I know it's not much Çeviri Türkçe
199 parallel translation
- It's not much, perhaps but it's the only thing I know.
- Belki çok değil ama bildiğim tek şey bu.
You know, it's going to seem funny. I don't care whether it's a boy or a girl. Not that much.
Biraz komik olacak ama kız ya da erkek olması hiç önemli değil.
It will not let you eat, nor talk, nor sleep. And, could it work so much upon your shape as it hath much prevailed on your condition, I should not know you, Brutus.
Ama böyle yemez, konuşmaz, uyumaz olursan iç yüzün böyle değiştirirse dış yüzünü Brutus'u tanıyamaz olurum artık.
Now, I know that's not as much as you wanted, but it's all I got in this world.
Biliyorum bu senin istediğini karşılamıyor, ama bu dünyada sahip olduğum tek para bu.
I know it's not much, but the deal has not been big.
Çok olmadığını biliyorum, ama son günlerde işler iyi değil.
I know it's not much related to architecture, but it will give you enough bread to get by on.
Mimarlıkla pek alakası olmadığını biliyorum, ama sana ekmeğini çıkaracak kadar kazandırır.
But now it seems I don't know much about you lt's not only you Even I don't know who I am
Sadece sen değil... ben bile kim olduğumu bilmiyorum!
If only you could know how much I regret having taken this command not only because I am apart from you and the children but because it- -
Eğer sadece bilseydin ki bu yolculuğu kabul ettiğime nasıl pişmanım sırf senden ve çocuklardan uzak olduğumdan değil ama ayrıca...
I know it's not much, but we'll make you come.
Biliyorum çok para değil, ama sizi idare eder.
Well, it's not much of a living, but it's the only way I know.
Bildiğim tek yol.
You know how much I wanna come, but it's just not possible.
Sen de ne kadar gelmek istediğimi biliyorsun. Ama bu mümkün değil.
I know it's not much to go on, but it's all I've got.
Devamını inan bilmiyorum. Bildiğim herşeyi anlattım.
It's not much but I thought, you know...
Çok değil ama düşündüm ki, bilirsin işte...
It's not much of a philosophy, I know.
Biliyorum, bu bir hayat felsefesi sayılmaz.
Look, I know it's not much... but it's a whole lot better than letting that club you're in walk all over your life.
Bak, fazla bir şey vaad etmiyoruz ama katıldığın o kulübün hayatını ele geçirmesinden iyidir.
- I know it's not much. - Can you handle this?
Burası sana yarar mı...
I know it's not worth much.
Çok değerli olmadığını biliyorum.
Hiding the parachute was standard operating procedure, but if the Russians know I'm here, it's not going to make much difference anyway.
Paraşütü saklamak standart uygulamadır. Ama eğer Ruslar burada olduğumu öğrenirse çok da fazla bir şey farketmeyecektir.
I mean, what else could it be except that she's- - she's not around any more, and- - and it's astonishing, isn't it... how, how, how, how much, you know, she's- -
Yani o ortalarda olmayınca ne olabilirdi ki zaten? Hayatımı nasıl etkiliyormuş, şaşırtıcı değil mi?
I know it's not much for the Minnifield standard but... it's been OK for the Stevens line.
Bunun Minnifield standartları için yetersiz olduğunun farkındayım ama... Stevens standartlarına göre fena değildi.
I don't know, Doc. You're the one that's always saying, you know, it's not good to know too much about your own destiny.
Kendi kaderin hakkında çok şey bilmenin iyi olmayacağını söylersin.
I know the cover's not much at all, but but it's got some really good things in it...
Kapakta pek bir şey yazmaz ama içinde gerçekten çok güzel şeyler var.
I know how much you good people wanted this thing to happen, but it's flat out not going to work.
Siz iyi insanların bunu ne kadar istediklerini biliyorum. Ama iş yattı, gerçekleşmeyecek.
I don't know how good you are, darlin', and I don't know what it is you're good at, but if it's at the Cheetah, it's not dancing, I know that much.
Ne kadar iyi olduğunu veya ne konuda iyi olduğunu bilmiyorum tatlım... Ama eğer Çita'daysa bunun dans olmadığını biliyorum.
Well, it's not so much that, you know, I don't believe in it.
Bilemiyorum, inanmıyorum, yani...
