I notice Çeviri Türkçe
5,443 parallel translation
I, uh... I... I notice...
B. be. şeyi fark ettim.
If I wasn't paying attention, then how did I notice you not paying attention to my not paying attention?
Eğer sana ilgi göstermiyorsam... o zaman nasıl oluyor da benim ilgi göstermeyişime senin ilgi... göstermemenin farkına varıyorum?
So why didn't I notice?
Ben neden fark etmedim.
I'll give but notice you are dead... and send him some bloody sign of it... for'tis commanded I should do so.
öldüğünüzü bildiricem, ve ona kanlı bir işaret göndericem, çünkü aldığım emir böyle.
I'm going to hand in my notice.
İstifamı ileteceğim.
I'm going to hand in my notice.
İstifa edeceğim.
You received the extension notice that I gave you...
Sana uzatma kararını verdim.
We just appreciate you helping out on such a short notice. Will and I both...
Will ve ben bu işte bize yardım ettiğin için çok minnettarız.
I am putting that juice place on notice.
O meyve suyu barına gününü göstereceğim.
I couldn't help but notice that our music seemed to move you.
Fark etmemek mümkün değil. Müziğimiz seni harekete geçirdi.
Well, that's what the buddy system is for, and I can't help but notice your buddy, Tessa Altman, is once again a no-show.
İşte arkadaş sistemi bunun için var ve senin arkadaşın Tessa Altman yine ortalarda gözükmüyor. Tessa burada.
I couldn't help but notice that the asset diverted from the primary objective.
Birincil hedeften ayrılan kişi dikkatimi çekmedi desem yalan olur.
I think if I disappeared tomorrow, the universe wouldn't really notice.
Yarın kalkıp ortadan kaybolsaydım evren farkına bile varmazdı.
- I got no notice.
- Fark edilmedim.
But I'm certain that Mosconi wanted us to notice.
Mosconi'nin farketmemizi istediğine eminim.
I think he painted over the clay so no one would notice this spot on a first or even a second glance.
Sanırım kilin üstünü boyadı. böylece kimse ilk bakışta farketmezdi hatta ikinci bakışta.
Ranger, I don't know if you notice, but this is Texas, not Afghanistan.
Korucu bilmiyorum farkında mısınız ama burası Afganistan değil, burası Texas.
I didn't notice it there before.
Daha önce orada olduğunu fark etmemiştim.
So, look, I just wanted to thank you both for everything that you've done, taking me in at a moment's notice and just being there for me.
Birden beni yanınıza alıp sürekli yanımda oldunuz.
It was the most I could get given the short notice.
Kısa sürede Ben verilen alabilir en oldu.
It isn't great, okay, but I can't help but notice that we are not headed towards the festival.
Harika değil, tamam, bunu değiştiremem ama farkettiysen festivale doğru gitmiyoruz.
You were mine, and when you didn't notice that I was missing for 5 years, let's just say I held a grudge.
Sen de benimkisiydin ve 5 sene boyunca kayıp olduğumu fark etmeyince sana karşı kin tuttum diyelim.
I think what's wrong is the fact that it's taken you so long to notice that your wife has been colonized by a total stranger.
Bence asıl olan şey karının bir yabancı tarafından kolonize edildiğini anlamanın bu kadar uzun sürmesi.
I couldn't help but notice you noticing me.
Yardım edemedim ama beni farkettiğini farkettim.
But I never wanted Frankie to notice me!
Asla Frankie'nin beni fark etmesini istemedim?
I promise, I never meant Frankie to notice me.
Yemin ederim, Frankie'nin beni fark etmesini asla istemedim.
I lived for centuries looking over my shoulder, ready to run at a moment's notice.
Yüzyıllar boyunca diken üzerinde her an kaçabilecek şekilde yaşadım.
You didn't notice I was gone.
Gittiğimi fark etmedin bile.
Oh, well, I-if... if you'll notice the highlighted line, 20 kits were delivered to Wheatondale Medical Center last month.
Vurgulanmış yerleri fark ederseniz geçen ay Wheatondale Medical Center'a 20 kit teslim edilmiş.
I know it's such short notice, I'm sorry.
Biliyorum çok ani oldu. Kusura bakma.
So, listen, I couldn't help but notice that Bullock was in the bar last night.
Geçen gece Bullock'un barda olduğunu gördüm.
All I ever wanted in high school was for Troy Barnes to notice me and then I ended up living with you.
Lisede tek isteğim Troy Barnes'ın beni fark etmesiydi ve sonunda seninle birlikte yaşadım.
- Mr. Wadsworth is in the hospital with a broken boner. I've been approved to temporarily fill in as substitute teacher since they couldn't find anybody else on such short notice.
- Bay Wadsworth şuan kırık sopasıyla beraber hastanede bukadar kısa zamanda birini bulamayın beni size vekil öğretmen olarak atadılar
Agent Finley, I just put our bombers on 15-minute notice.
Ajan Finley, bombardıman uçaklarımı 15 dakikalık hazırlık durumuna geçirdim.
When I lived in New York, I would just wait until I got the third late notice.
New York'ta yaşarken üçüncü uyarıyı alana kadar beklerdim.
! Uh-oh. Hey, Tom, I can't help but notice that, uh,
! Hey, Tom, yardımcı olamam ama fark ettim ki Grayson çok küçük ve sen kriko ile yükseltilmiş gibisin.
I thought I could do it in a way no one would notice.
Bu şekilde kimsenin fark etmeyeceğini düşünmüştüm.
Well, Crickett is much more reasonable when she's tipsy, and luckily I just bought a ton of booze in hopes, by getting people drunk, they will not notice the truly shoddy entertainment I've hired tonight.
- Crickett çakırkeyifken daha mantıklıdır. ... ve şansına, insanları sarhoş etmek için bir sürü içki almıştım. Bu gece için çağırdığım kalitesiz göstericileri fark etmesinler diye.
I hate to ask on such short notice, but...
Lavon, bu kadar kısa süre kala sormak istemezdim ama...
I'm sorry, it's all I could find at such short notice.
Kusura bakma bu kadar kısa sürede ancak bunu buldum.
I mean really notice you.
Gerçekten farketmesini.
I can't help but notice we're still actually out in the open.
Affedersin ama aslında hala açık alandayız farkettiysen.
Well, I can't help but notice there's no one around.
Habersizce kimsenin etrafta dolaşmasına izin veremem.
Well, okay. It's short notice, but I think it'll be good for me.
Biraz habersiz oldu ama sanırım oynamak bana da iyi gelir.
I did notice that your status popped up to single.
Durumunun yeniden bekâr göründüğünü fark etmiştim.
Look, Jean, if Shirley's gonna organize meeting with parents about college prep strategy during lunch, I'm gonna need a little more notice.
Jean, eğer Shirley öğle yemeğinde ailelerle birlikte üniversiteye hazırlık toplantıları ayarlıcaksa, daha fazla uyarıya ihtiyacım olucak.
I happened to notice you had this inferiority complex that keeps you from feeling comfortable with people.
Senin insanlardan rahat olmanı engelleyen aşağılılık duygusu yaşadığını fark ettim.
I did notice.
Fark ettim.
Okay, I'm sorry, but it's all I could do on such short notice.
Üzgünüm ama bu kadar kısa sürede tüm yapabildiğim bu.
I could wipe my ass with 20 grand every Sunday for a month and not notice.
Bir ay boyunca her pazar götümü 20 binle silsem bile eksikliğini hissetmem.
I see her more as a means to procuring rare items at short notice.
Ben daha çok nadir bulunan malzemeleri kısa zamanda sağlayan kişi olarak görüyorum.