil, eşyalar geldikten sonra gelseydin keşke.
You can beat on me all day long and I can't tell you anything about any crown.
Beni bütün gün hırpalayabilirsiniz yine de size hiçbir taç hakkında bir şey anlatamam.
I can't tell you anything.
Size daha fazla bir şey söyleyemem.
But I can't tell you anything yet.
Ama sana henüz söyleyemem.
I can't tell you anything about it tonight. Up you go.
Bu gece sana başka bir şey anlatamam, şimdi git uyu.
It probably doesn't have anything to do with anything but just as a precaution when you go out, if you tell me where you're going to go a phone number where I can find you.
Muhtemelen hiçbir ilgisi yok ama sadece bir önlem olarak dışarı çıktığında bana nereye gideceğini,... seni bulabileceğim bir telefon numarasını söyler misin? .
I can't tell you anything more.
- Lütfen. Başka bir şey söyleyemem.
I can't tell you anything else.
Başka birşey diyemiyorum.
You can't tell me anything I don't already know?
Bana halihazırda bilmediğim bir şey söyleyemezsin, ha?
I can't tell you anything.
Sana birşey anlatamam.
I can't tell you, I can't tell you to do anything,
Sana şunu ya da bunu yap diyemem.
Well, I can't tell you anything. I wasn't there. The custodian...
Şimdi bakalım, telefonunuz Polis merkezinden saat 5 : 45'te alındı, kayda girdi.
That's all I can tell you, I don't know anything.
Bu kadar söyleyebilirim, başka bir şey bilmiyorum.
I can't tell you anything about it.
Bu yer hakkında hiçbir şey söyleyemem.
I can't guarantee anything, but if you tell the truth, I might be able to help.
Size hiçbir şeyi garanti edemem fakat gerçekleri söylerseniz, yardımım dokunabilir.
I can't tell you anything.
Anlatıcak bir şeyim yok.
I can't tell you anything about the guns without a test.
Denemeden silahların çalışıp çalışmayacağını söyleyemem.
I can't tell you anything.
Sana hiçbir şey söylemem.
There isn't anything I can tell you at this time.
Şu anda size söyleyebileceğim hiç bir şey yok.
I can't tell you anything but I had no choice.
Neredesin? Dinle, yapamam, sana izah edemem ama başka türlü davranamazdım.
Here, never a smile, you never tell me anything. I can't give you a kiss.
Hiç gülmüyorsun, bana hiçbir şey anlatmıyorsun, sana sarılmamı bile istemiyorsun.
I can't tell you anything.
Sana hiçbir şey anlatamam.
To tell you how sorry I am about the mistake and if there's anything at all I can do for you, please don't hesitate to ask.
Sizin için yapabileceğim bir şey varsa lütfen sormaktan çekinmeyin.
Well, I can't promise anything, but if Joss calls me, I'll tell him to meet you, but only if you swear that Joss doesn't have anything to fear from you.
Size hiç bir söz veremem, ama eğer Joss ararsa onunla buluşmak isteğini söyleyeceğim, ama eğer sizden korkmasına gerek, olmayacağına yemin ederseniz.
After 4 : 00... I can't tell you anything about my son.
Saat dörtten sonra, oğlum hakkında sana hiçbir şey söyleyemem.
Because after tasting the wine all day, after 4 : 00, I can't remember my son, let alone tell you anything about him.
- Çünkü bütün gün şarap tattıktan sonra,... saat dörtten sonra bırak hakkında bir şey söylemeyi... oğlumu hatırlayamıyorum bile.
Buddy, I can't tell you anything.
Dostum sana birşey söyleyemem.
I can't tell you anything.
Sana da hiçbir şey söyleyemiyorum.
I don't think there's any way you can tell how long anything is going to take.
Sonuçları göstermek için gereken süreyi söylemek mümkün değil.
If I tell you, can you manage not to put it down or or.. .. or tell me why it won't work or.. .. is in bad journalistic taste or anything like that?
Sana söylersem, eleştirmeyeceğine ya da neden olmayacağını söylemeyeceğine haber değeri olmadığına dair bir şey demeyeceğine emin misin?
But I can't just let go...! 'Cause... every day, whenever anything happens I really want to tell you about it first...
Çünkü... her gün, ne zaman bir şey olsa ilk önce sana anlatmak istiyorum.
Can't you do anything I tell you to do? !
Sana söylediğim hiç bir işi yapamaz mısın?