I shouldn't even be here Çeviri Türkçe
105 parallel translation
I shouldn't even be talking to you, coming here with him.
Buraya onunla geldiğin için seninle konuşmamalıyım bile.
I shouldn't even be here.
Burada olmamam gerek.
I mean, she should be here by now, shouldn't she? Even if Hector didn't show up?
Hector ortaya çıkmamışsa bile kardeşimin şimdiye burada olması gerekmez miydi?
But I wanted him to know that even without his patronage... we'd still be the talk of the town here in Beijing. You shouldn't exert yourself like that.
Ama onun patronluğu olmadan da, hâlâ Pekin'de kasabanın konusu olduğumuzu bilmesini istedim.
His friends think I shouldn't even be here.
Arkadaşları da burada olmamam gerektiğini düşünüyor zaten.
Can't serve him without I.D. He shouldn't even be in here without I.D.
kimliği olmadan bir şey satamam, aslında kimliksiz buraya giremez.
I couldn't even get the kids to school. They shouldn't be in here.
Çocukları okula bile götüremedim.
I shouldn't even be here.
Burada olmamalıyım.
I shouldn't even be here.
Burada bile olmamalıyım.
I shouldn't even be here right now.
Hatta şuan burada olmamalıyım.
I know I shouldn't even be here telling you this.
Buraya gelip sana bunu söylememem gerektiğini biliyorum.
I know I shouldn't even be here telling you this.
Ve biliyorum, sana bunu söylemek için buraya gelmemeliydim bile.
I mean, everybody else is on lunch break and you're stuck here fielding random questions from people who shouldn't even be asking them in the first place...
Demek herkes yemeğe çıkmış ve sen burada sıkışmışsın burada olmaması gereken kişilerden gelen sorularla çevrilmişsin...
- And I shouldn't even be here with you.
Seninle olmamam gerekir. - Neden?
I shouldn't even be here.
Burada olmamalıydım bile.
I shouldn't even be here.
Buraya gelmemeliydim bile.
Ben, he doesn't even know I'm here, so he shouldn't be held responsible... for another...
Ben, burada olduğumu bilmiyor, bu yüzden o sorumlu tutulmamalı... Peki.
In fact, I shouldn't even be wearing this around here.
Aslında, bunu etrafta giymemem gerekir.
I shouldn't even be here.
- Hayır, ben...
No. I shouldn't even be here at all.
Burada olmamalıyım bile.
You know, I mean, I shouldn't even be here.
Yani, burada olmayabilirdim de.
I shouldn't even be here.
Buraya gelmemeliydim.
I shouldn't even be here.
Burada olmayı ben istemedim.
I shouldn't even be in here!
Buraya gelmem bile yanlış!
- I shouldn't even be here.
- Burada olmamam lazımdı.
I shouldn't even be here.
Burada olmamalıyım bile.
I shouldn't even be here.
Aslında burada bile olmamalıydım.
I shouldn't even be here after what you said in health class
Sağlık sınıfında söylediklerinden sonra burada olmamam gerekirdi.
I shouldn't even be up here.
Buraya çıkmamalıydım bile.
I mean, you all shouldn't even be here.
Yani sizler burada olmamalısınız bile.
Look, even I know that I shouldn't be here.
Ben bile burada olmamam gerektiğini biliyorum.
Thing is, Father, I shouldn't even be here.
Aslında, Peder, Hiç burada olmamalıydım.
I shouldn't even be here, thanks to that deathtrap.
Ben burada bile olmamalıyım, o ölüm kapanına şükür.
I shouldn't even fucking be in here!
Benim burada bile olmamam gerekiyor!
I shouldn't even be here.
Aslında burada olmamak gerekiyor.
I shouldn't even be here.
Burada bile olmamalıydım.
Because, I mean, if you do, you shouldn't even be here.
Çünkü, öyleyse, burada olmamanız gerekiyor.
I shouldn't even be here.
Buraya hiç gelmemeliydim.
- I shouldn't even be here, man.
Burada olmamalıydım bile dostum. Burada olmamalıydım.
I mean, I shouldn't even be here.
Yani, burada bile olmamalıydım.
You know, I shouldn't even really be sitting up here.
Burada oturması gereken kişi ben değilim.
I shouldn't even be here.
Burada bile olmamam lazım.
I shouldn't even fucking be here.
Benim bu lanet yerde olmamam gerekirdi.
I shouldn't even fucking be here. You can't hit someone in a wheelchair.
Tekerlekli sandalyedeki birine vuramazsın.
I shouldn't even be here.
Ben burada olmamalıydım bile.
- I shouldn't even be here, Kit.
- Burada bile olmamalıyım, Kit.
No. I... I shouldn't even be here.
Burada bile olmamam gerek.
I refuse to get in to this when you shouldn't even be here.
Burda olmaman bile gerekirken bu tartışmaya giremem.
I shouldn't even be here. I
Asıl benim ne işim var?
Look, I'm sorry, but I shouldn't even be here.
Bak, Üzgünüm ama burada olmamalıydım bile.
Ann, I shouldn't even be here.
Ann, burada bile olmamalıydım.