I knew you'd say that Çeviri Türkçe
137 parallel translation
- Thanks, Blackie, I knew you'd say that.
Sağol Blackie, böyle söyleyeceğini biliyordum.
- I knew you'd say that, T-Dub.
- Böyle diyeceğini biliyordum T-Dub.
I knew you'd say that.
Bunu diyeceğini biliyordum.
Heh, heh, I knew you'd say that.
Bunu söyleyeceğini biliyordum.
I knew you'd say that.
Böyle diyeceğini biliyordum.
- I knew you'd say that, too.
- Bunu diyeceğini de biliyordum.
I KNEW YOU'D SAY THAT, BILL, AND I DON'T BLAME YOU FOR SAYING IT EITHER.
Ve söylediklerine inanmıyorum.
I knew you'd say that.
Bunu söyleyeceğini biliyordum.
Pardon me, did you just say that you knew Mr. Foley?
Pardon, sen Bay Foley'i tanıdığını mı söyledin?
I knew you'd say that
Böyle diyeceğinizi tahmin ettim
- I knew you'd say that.
- Geri git. - Bunu söyleyeceğini biliyordum.
I knew you'd say that.
Bunu söyleyeceğinizi biliyordum.
I knew sooner or later you'd say that.
Er ya da geç bunu söyleyeceğini biliyordum.
I knew you'd say that!
Bunu söyleyeceğini biliyordum!
I knew you'd say that sooner or later.
Günün birinde bunu söylemeni bekliyordum.
- Oh, no, I knew you'd say that.
- Bunu söyleyeceğini biliyordum.
I overheard her say that to Father "It's just like her, you knew she'd do it"
Annem, babamla konuşurken duydum ; onun bunu yapabileceğini biliyorsun.
- I knew you'd say that.
- Bunu diyeceğini biliyordum.
Man, I knew it! I knew you'd say that.
Bunu söyleyeceğini biliyordum.
- God. I knew you'd say that.
Bunu söyleyeceğini biliyordum.
- I knew you'd say that.
- Böyle diyeceğini biliyordum.
- I knew you'd say that.
- Bunu söyleyeceğinizi biliyordum.
- I knew you'd say that.
- Bunu söyleyeceğini biliyordum.
I knew you'd say that.
Bunu söyleceğini biliyordum.
I knew you'd say that.
Böyle söyleyeceğinizi biliyordum.
No, I didn't say that we knew each other, just that I had met you before.
Hayır, birbirimizi tanıdığımızı söylemedim, sadece ben sizinle karşılaşmıştım.
I knew you'd say that, so I put it on your MasterCard.
Bunu söyleyeceğini bildiğim için, senin kartından ödedim.
I knew you'd say that.
Peki ben iri yarı olanı alırım.
I knew you'd say that.
- Bunu söyleyeceğini biliyordum. - İster inan, ister inanma, ben anlamıştım.
I knew you'd say that - - no!
Bunu söyleyeceğinizi biliyordum, hayır!
Which, if you knew my dad, is a really big thing, so I'd say that ranks as my favourite.
Babam için bu çok önemli bir şeydi. O yüzden en sevdiğim filmin o olduğunu söylemek zorundayım Ama aslında kitapları severim.
You know, I knew you'd say that once we did it...
Yaptığımızda böyle diyeceğini biliyordum...
- I knew you'd say that, Dad.
- Devam
- I knew you'd say something like that.
Böyle bir şey söyleyeceğini biliyordum.
I knew you'd say that, with that brain of yours
Yakardım okulu. O beyninle ancak, bunu diyeceğini biliyordum.
I knew you'd say that...
Ne söylediğimi biliyorum...
Yeah, I knew you'd say that.
- Böyle diyeceğini biliyordum.
I knew you'd say that.
Söylemek istediğini biliyorum.
I didn't know how or when you'd say that, but I knew you would.
Bunu ne zaman ve nasıl söyleyeceğini bilmiyordum, ama yapacağını biliyordum.
See, I knew you'd say that.
Gördün mü, bunu söyleyeceğini biliyordum.
I knew that if I asked you in advance that you'd probably say no, so I went ahead and called Mr. Herbert and several other clients and invited them to a party.
Bilseydim sana sormazdım? Bu senin muhtemelen hayır diyeceğin şey. Ve ben de gittim Bay Herbert ı çağırdım ve bir kaç müşteriyi daha davet ettim.
- I knew that's what you'd say!
Ne diyeceğini biliyordum!
I knew you'd say that.
- Bunu söyleyeceğini biliyordum.
- I knew you'd say that. That's why I've made you the tweed version.
Bu yüzden sana yün versiyonunu da yaptım.
Yeah, I knew you'd say something like that.
Evet, böyle bir şey diyeceğini biliyordum.
[Julian] I knew you'd say that. Make a note. Just change those earrings.
Bunu söyleyeceğini biliyordum.Not al Bu küpeleri değiştir
I've known that you've suspected something, and i also knew that you'd never say it.
Birşeylerden şüphelendiğini ve asla tek kelime etmeyeceğini biliyordum.
Mr President, you approached me cos you knew I'd deliver voters who questioned your experience, who were afraid that your presidency would be too weak on national defence, and I assured them otherwise.
Sayın Başkan... Aynı partiden seçime katılmam için benimle görüşmüştünüz, çünkü bildiğiniz gibi, deneyiminizi sorgulayan... ulusal savunma hususunda başkanlığınızın çok zayıf olmasından endişe eden oy verecek kişileri partiye kazandırabilirdim.
I'd say other than Celia, the one person you and I have in common that I do know is Peter Scottson, and I knew him very well.
Celia'dan başka ortak tanıdıklarımızda var. Peter Scottson gibi. Onu çok iyi tanırdım.
Yeah, I knew you'd say that.
Böyle söyleyecegini biliyordum.
I knew you'd say that, Charlie.
Böyle söyleyeceğini biliyordum, Charlie.