English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I could eat

I could eat Çeviri Türkçe

1,036 parallel translation
Look kid, I'm so hungry that I could eat a dead skunk.
Bak. O kadar açım ki ölü bir kokarcayı bile yiyebilirim.
I could eat a horse!
Bir atı yiyebilirim!
I'm so hungry I could eat a whole elephant.
O kadar açım ki... bir fili yiyebilirim.
But here I could eat without being seen by Sylvie, who, in the crowded market, might appear unexpectedly.
Ancak burada yiyerek, kalabalık pazarda her an karşıma çıkabilecek olan Sylvie'yi görme şansım oluyordu.
I could eat nothing but cakes.
Hamur işinden başka bir şey yiyemiyorum.
- Oh, I could eat a horse.
- Oh, bir atı bile yiyebilirim.
I'll never be able to eat it all. I've got all I could eat.
Ben bunun hepsini yiyip bitiremem ki.
- I could eat the lot of you.
- Sizi çiğ çiğ yiyebilirim.
I'm so hungry I could eat a lion.
O kadar açım ki bir aslanı yiyebilirim.
I could eat a horse. - Do you remember last night?
- Dün geceyi hatırlamıyor musun?
- I could eat a horse.
- Bir atı bile yiyebilirim. - Yemek zorunda kalabilirsin.
- I'm so hungry I could eat a frog or snake.
- O kadar açım ki kurbağa ya da yılan yiyebilirim.
I could eat a horse!
Çok acıktım!
I could eat a bloody horse.
Bir atı bile yiyebilirim.
I could eat a horse.
Bir atı bile yiyebilirim.
I'm so hungry, I could eat a cow.
Çok acıktım, bir öküzü bile yiyebilirim.
I... Yeah, yes, I could eat.
Evet, evet olabilir.
Oh, I could eat you.
Seni yiyebilirim.
I'm always hungry at twelve noon, I could eat anything at all!
Öğlen 12 de hep acıkırım, Herşeyi yiyebilirim.
I could eat a pig a day.
Günde bir domuz yiyebilirim.
Maybe y'all got scraps I could eat?
Arta kalan yemeklerinizi yiyebilir miyim?
I could eat.
Biraz yiyebilirim.
I'm so hungry I could eat cancer.
O kadar açım ki kanser olsa onu bile yerim.
- I could eat my own glasses.
- Kendi gözlüklerimi yiyebilirim.
Shit, I could eat a frozen dog.
Donmuş köpek bile yiyebilirim.
I could eat lamb six times a day.
Günde altı öğün yiyebilirdim.
I was to be taken to Rome, house by the Forum slaves, asses'milk as much gold as I could eat.
Beni Roma'ya götürecekti, Forum'da bir ev köleler, eşek sütü yiyebileceğim kadar altın.
I'm so hungry I could eat your thumb.
O kadar açım ki, başparmağını yiyebilirim.
I could eat a can of Kodak and puke a better movie.
Bir teneke Kodak yiyip daha güzel bir film çıkarabilirdim!
I figured if we eat nothing but bananas, we could live there for 50 years.
Eğer sadece muz yiyerek, orada 50 yıl bile yaşayabiliriz.
I don't know about water, but we could eat.
Suyu bilmem ama yemek yiyebiliriz.
I thought we could eat at some cosy place.
Güzel bir yere yemeğe gideriz diye düşünmüştüm.
I could really use something to eat.
Yiyecek bir şeyler gerçekten işimi görür.
You could say that. I'd rather play dice than eat.
Öyle söyleyebilirsiniz, zarı yemek yemeye tercih ederim.
Man, I sure could use something to eat.
Yiyecek bir şeyler olsaydı keşke.
I could use something to eat.
Yiyecek bir şeyler fena olmazdı.
But if you find a loose cow and could slip it past Hilary... I'd eat it horns, hooves, hide, everything.
Eğer başıboş bir inek bulsaydın ve Hilary'den kaçırıp onun boynuzlarını, derisini, etini, herşeyini yerdim.
I do not say : "You have done badly" I simply say "Attention, a larger fish could eat you one day"
"Kötü yaptın" demiyorum. Burada büyük balık sensin ama "Dikkat et, sen de bir gün senden büyük bir balığa yem olabilirsin."
I knew you could really eat all them eggs.
Ben bütün yumurtaları yiyebileceğini biliyordum.
You see, I could no longer eat.
İşte, yemek yiyemiyordum.
I'd like to eat if I could find something I could keep down.
Midemi kaldırmayacak bir şey bulsam yiyeceğim.
I could drink a whole pot of coffee and eat ten eggs.
Bir cezve kahve içebilir ve on yumurta yiyebilirim.
I could lay under you, eat fried chicken... and do a crossword puzzle at the same time.
Senin altında yatsam, bir yandan kızarmış tavuk yiyip... bir yandan da bulmaca çözebilirdim.
Oh, you're so je ne sais quoi... I could just eat you.
Ah, öyle şeysin ki... seni yiyebilirim.
I wish they could eat school meals.
Keşke okul yemeklerini yiyebilseler.
I mean, it's as dumb as if it was decided that you could only eat in pairs locked in rooms with the curtains drawn.
Demek istiyorum ki, yani bu sadece o iki insanı ilgilendirir ister gizli, ister açıkta yaparlar.
If the Five Poisons Kid could predict that, the kids don't want to eat the noodles. and that I'd swap with them. And he's poisoned the noodles.
Eğer 5 zehirler üstadı, çocukların erişte yemek istemediğini ve benim onlarla takas yapacağımı ön görebilip erişteleri zehirlediyse,... o zaman ölürken bile söyleyecek birşeyim yok bekleyin hadi yiyelim ne yapmaya çalıştığını biliyorum açlıktan ölmemizi istiyorsun böylece kolaylıkla kaçabilirsin bunu yememelisin, üstad Tian
Your Honor, it's... I guess I should request a recess so that my client could get something to eat.
Sayın yargıç... sanırım bir ara talep edeceğiz.
You think I could af ford to eat lobster in Paris on my salary?
Sen Paris gibi bir yerde ıstakoz yemeye paramın yeteceğini mi sanıyorsun?
For once, he could eat the food that I prepared.
Bir defalığına yemek bile yapmıştım halbuki.
When I saw that he could no longer eat, then I ordered the wine.
Ben yiyemediğini görünce, şarap sipariş ettim

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]