I guess you could say that Çeviri Türkçe
147 parallel translation
Well, yeah, I guess you could say that, yes.
Evet, sanırım öyle diyebilirsin.
I guess you could say that I'm just a walking hunk of curiosity.
Eminim, çok meraklı biri olduğumu düşünüyorsunuzdur.
I guess you could say that.
Sanırım öyle denebilir.
I guess you could say that.
Öyle diyebilirsin.
Yeah, I guess you could say that.
Evet, sanırım öyle diyebilirsiniz.
Yeah, I guess you could say that.
Evet, bunu söyleyebilirsin.
Well, I guess you could say that.
Peki ala, sanırım burada kalabilirsin.
Well, I guess you could say that the robots we use are servants, in a manner of speaking.
Aslında, konuşma şekline göre, robotları hizmetimiz için kullandığımızı doğru.
- Yeah, I guess you could say that.
- Evet, öyle de denebilir.
- Yeah, I guess you could say that.
- Öyle de denebilir.
- Yeah, I guess you could say that.
- Evet. Öyle de denebilir.
I guess you could say that.
Alıştığım söylenebilir.
Actually, I'm becoming a nun, so I guess you could say that I'm married to God.
Aslında rahibe oluyorum, yani Tanrı ile evli olduğumu söyleyebiliriz.
Ah, I guess you could say that it found me.
Ah, Sanırım o beni buldu diyebiliriz.
- I guess you could say that.
- Suç ortağın o mu?
I guess you could say that some people are cutters and some people are yankers.
Bazıları kesmek bazıları ise kökünden koparmak için yaratılmıştır.
Yeah, I guess you could say that.
- Evet, öyle de denebilir.
I guess you could say that.
Sanırım öyleyim.
- I guess you could say that.
- Bunu söyleyeceğini tahmin etmiştim.
I guess you could say that.
Öyle de denebilir.
- I guess you could say that, sir.
- Öyle de denebilir, efendim.
I guess you could say that.
Zayıf sayılırım.
I guess you could say that I was pushed downhill,
Belki de benim bir tepeden aşağı yuvarlandığım söylenebilir.
I guess you could say that when Tom and I left Midland... we had a mess of theories about how to raise children.
Tom ve ben Midland'den ayrılırken çocukları nasıl yetiştireceğimize dair... bir sürü kuramımız olduğunu söyleyebilirsiniz.
I guess you could say that Mr. Richards worked for me.
Bay Richards'ın benim için çalıştığını söyleyebiliriz.
I guess you could say that.
Seni söyleyebiliriz sanırım.
I guess you could say that I'm working for his campaign now.
Sanırım artık onun seçim kampanyası için çalıştığımı söyleyebiliriz.
And I guess you could say that makes him a better son to my father than I ever was.
ve galiba bu onu babama karşı daha iyi evlat yapıyor.
I guess you could say that.
Sanırım haklsın.
I guess you could say that I'm the superintendent.
Sanırım yönetici olduğum söylenebilir.
He traffics in dope, so I- - I guess you could say that I'd stole his property and fucked his action up.
Uyuşturucu ticareti yapıyor, yani malını çaldığım... ve işine taş koyduğum söylenebilir.
Y-yeah, I-I guess you could say that.
Evet, sanırım öyle diyebiliriz.
I guess you could say that.
Sanırım bunu söyleyebilirsin.
I guess you could say that... my grandfather was the lunatic that used to run this place.
Tahmin etmişsinizdir. Büyükbabam deliydi. Burayı o yönetirdi.
So I guess you could say that saved his life... because if they would've wore that color... they would've went over to that neighborhood... they would've got shot, they would've been dead.
Sanırım bunun onun hayatını kurtardığını söyleyebilirsiniz. çünkü o renkleri giyerlerse... o mahalleye gittiklerinde vurulurlar ve ölürler.
But I guess you could say that was an accident.
Ama sanırım bunun bir kaza olduğu söylenebilir.
I guess you could safely say that things haven't gone so well tonight.
Sanırım bu gece işlerin pek yolunda gitmediğini söyleyebiliriz.
That night, I realized suddenly that I was... I guess you could say I had gotten a little too big for my britches.
O gece birden bire, pantolonlarıma büyük geldiğimi anladığım söylenebilir.
And I guess that you could say that I'm pretty much...
Ve bence siz benim biraz şey olduğumu söyleyebilirsiniz...
I guess you could say that, yeah.
Herhalde öyle de denebilir. Evet.
Anyway, I guess what I'm trying to say here is that, um, you know, this being my last night on Earth and everything, this could be a very precious memory for me.
Neyse... Demek istediğim şu ki bu benim dünyadaki son günüm ve hatırlayabileceğim çok güzel bir anımın olmasını isterdim.
After that, I guess you could say we coasted.
Bundan sonra, kayıp gidebileceğimizi söylebilirsin.
I guess you could say now, that our relationship is more fair.
Sanırım şimdi ilişkimizin daha adil olduğunu söyleyebiliriz.
That's my Uncle Jonas, who regards me as the black sheep of the family, I guess you could say.
- Umarım bunu becerebilirim. - Max bunu yapabilirsin.
That's my Uncle Jonas, who regards me as the black sheep of the family, I guess you could say.
Tahmin edeceğini düşündüm ki, amcam Jonas beni ailenin kara koyunu olarak görüyor.
- I guess you could say that.
- Evet, öyle de diyebilirsin.
I guess you could say we both had a revelation that day.
Erkeklerin ise aldatmamak için.
You know, you could say it's a... an unexplained phenomenon that Stillson's gaining on us. I guess maybe we can use a psychic around here after all.
Aslında Stillson'ın bize karşı galip gelmesi anlaşılmaz bir olay olduğundan sanırım buralarda bir psişiğe ihtiyacımız olabilir.
But I guess this time I'm just going to have to tell them that... once in a while, we could all use a little help, and... they're just going to have to swallow their fucking pride and... say... thank you.
Ama sanırım bu kez onlara, bir defalık da olsa, ufak bir yardımı kabul edebileceğimizi ve o lanet gururlarını bastırıp teşekkür ederim demeleri gerektiğini söyleyeceğim.
I guess you could say the only thing that got fucked
Ve bu hafta sonu yaptığım kariyerimi mahvetmekti.
- I guess you could say that.
- Öyle de denebilir.