I got' em Çeviri Türkçe
1,235 parallel translation
I used to let the boys watch My Three Sons, but it got'em all worked up before bedtime.
Çocuklara "Benim Üç Çocuğum" dizisini izletirim, onları heyecanlandırır geceleri.
I'll go and tell'em we've got her.
Ben gidip onlara Zeyna'yı getirdiğimizi söyleyeceğim.
I-I got'em. What's-What's this?
Bu...
I got'em!
Onları yakaladım!
I've got'em.
Onları yakaladım.
I got nothin'against whites. I just ain't had many good experiences with'em.
Beyazlara karşı değilim ama onlarla çok iyi ilişkilerim olmadı.
I got'em for you, Dodge.
Onların hepsi senin dostum.
Okay, I got'em.
Tamam, aldım onları.
I got'em. I got'em.
Aldım onları, aldım, aldım.
I got'em, I got'em.
Aldım onları, aldım onları.
[Grunts] I got'em!
Hepsini yakaladım!
"... every day if you've got'em Pie, me, oh, my, I love pie "
Keki çok severim.
I got a finger for'em.
Onlara parmağım var.
I got'em. Throw'em down!
Yakalayın!
- I can't raise the beach. You got'em? - Stand by.
Ben cevap alamıyorum sen ulaştın mı?
- I got them set just like I like'em.
- Onu istediğim gibi ayarladım.
Now that you got'em watching my ass, I'm gonna be in a titty bar waiting on Louis... to call me and tell me everything's cool.
Beni izleyeceklerini söylediğin için bir striptizci barında Louis'i bekliyor olacağım.
I got'em thinking that Ordell's real nervous, and they love thinking that he's scared of'em.
O da Ordell'in ondan korktuğunu düşününce sevindi.
I've got'em right here.
Benimkiler burada.
When I was a kid, anytime a friend of mine got shot, I'd bring'em here.
Çocukken ne zaman bir arkadaşım vurulsa, buraya getirirdim.
I got'em.
Ben de'ummm.
Yeah, when he got to Em City, I was excited, you know.
Em City'e geldiği zaman çok heyecanlanmıştım, biliyor musun?
And you can't set your alarm clocks,'cause I've got'em.
Saatlerinizi de kuramazsınız. Çünkü hepsini topladım.
Passed all the decontamination protocols,... but I noticed it's got a low level EM field you should check out.
Tüm temizleme protokollerini geçti,... ama düşük düzeyde EM alanı olduğunu farkettim.
I bet you never got a one of'em, did you?
Ama eminim, hiçbiri eline geçmedi.
What about having a life, Harry? The first time I got my period, Rockhound had to take me into Taipei for Tampax... and then he had to show me how to use'em, Harry.
İlk aybaşım olduğunda, bana Rockhound yardımcı olmuştu.
I talked to'em. She said she got spooked.
Korktuğunu söyledi.
- I got'em. I got'em. I got'em.
- Hallediyorum, hallediyorum.
- You're gonna be okay, Wade. I got'em.
İyileşeceksin, Wade.
- Yeah, Ricky, I got'em.
Görüyor musun? Görüyorum.
I got me one of'em.
Birini hakladım.
I got'em.
Gördüm.
I got so good with this, I thought I could neutralize'em.
Elim o kadar iyiydi ki kazanacağımı düşünmüştüm.
You got a glob of greenies lookin at you to keep'em alive, and if i find out that one of them answers the last muster cause of your yellow streak, I will personally put a bullet in your brain.
- Şimdi emrinde, hayatta kalmalarını sağlamak zorunda olduğun bir avuç çaylak var ve bir tanesinin kaybına bile senin ödlekliğinin neden olduğunu anlayacak olursam beynine kurşunu, ben kendim sıkarım.
I may not have friends in high places, Ray, but I've got'em in the fuckin'used car business.
Belki yüksek yerlerde dostlarım yok, Ray, ama ikinci el araba piyasasında var!
I got'em!
Yakaladım!
I need to know who in here's got Kill'em All, huh?
Öğrenmem lazım kaçınızın "Kill'em All" albümü var?
- When we first got back to Em City, you said you was gonna dig out. I thought you was bullshitting.
Em City'e döndüğün zaman, yolunu bulacağını söylemiştin.
I got rings and you want'em. Win a genuine Ronex watch just like a real movie star.
Gelin, kazanın ve gerçek bir sinema yıldızı gibi bir Rolex takın!
Yeah, but that was before I got to know'em.
Evet, ama bu onları tanımadan önceydi.
I've got'em.
Bitirdim onları!
- # You've got troubles # # Well, I've got'em too #
Senin sorunların varsa, benim de çarelerim var.
- I got'em.
- Ben hallederim.
Yeah, I got the small pneumatics. You gotta be a damn elf to use'em.
Evet.Küçük makineyi aldım.Lanetli bir cinin olmalı.
I'm sorry, I'm from Australia. I haven't got any, em... any Indian money.
Üzgünüm ama ben Avusturyalıyım.
I got'em.
Bendeler.
I got four front-row tickets... along with four backstage passes... to the concert tonight at Cobo Hall... and I'm giving'em to the 106th caller... who can tell me the real names of each Kiss band member.
Elimde dört ön sıra bileti var... Dört backstage giriş kartıyla beraber... bu gece Cobo Hall'daki konser için hem de... ve onları bana Kiss elemanlarının gerçek isimlerini söyleyebilecek olan... bu geceki 106'ıncı arayana vereceğim.
- Yeah, I got pictures of'em.
Resimlerini getirdim.
Well I got'em now.
Şimdi ben de hissediyorum.
I got about six of'em.
Ben de Kanada çeyreklikleri topluyorum. Altı tane kadar topladım.
Okay, okay, I'll tell'em it wasn't Chandler who got high.
Tamam, tamam. Onlara kafası güzel olanın Chandler olmadığını söylerim.