I can do it for you Çeviri Türkçe
572 parallel translation
Besides, I can do it for you better than anyone else.
Ayrıca, bunu senin için herkesten iyi yapabilirim.
I can do it for you.
- Bunu senin için yapabilirim.
Sure, Doc, I can do it for you.
Tabii Doktor, ayarlarım.
- I can do it for you in 5 minutes...
- Sizin için 5 dakikada halledebilirim.
I can do it for you free of charge.
Sana bedava yapabilirim.
I hope you'll do all you can to get it back for me.
Onu geri alabilmek için elinizden gelenin en iyisini yapacağınızı umuyorum.
That's more than I'd ask for... but it will do no harm for your son to learn the ways of the white man. And you may be sure he'll have the best treatment that we can offer.
Bu benim istediğimden de fazlası Oğluna hiç bir zarar gelmeyecek ve bunun yanında beyazların yaşama biçimini de öğrenecek.Ve emin ol ki bu bizim en iyi anlaşmamız olacak.
That's the least I can do for you, isn't it?
En azından ben yaparım, değil mi?
I'm extremely grateful to all of you. It's all we can do for the present I think.
Sanırım şimdilik yapabileceğimiz bu kadar.
As long as it's the maid's day off, maybe there's something I can do for you.
Hizmetçi olmadığına göre belki sizin için bir şeyler yapabilirim.
I'll do the best I can for them. lf l can't do it with you, I'll do it alone.
Onlar için en iyisini yapacağım. Seninle yapamazsam, tek başıma yaparım.
You can do it For the two of us. " So I'd slip him a fin, and he'd mosey off.
Ona bir beşlik toka ederdim, çekip giderdi.
I've been trying for months and still can't do it... and you learned in five minutes.
Bu çok komik. O makinada yazmasını öğrenmek aylarımı aldı. Sense birkaç dakikada öğreniverdin.
It is my voice, mine, my own that makes you tremble there in the green gloom, above me, for you do tremble as a blossom among the leaves, you tremble, and I can feel all the way down along this jasmine branch
Titredin! Sebebi bu sözler mi? Bir yaprak gibi, yaprakların arasındaki bir çiçek gibi titriyorsun,..
I'll have your badge for this, Warren! You know I can do it.
Bunun için rozetini alacağım, Warren!
If you can't do it, I'll do it for you!
Gel buraya! Ver şunu!
What do you know? Since you like it so much, I'll see if I can find more for you.
Madem bu kadar hoşuna gitti, sana birkaç görev daha vereyim bari.
I'll do what I can later, but in the meantime it's important for you to sleep.
Sonra elimden geleni yaparım, ama bu arada uyuman senin için önemli.
If I can do anything to make it any harder for you, let me know.
İşini zorlaştırmak için yapabileceğim bir şey olursa haber ver.
If I can do this for you what difference does it make?
Sizin için bunu yapıyorsam nedenlere ne gerek var?
The devil with him. I can give you one too and you won't have to do that for it.
Ben de sana içki ısmarlayabilirim ve bunu yapmak zorunda kalmazsın.
Do you think I'm one of these lousy, small-time bootleggers you can double-cross for the fun of it?
Benim eğlence olsun diye aldatabileceğin şu iğrenç ufak çaplı kaçakçılardan biri olduğumu mu sanıyorsun?
But if you can save sinner Jim... I'd like for you to do it.
Ama eğer günahkâr Jim'i kurtarabileceksen, senden bunu yapmanı istiyorum.
Can't you see it's my love for you makes me act as I do?
Sana olan sevgimden böyle davrandığımı anlamıyor musun?
If you can't tell your commander, I'll do it for you.
Komutanınıza söyleyemiyorsanız, ben sizin için söylerim.
I want this beat cleaned up, and you can do it for me.
Buranın temizlenmesini istiyorum ve yapabilirsiniz.
I don't blame you for a minute, but I don't know what I can do about it. Unless we put another man on there.
Seni suçlamıyorum ama, işi başka birisine vermediğimiz sürece bu konuda ne yapabilirim bilmiyorum.
Since you can't pray for me, I'll do it myself!
Madem benim için dua edemiyorsun kendim yaparım!
It's the least I can do for you.
Size verebileceğim maksimum miktar bu.
( Liverpool accent ) Hello, this is the famous Ringo, what is it that I can do for you?
( Liverpool aksanıyla ) Alo, ünlü Ringo konuşuyor, Sizin için ne yapabilirim?
No, I can do without it, sir, but I think you've got other plans for me.
Hayır, onsuz da yapabilirim, komutanım, ama sanırım benin için başka planlarınız var.
It seems like I can't do anything right for you, Billy.
Senin görüşünce hiç birşeyi doğru yapamıyorum Billy.
Except I can't do anything about it. But it's not too late for you to square things.
Benim bu konuda elimden bir şey gelmiyor..... ama sizin her şeyi yoluna sokma şansınız var.
Lady, if you can't get him hot and bothered by yourself, I sure ain't gonna do it for you.
Küçük hanım, tek başına onu ateşleyip kızıştıramıyorsan emin ol yapabileceğim bir şey yok.
I can do it again for you.
Bunu senin için bir kez daha yapabilirim.
You stay there and, well, I don't know what we can do. But perhaps we can at least dry it out for you.
Ne yapabiliriz bilmiyorum, ama en azından bunu kurutabiliriz.
I suppose it does no harm to see what I can do for you.
Bu, sizin için yapabildiğimin en iyisini yaptığımı görmenizi engelemez.
It's what I can do for you.
Önemli olan senin için yapabileceklerim.
You know as well as I do their brain system is not developed in either the vocal or abstract-thinking area. Yes, sir, but they do have the power of speech, and it is for you gentlemen to assess how far that power can be exercised intelligently.
Evet, efendim ; fakat bunlar konuşma yeteneğine sahipler ve bu yeteneklerinin ne kadar zekice kullanıldığını ölçmek siz beylere düşüyor.
What can I do for you? It's no big deal.
Önemli bir şey değil.
It's never welcome, but if you've done all you can do and it's your best in a way, I guess, you're ready for him.
Gelmesi hiçistenmez ama yapabileceğiniz her şeyi yapmışsanız elinizden gelen buysa bir bakıma ölüme hazırsınız demektir.
It's all I can do for you.
Senin için tüm yapabileceğim bu.
And now, as the cliche has it, what can I do for you, Inspector?
Çalışıyor olmasalardı onları tutmanın bir anlamı olmazdı.
I cannot explain it, but I know... I know that the best thing you can do for your people is to enrich their minds.
Biri, diğeri olmaksızın olamaz, ve bu güçlü birleşmeden yeni bir dil doğar dünyanın heryerindeki her insanın anlayabileceği.
If I can possibly do it tonight... I'll try to relay this dedication in... and get it on the air for you later on.
Eğer bu gece mümkün olursa... bu isteği iletmeye çalışacağım... ve daha sonra senin için yayına sokacağım.
If there's anything I can do for you, just let me know, sir, because it's an honor to have you in this house.
Sizin için yapabileceğim... Bir şey varsa söylemeniz yeterli. Sizi bu evde ağırlamak bir onur,
If it's that final, what can I do for you?
Böyle bitecekse, senin için ne yapabilirim?
Now, what is it I can do for you?
Sizin için ne yapabilirim?
- What can I do for you? - It was my life, man.
Bu benim hayatım.
I'd do it for you. - And then we can go?
Dünyanın dört bir yanından kadınlar bana ahlaksız tekliflerini yazarlar.
I bought it for dictation but you can do anything with it.
Emirlerimi dikte ettirmek için aldım.