English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I couldn't stop him

I couldn't stop him Çeviri Türkçe

128 parallel translation
Well, if you couldn't stop them from throwing you out how could I stop him from hugging me?
Seni dışarı atmasına mani olamadıysan bana sarılmasına nasıl mani olabilirdim?
I couldn't stop him.
Onu durduramadım.
Karin, I was choking him and I couldn't stop.
Karin, boğuyordum onu ve duramadım.
I fired him because he couldn't stop the bleedin'.
Kanamayı durduramadı diye onu kovdum.
- I couldn't stop him...
Benim suçum yok.
I couldn't stop him.
Ona engel olamadım.
And it was an accident, you know, I couldn't stop him.
Bir kazaydı, durduramadım.
I just couldn't stop him.
Onu durduramadım.
I swear I couldn't stop him.
Onu durduramadım.
And I told him I thought so but he just couldn't stop.
Ona böyle düşündüğümü söyledim ama engel olamıyordu.
And I couldn't stop him.
Ve ben onu durduramadım.
I couldn't get him to stop, and I couldn't walk away.
O'nu ne durdurabiliyordum, ne de uzaklaşabiliyordum.
I mean a plane couldn't stop him The Atom bomb couldn't stop him. Hell Nancy Reagan couldn't stop him!
Uçak onu durdurmadı, atom bombası da durdurmadı Nancy Reagan bile durduramadı.
Somebody tried to kill you, but I couldn't do anything to stop him.
Biri seni öldürmeye çalıştı ama onu durdurmak için hiç bir şey yapamadım.
Well, Jody, I guess even you couldn't stop him.
Evet, Jody, sanırım onu durduramamışsın.
When the Constellation arrives I'll tell them that I couldn't stop you from leaving. That I would have had to kill the boy to keep him here.
Constellation geldiği zaman onlara, genci burada tutmak için onu öldürmekten başka yol kalmadığını ve bu yüzden gitmenize engel olamadığımı söyleyeceğim.
I couldn't stop him.
Durduramadım.
With an animal like Laius, even I couldn't stop him.
Laius gibi bir hayvanı ben bile durduramadım.
So that night I decided... if I couldn't make him stop lying to me, at least I'd stop lying to him.
İşte o gece, onun bana yalan söylemesinin önüne geçemesemde ben ona karşı dürüst olabilirim diye kararlaştırdım.
I asked him to stop, but it was Like he couldn't hear me.
Ona durmasını söyledim, ama beni duymuyor gibiydi.
And I think I wanted him to, but then I just.... I don't know, I just couldn't stop him.
Sanırım ben de onu istedim, ama sonra.... bilmiyorum onu durduramadım.
I tried to stop him, but I... I couldn't.
Onu durdurmaya çalıştım ama başaramadım.
I couldn't stop him. I tried.
Denedim ama onu durduramadım.
I can't really explain it, I just couldn't stop thinking about him.
Onu bir türlü aklımdan çıkaramıyordum.
I couldn't stop him any longer.
Onu daha fazla durduramam.
You couldn't stop him, neither could I?
- Onu durduramazdın, ben de öyle.
Sorry, sir. I couldn't stop him.
Üzgünüm efendim onu durduramadım.
He threw me down on a stack of boxes... and I couldn't stop him.
Beni kutuların üstüne attı. Ona engel olamadım. Bana tecavüz etti.
I tried to stop him, but I couldn't.
- Onu durdurmaya çalıştım ama, beceremedim.
I supposed I just couldn't stop pestering him.
Keşke onun başının etini bu kadar yemeseydim.
I JUST COULDN'T STOP THINKING... THAT... I KNEW HIM...
Onu senin asla tanıyamadığın bir şekilde tanıdım.
I told him he couldn't stop paying the guy but he said it was the only way I could go to Stanford.
Ödemeyi kesemeyeceğini söyledim. Ama Stanford'a gitmemin tek yolunun bu olduğunu söyledi.
I couldn't stop him
Ona engel olamadım
he came forward to stop the car. But I couldn't understand... and I prevented him. - So he wasn't bad at heart?
koşup arabayı durdurmaya çalıştı ama ben anlamadım ve engel oldum o halde iyi kalpli biri miydi?
And I said to him, Lenny, you couldn't run a stop sign.
Tatlım, sen bir tanesin.
From what I hear, a whole army couldn't stop him.
Duyduğuma göre, onu koca bir ordu durduramamış.
I don't know what it was... I couldn't stop thinking about him. About that stray dog.
Nedenini bilmiyorum, o o vahşi köpek sürekli aklımda.
- I couldn't stop him.
- Tutamadım!
I couldn't stop shouting at him that it wasn't true, that he wasn't my father.
Ama kendimi susturamadım ve doğru olmadığını, babam olmadığını haykırmaya devam ettim.
I couldn't stop him, Dad.
Sarmalı aldı. Onu durduramadım baba.
I mean, why couldn't I stop him?
Yani, neden onu tutamadı?
The only way to stop Randall Reese was to kill him, and Lucas couldn't do that.
Randall Reese'i durdurmanın tek yolu onu öldürmekti ve Lucas bunu yapamadı.
But he saved enough money to live on his own, he was over 16, and the law said I couldn't stop him from leaving.
Ama kendi başına yaşayacak parayı biriktirdi. Onaltı yaşını geçmişti. Kanunlara göre gitmesine engel olamazdım.
I couldn't stop loving him.
Onu sevmemek elimde değil.
Pierre was fuckin'outta control, man. I couldn't stop him.
Pierre kontrolden çıktı. Onu durduramadım.
- I couldn't stop him.
- Engel olamadım.
I couldn't let him stop me from saving you.
Beni, seni korumaktan alıkoymasına izin veremezdim.
I couldn't stop him by myself.
Kendi başıma onu durduramadım.
I couldn't stop thinking about him.
Onu düşünmekten kendimi alamıyordum.
But I couldn't not stop, you know, I mean, if the dog was alive, I had to get him to a vet.
Ama öylece duramadim, bilirsin. Yani eger köpek yasiyorsa, onu veterinere götürmeliydim.
I couldn't stop him.
Onu durduramazdım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]