English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I have your money

I have your money Çeviri Türkçe

476 parallel translation
If it wasn't for your money, I'd have dropped you like a hot potato.
Eğer paran olmasaydı, seni kirli bir çamaşır gibi atardım.
Ladies and gentlemen, I've been speaking with Mr. Verloc. And since you are all regular patrons and good friends... -... he's going to let you have your money back.
Bayanlar ve baylar, Bay Verloc ile yaptığım görüşme neticesinde hepinizin düzenli müşteri ve iyi dostlar olmanız sebebiyle paranızı geri almanızın uygun olacağını düşündük.
I'll have your money for you tonight.
Bu gece paranı toparlayacağım.
Ed, I need your help, I gotta have some money.
- Ed, yardımına ihtiyacım var.
I've got as much right to your money as you have.
Paranda senin kadar benim de hakkım var.
I was a sucker. I'd have been brushed off just as soon as you got your hands on the money.
Sadece maşaydım, para eline geçince işim bitecekti.
But with your money, I wouldn't have to cheat.
Ama senin paranla hile yapmam gerekmez.
I have to go to Reno for your money.
Paran için Reno'ya gitmeliyim.
- Money? I have definite information that you plan to abandon your kingdom.
Krallığını yüz üstü bırakacağına dair katî haberler aldım.
Anyway, I don't have money for your hastily planned trip.
Ne dersen de, öyle apar topar gezmeye gitmelere verecek param yok.
I can see you've never known what it feels like to have that much money of your own.
O kadar paraya sahip olmanın nasıl hissettirdiğini hiç bilmediğin belli oluyor.
I have to raise some money for your brother, and it would be easier to do if I went to Osaka.
Kardeşiniz için para toplamam lazım Osaka'da arkadaşlarım var, daha kolay olacaktır.
"Feed me. I have no money but I'll cut your firewood."
Yiyecek bir şeyler verirsen odunlarını kesebilirim " dedi.
With your money and my contacts I'd have gone into business.
Sende para, bende çevre varken ticarete atılmalıydık.
Paul, I'd open a shop and sell wireless sets to the whole district then your father would have money.
Paul, yerinde olsam bir dükkan açar tüm bölgeye telsiz takımı satardım. Babanın da cebine biraz para girerdi.
I like to have your money But I'd rather have my pride
Paranızı almak isterdim ama gururum buna engel
I don't have your money. I spent it all.
Paranız bende değil, Hepsini harcadım.
I guarantee I'm gonna have all the money I need by morning, and without your help.
İhtiyacım olan parayı senin yardımın olmadan sabaha kadar bulacağım.
I don't have the money today, but I'll pay your hospital bill soon.
Bugün param yok ama yakında hastane faturasını ödeyeceğim.
I want you to have more money in your pockets.
Cebinde daha fazla para olmasını istiyorum.
Sir Horace, I know you have a reputation for generosity, but do you always part with your money so easily?
Ne kadar da cömersiniz. Ama bu kadar yardım yapmak...
Considering that I'm your first case, maybe you'd like me to have the money framed.
İlk müşterin olduğuma göre, parayı çerçevelettireyim mi?
A few years ago, I'd have given you a run for your money.
Bir kaç yıl önce, paranızı alıp giderdim..
If you've got money, I used to say, you can have beautiful birds, handsome suits, a car of your own.
Paran varsa, güzel kızlar, şık kostümler, arabalar senin olur, derdim.
But if you should change your mind, I would like to have your guarantee that you'll return the money to my daughter.
Ama, herhangi bir şekilde fikrinizi değiştirmeniz durumunda o paranın kızıma kalacağına dair sizden teminat istiyorum.
And as I have no money, I would appreciate your lending me the sum of $ 500.
Param olmadığı için de bana 500 dolar borç vermeni rica ediyorum.
I know you loved him, but you should never have sold your body to get money for him.
Onu severdin biliyorum, ama sen onun para kazanması için asla vücudunu satmadın.
