I don't mind telling you Çeviri Türkçe
151 parallel translation
I don't mind telling you I've wanted to do this for a long time.
Bunu yapmayı uzun zamandır istediğimi söylememin sakıncası yok.
And I don't mind telling you I've completely lost my heart to you.
Söylemekte sakınca görmüyorum, seni çok sevdim.
- I don't mind telling you, I'm worried about him.
Onun için endişelendiğimi sana söylemekte sakınca görmüyorum.
I don't mind telling you, Inspector, that as a guest in my own house... you'll find me extremely disagreeable.
Dedikleriniz umurumda değil müfettiş evimde... konuk olarak, beni son derece huysuz bulacaksınız.
I don't mind telling you I was upset.
Rahatsızlığımı size söylemekten çekinmiyorum.
But I don't mind telling you one thing :
Ama bir şeyi söyleyeyim :
I don't mind telling you I'm very proud of your war record.
Savaşta amirlerinden aldığın notlardan gurur duydum.
I don't mind telling you, Jeeter, I couldn't really afford it but I had to do it.
Sana söylemem gerek Jeeter, gücüm yetmese de yapmam gerekiyordu.
I don't mind telling you I'd give anything to get my hands on that document.
Size söylememin bir sakıncası yok, o belgeyi elde etmek için her şeyi verirdim.
Which i don't mind telling you was on behalf of italy.
İtalya hesabına yapılacağını söylemekte sakınca yok.
I don't mind telling you, Digby I shall be glad to see the last of your precious pearl.
Size söylememin bir sakıncası yok, Digby, şu değerli incinizi umarım son görüşüm olur.
I don't mind telling you gentlemen, there were some moments there... when I wished I was somewhere else.
Size söylemekte sakınca görmüyorum beyler, orada bazı anlar... başka yerde olmayı dilediğim oldu.
Oh, I don't mind telling you, though it's not very flattering.
Söylememin sakıncası yok. Yalnız pek methedilecek bir yanı yok.
I don't mind telling you... that I want the bird because there's money in him.
Size söylememde bir sakınca yok, bu kuşu istiyorum çünkü işin ucunda para var.
But I don't mind telling you I've never thought of her in that light.
Ama sizin bu dediğinizi, ben görmedim doğrusu.
You've changed since you've come to Hollywood and I don't mind telling you, it's no change for the better.
- Hollywood'a geldiğinden beri değiştin ve söylemeyi önemsemiyordum, fakat hiç değişmedin
If you don't mind telling me, I would.
Eğer sakıncası yoksa çok isterim.
- It shook me, I don't mind telling you.
- Şaşırdım kaldım.
I don't mind you telling me how to do and how to figure things out.
Ne yapmamı ve nasıl davranmamı söylemene darılmıyorum.
I don't mind telling you this, mister.
Bunu size söylemekten çekinmiyorum, bayım.
Besides, I don't mind telling you I had planned only to live till I was 80.
Hem ben 80 yıl yaşamayı planlamıştım.
I don't mind telling you.
Sana söylenimin sakıncası yok.
I don't mind telling you that famous dry wit you're so proud of gets soggier every year.
Senin çok gurur duyduğun ünlü sıkıcı zekanın her yıl daha fazla sulandığını söylemekten rahatsızlık duymam.
I don't mind telling you, Claude.
Bunu söylemekten çekinmiyorum Claude.
Well, I... I don't mind telling you.
Reddedince, kızdı ve öfkeyle ayrıldı.
It was a pretty rough half hour, I don't mind telling you.
Oldukça sıkıntılı bir yarım saat geçirdik, sana söylememin bir sakıncası yok.
I don't mind telling you, I'm quite hungry.
Söylememde sakınca yok, çok açım.
Well, there's plenty to worry about with a lot of girls. I don't mind telling you.
Etrafta çok kız varken endişelenecek çok şey olur.
But I don't think they mind my telling you.
Ama bunu sana söylememden diğerlerinin alınacağını sanmam.
I hope you don't mind me telling you I beat her unconscious.
Onu, kendinden geçinceye kadar dövdüğümü söylememin bir sakıncası yoktur umarım.
I don't mind telling you that child got aggressive.
Sana söylemek istemiyorum ama, o çocuk bana çok ısrarcı davrandı.
No, I don't mind telling you.
Söylememin mahsuru yok.
And I could use it, I don't mind telling you.
Söylemekten çekinmiyorum, çok güzel olurdu.
I don't mind telling you. " ll / ke you.
Sana şunu söyleyebilirim.
I don't mind telling him nothing if you agree to stay here until I've had the time to clear some matters with him.
Dinleyin küçükhanım. Kimseye bir şey söylemem, ama bir şartla... Onunla bir iş anlaşması ayarlayana kadar buradan çıkmayacaksınız.
I don't mind telling you, it shook me.
Tabii çok sarsıIdım.
I don't mind telling you, you sure make it difficult for a surgeon trying...
- Cerrahın işini zorlaştırıyorsun...
I don't mind telling you I've really missed you.
Şunu bil ki ; seni gerçekten özledim.
In that case, I don't mind telling you that you all have lovely popas.
Bu durumda, hepinizin çok hoş popoları olduğunu söyleyebilirim.
I don't mind telling you I'm a bit apprehensive about this.
Bilmeni isterim ki, bundan biraz tedirgin oldum.
With all our kidding, I don't mind telling you I had tears in my eyes.
Belki inanmazsın ama gözyaşlarımı tutamadığımı itiraf etmeliyim.
- I don't mind telling you I ain't looking forward to getting plastered with lead all night but I guess if that's the way it's got to be.
- Şunu bil ki bütün gece kurşun yemeye can atmıyorum ama zorunluysa.
I don't mind telling you we're mighty tired of being pushed around like this.
Etrafta itilip kakılmaktan yorulduk demekten dilimde tüy bitti.
Oh, no, Lieutenant, I don't mind telling you.
Oh, hayır, Komiser, Size benim söylememin bir sakıncası yok.
I don't mind telling you.
Sana söylemekten de çekinmiyorum.
I don't mind telling you, Tony, that this one's got me scared.
Sana söylemem gerek, Tony. Bu iş beni korkutuyor.
I don't mind telling you, I'm a little concerned.
Size söylemeye önemsememiştim, Endişeliyim ki.
I don't mind telling you everything.
Size hiçbir şeyi anlatmaktan çekinmiyorum.
FACE : I don't mind telling you, Hannibal, I'm not thrilled about this.
Sana söylemekte sakınca görmüyorum Hannibal, bu konuda heyecanlanmıyorum.
"We're on our way into action for the first time... " and I don't mind telling you, I'm scared to death, " but I'm with a great bunch of guys, and I know my friends and I will see each other through all this.
İlk görevimiz için yola çıktık ve ölümüne korktuğumu söylemekte sakınca görmüyorum ama muhteşem insanlarla birlikteyim ve arkadaşlarımla bu işten sıyrılacağımızı biliyorum.
At times, I don't mind telling you, I was very jealous of you... as Frank so enjoyed your letters... and they, or some, were so like his sense of humor.
Bazen seni kıskandığımı itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum. Frank mektuplarından çok zevk alırdı. Yazdığın bazı şeyler onun espri anlayışına çok yakındı.