I mean it, you know. It's not really about you so much any more. It's not really about you so much any more.
Çünkü o kadar da seninle alakalı değil artık.
You know... I'm not much on speeches, but it's so gratifying... to leave you wallowing in the mess you've made.
Biliyorsunuz konuşma yapmayı pek beceremem, ama yaptığınız pisliğin içinde debelenmenizi seyretmek büyük haz veriyor.
I know it's not much.
Az, biliyorum.
I know it's not worth much now, but... I do love you.
Artık çok değeri olmadığını biliyorum, ama... seni seviyorum.
I know it's not much, but at least Eric will be there.
Biliyorum çok fazla önemli değil, ama en azından Eric de orada olacak.
Cordelia, I wanted to, you know, thank you so much for going through those coroner reports because I can imagine how not fun it is to read about you know, coroner stuff.
Cordelia, sana çok teşekkür etmek istiyorum şu savcı raporlarıyla uğraştığın için çünkü onu okumanın ne kadar sıkıcı olduğunu hayal edebiliyorum bilirsin, savcılık şeylerini.
- I know it's not much. - No.
- Çok bir şey değil, farkındayım.
It's just that we said, you know... no pressure, no expectations... and... I just broke up with Ben two months ago... and I spent all last year... following Ben or following Noel and... no matter how much I like you... I need to not be in a serious relationship right now.
Ama baskı, beklenti yok demiştik ve ve Ben'den ayrılalı daha iki ay oldu ve bütün geçen seneyi Ben'in ya da Noel'un peşinde koşarak geçirdim ve senden ne kadar hoşlansam da ciddi bir ilişki içinde olmamalıyım şu anda.
I know it's not much consolation, but I understand how you feel.
Pek teselli edici olmadığını biliyorum, Fakat nasıl hissettiğini biliyorum.
I know my mom's car doesn't look like much... but not destroying it is the key to my and my mother's relationship, okay?
Tamam. Annemle aramdaki ilişki buna bağlı, tamam mı
Is it too much to ask that he not be, I don't know, used?
Adamın, ne bileyim kullanılmamış olmasını istemek çok mu?
I know it's not much, but you can stay here with me.
Ahım şahım değil, ama burada benimle kalabilirsiniz.
I just, you know, after all that religions conversation, I realize... it's probably not so good for him to be spending so much time with someone... who doesn't believe that his life is important in the scheme of things
Ben sadece, bilirsin o dini konuşmadan sonra... zamanını hayatına evrensel anlamda önem vermeyen biriyle... geçirmesinin doğru olmadığını düşündüm.
I know it's not much.
Yeterli değil biliyorum...
I know it's not much but- -
Fazla bir şey değil ama...
Just give me the recommendation that you see fit because if anyone at that university knows you as well as I know you it's not gonna count for much anyway.
Bu yüzden istediğiniz görüşü yazabilirsiniz. Çünkü sizi benim yarım kadar bile tanıyorlarsa zaten fazla dikkate almayacaklardır.
It's not much time, I know.
Fazla zaman değil, biliyorum.
I don't talk about myself very much in these shows, you know, it's really not my style.
Gösterilerimde kendi hakkımda pek konuşmam, pek benim tarzım değil bilirsiniz.
I know it's not much in the way of repayment.
Ödeşmek pek iyi bir yol değil biliyorum.
Well, I mean, you know, if it's not too much of an inconvenience.
Sizi rahatsız etmiş olurum.
It's not much to go on, I know, but it was enough for a search warrant.
Bir şey kanıtlamak için yeterli değil, biliyorum. fakat bir arama emri çıkartmak için yeterli.
I know it's not much, but the Taj Mahal was a bit of a commute.
Pek fazla birşey yok ama cezamı ancak Taj Mahal hafifletir.
It's just after I get bouncy with a guy, there's not much more I need to know about him.
Bir erkekle birlikte takıldıktan sonra hakkında bilmek istediğim bir şey kalmıyor.
It's not like I don't know how much being with you changed me.
Seninle olmanın beni ne kadar değiştirdiğini biliyorum.
I know it's not much, but we do what we can.
Çok olmadığını biliyorum, ama elimizden geleni yaptık.
As much as I'd like to know the truth, it's not worth dying over.
Gerçeği ne kadar bilmek istesem de, ölmeye değmez.