♪ Your one consolation's the money You may have put by ♪ I'm reviewing the situation : ♪ I'm a bad'un and a bad'un I shall stay!
tek tesellim kenara koyduğum param olur... durumumu değerlendiriyorum... ben kötü biriyim ve böyle kalacağım... bir değişim görmeyeceksiniz ama adiliğin de alemi yok... kimsenin benim yüzümden incinmesini, pisliğe bulaşmasını istemem... bu pis hayat bana göre değil hem artık benim için çok tehlikeli... hiçbir şeyden ödün veremem ama bu durumu kim değiştirecek?
I want my money, I want the papers I signed, then I'll get out and you two clowns can have your little laugh.
Paramı istiyorum, imzaladığım kağıtları istiyorum, sonra dışarı çıkacağım ve siz iki palyaço küçük bir kahkaha atabilirsiniz.
I would think even in your country, that money would have a certain value.
Sizin ülkenizde bile paranın değerli olduğunu düşünürdüm.
You are angry with me because I seem to have married your father for his money?
Bana kızgınsın çünkü babanla parası için evlendiğimi düşünüyorsun.
But now I think I can safely say that your time and money have been well spent.
Ama sanırım şimdi şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki,... harcadığınız para ve zaman boşa gitmedi.
Then all you have to do is wait until night, dig me up... and I'll hide at your place while you collect the insurance money.
Sonra, bütün yapman gereken geceye kadar bekleyip, mezarımı kazman benim de sigorta parasını alana kadar evinde saklanmam.
I won't have you nagging me for lunch money... and whining for help on your homework.
Öğle yemeği parası için dırdır etmeni ve ödevlerine... yardım etmem için sızlanmanı istemiyorum.
You don't have to play. Everything goes all right, I'll have your money by tomorrow morning.
Bunu yapmak zorunda değilsin Yarın sabah parayı alınca her şey yoluna girecek.
I have deposited a substantial amount of money in your bank account- -
Banka hesabına yüklü bir miktar para yatırdım
I have news of it and I come here to tell you that if you consent to let me marry Marianne your money will be given back to you.
Paranızla ilgili haberlerim var. Buraya size şunu söylemeye geldim. Eğer Marianne ile evlenmeme izin verirseniz paranız size geri verilecek.
As I said, you've got to have money for your daily bread.
Dediğim gibi, günlük ekmeğinizi alacak paranız olmalı.
Oh, uh, well, my nephew and I... we would like to have you have your men... not coming down to Delancey Street... and extorting money from all of us shopkeepers.
Şey, yeğenim ve ben adamlarınızın Delancey caddesine gelip dükkânlardan zorla para almamalarını istiyoruz.
I'll be just taking your money, but I'll have a sovereign with you, just to teach you not to be obstinate.
Sadece senin paranı almak için, sadece seni bu kadar inatçı olmama konusunda eğitebilmek için çok tesirli bir ilaç olacak.
I don't have the money Jake and your mother have, but so what?
Benim, Jake'in ya da anneninki kadar çok param yok ; ne olmuş yani?
I win. Two more games, I have all your money.
İki el daha oynarsak, tüm paranı alırım.
Now, I'll be back with this one's friend, so you just have your money ready and your mouth shut.
Şimdi, bunun arkadaşınla geri döneceğim. Bu yüzden sadece parayı hazırla. ve kapa çeneni.
LOOK, ONCE YOU HAVE MONEY AND A JOB COME BACK AND I'LL BE GLAD TO GIVE YOU YOUR LOAN.
Bak, git önce bir iş sahibi ol ve biraz da para kazan, sonra gel sana memnuniyetle kredi verelim.
Despite your efforts to ensnare me at the bus station, I have the money.
Otogarda beni tuzağa düşürme çabalarınıza rağmen parayı aldım.
I'll have your money by noon tomorrow.
Paranı yarın öğlen getireceğim.
You have a knack with money and I think it's great you're sharing it with him and that he accepted your offer, that he trusts you with his financial well being.
Para işinde ustasın ve bunu onunla paylaşman ve onun bunu kabul edip ekonomik olarak desteklemesi bence harika.
I mean, it must be awful frustrating to have to die with all that money in your hands.
Elinde onca para varken ölmek zorunda olmak çok sinir bozucu olmalı.
I don't have your money any more!
Paran bende değil artık.
I didn't have to beg Weng for your money
Paran için Weng'e yalvarmak zorunda değildim.
I'm sure you have your own money, Sal.
- Eminim senin paran vardır Sal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]