English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I couldn't stop

I couldn't stop Çeviri Türkçe

1,101 parallel translation
And then I realized that the reason that I couldn't. Stop thinking about you was because I didn't want to.
Ama sonra, seni aklımdan çıkaramamamın sebebinin çıkarmak istemediğimin olduğunu fark ettim.
I couldn't stop him.
Onu durduramadım.
Marnie, I couldn't stop.
Marnie, duramadım.
Well, I knew you couldn't stop smoking.
Ben de sigarayı bırakamayacağını biliyordum.
- As if I could stop you. - You couldn't.
- Sanki sizi durdurabilirmişim gibi.
Instead of enjoying the delights of hot water... a real bed and homemade food... I couldn't stop thinking... all that happened to me was a punishment from God.
Ev yemeğinin, gerçek bir yatağın ve sıcak bir banyonun tadını çıkarmak yerine başıma gelenlerin Tanrı'nın verdiği bir ceza olduğunu düşünmeden edemiyordum.
And once I started taking it, I couldn't stop.
Ve onu almaya başladığımda, duramdım.
I couldn't stop.
Duramıyordum.
realising that, I couldn't stop my tears.
Bunun idrakı içinde gözyaşlarıma mani olamıyorum.
Somebody tried to kill you, but I couldn't do anything to stop him.
Biri seni öldürmeye çalıştı ama onu durdurmak için hiç bir şey yapamadım.
I can't tell you which part of Curzon Dax couldn't stop himself from acting shamefully with another man's wife.
Curzon Dax'in hangi kısmının başka bir adamın karısıyla yaptığı utanç verici hareketlerden kendisini durduramadığını sana söyleyemem.
No, but I couldn't stop them.
- Hayır, ama onlara engel olamadım.
But I found I couldn't stop thinking of her.
Ama o, aklımdan hiç çıkmıyordu.
Couldn't stop them if I wanted to, and I don't.
İstesem de onları durduramam, zaten durdurmam da.
- I probably couldn't stop you.
- Muhtemelen sormanı engelleyemem.
Crime all around me, I couldn't stop it.
Etrafım suçlularla doluydu. Durduramıyordum.
I was driven from the lvory Tower by a force so powerful even the Oran couldn't stop it.
Fildişi Kule'den öyle kuvvetli bir güç tarafından dışarı sürüldüm ki Oran bile durduramadı.
Well, Jody, I guess even you couldn't stop him.
Evet, Jody, sanırım onu durduramamışsın.
I couldn't stop getting drunk.
Bunu bir türlü durduramadım.
But when I saw that, I just realized I couldn't do anything to stop it.
Ama onu gördüğümde önüne geçmek için yapacak bir şeyim olmadığını fark ettim.
I couldn't stop laughing at your Norman Mailer story.
Ama senin şu Norman Mailer hikayene gülmekten kendimi alamıyorum.
Yeah, well, I couldn't stop thinking about the way everybody was enjoying the lobster so much.
Evet, herkesin ıstakozu ne kadar beğendiğini söylemesini aklımdan çıkaramadım.
When the Constellation arrives I'll tell them that I couldn't stop you from leaving. That I would have had to kill the boy to keep him here.
Constellation geldiği zaman onlara, genci burada tutmak için onu öldürmekten başka yol kalmadığını ve bu yüzden gitmenize engel olamadığımı söyleyeceğim.
I took it out, went sledding all day, and my dad said, "That's enough", but I couldn't stop.
Dışarı çıkardım, bütün gün kaydım, ve babam dedi ki, "Bu kadar yeter" ama bir türlü duramıyordum.
I couldn't stop thinking about you ever since I seen you at the block party.
Seni düşünmeden duramıyorum... ta ki seni gördüğüm ilk günden beri..
I played it again, and I played it again. And then, I just couldn't stop playin'it.
Bir daha çaldım, bir daha, bir daha... artık dinlemeden duramaz olmuştum.
I couldn't stop myself.
Kendime hakim olamadım.
He was not pleased... and I couldn't stop laughing ".
Hiç memnun kalmadı... ve gülmeden edemedim. "
I couldn't stop him.
Durduramadım.
With an animal like Laius, even I couldn't stop him.
Laius gibi bir hayvanı ben bile durduramadım.
I couldn't stop thinking about what he'd said.
Ne söylediği hakkında düşünmeden duramıyordum.
So that night I decided... if I couldn't make him stop lying to me, at least I'd stop lying to him.
İşte o gece, onun bana yalan söylemesinin önüne geçemesemde ben ona karşı dürüst olabilirim diye kararlaştırdım.
I swear to God I couldn't get anybody to stop for me to save my life. Went into the car... must have dozed off. I just gave up.
Acaba, ben de sizinle beraber gelebilir miyim?
I couldn't get her to stop.
Durduramadım.
- I couldn't stop it.
- Durduramadım.
I tried to stop, but I couldn't.
Bırakmaya çalıştım ama olmadı.
I couldn't stop them
Onlara engel olamadım.
I couldn't stop my silence fasting
Sessizliğimi bozmadım.
Actually, I couldn't stop staring at your teeth.
Aslında dişlerine bakmaktan kendimi alıkoyamamıştım.
I couldn't stop them.
Ben benimkileri susturamıyordum.
I asked him to stop, but it was Like he couldn't hear me.
Ona durmasını söyledim, ama beni duymuyor gibiydi.
And I think I wanted him to, but then I just.... I don't know, I just couldn't stop him.
Sanırım ben de onu istedim, ama sonra.... bilmiyorum onu durduramadım.
It hasn't been safe. I couldn't stop thinking about you.
- Fakat senin için tehlikeli olabilirdi.
I couldn't stop thinking about her.
Tabii taktım ben bunu kafaya.
Well, anyway, after our conversation last night, I couldn't stop thinking about our getting John Rajeski expelled.
Dün geceki konuşmamızdan sonra sürekli John Rajeski'nin kovulmasına neden olduğumuzu düşündüm.
I couldn't stop if a meteor hit me.
Meteor çarpsa durmam ben.
I couldn't stop thinking about Latha.
Latha'yı düşünmeden edemedim.
Furel told me to stop grinning, that it made me look younger but I couldn't help it.
Furel bana "sırıtmayı kes, seni daha da genç gösteriyor" dedi, Ama bu elimde değildi.
I couldn't stop thinkin about her, man.
Onu aklımdan çıkaramıyordum dostum.
I couldn't stop thinkin about gettin'high.
Uçmaktan başka bir şey düşünemiyordum.
I couldn't stop them.
Onları durduramadım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]