I shouldn't have to Çeviri Türkçe
1,215 parallel translation
Okay, I'm probably going to. But you shouldn't automatically expect it... because if we're going to have the kind of relationship... that one day you're going to be making up these fantasies...
Pekala, bunu muhtemelen yapacağım ama bunu otomatik olarak yapacağımı sanma.
I shouldn't have listened to them.
Onları dinlememeliydim.
I shouldn't have to define your priorities.
- Anlıyorum. - Önceliklerini hatırlatmama gerek olmamalı.
I just want to warn you that maybe you shouldn't jump to conclusions and you should have all the facts before you act.
Sadece belki size sonuçlara atlamak gerektiğini uyarmak istiyorum Eğer harekete geçmeden önce ve tüm gerçekleri olmalıdır.
- I'm so sorry. I'm sorry. You shouldn't have to go through this.
Bunları yaşamamalısın
I shouldn't have to do that.
Bunu yapmamalıydım.
- Look, I shouldn't have to choose, okay?
Raymond? Seçmek zorunda değilim, tamam mı?
I mean, I know his mom is your friend, and I shouldn't have even gotten mixed up in this whole thing if I wasn't prepared to remember that what I do will affect you, and to me it's just a Bowie concert,
Annesinin arkadaşın olduğunu biliyorum. Bunun seni nasıl etkileyeceğini düşünmeden bu işe hiç kalkışmamalıydım.
So do I. And I shouldn't have hid that I'm talking to Dad.
- Bence de. Babamla konuştuğumu saklamamalıydım.
Maybe you shouldn't, if you feel weird enough that I have to lie.
Dean'e yalan söylememi isteyecek kadar kötü hissediyorsan çalışmamalısın.
- I shouldn't have to see this. - I'm going for popcorn.
- Bunu ben de izlememeliyim.
I shouldn't have to eat in fear!
Yemeğimi korku içinde yememeliyim!
I UNDERSTAND. WHOA! YOU SHOULDN'T HAVE GONE TO ALL THIS TROUBLE.
Bu kadar zahmete girmemeliydiniz.
And I shouldn't have to.
Ve yapmak zorunda da değilim.
I shouldn't have to.
- Gerekmezdi.
We have to make sure you don't get pigeon-hoIed now... which is why I think you shouldn't show your tits anymore.
Hep aynı tip rolleri oynamana engel olmalıyız. O yüzden bence artık memelerini göstermesen iyi olur.
But if he had dragged me out of my car and beaten me up would I be saying, "Gee, I shouldn't have tried to park my car?"
Ama beni arabamdan çekip çıkarsa ve dövse ben "Arabamı park etmeye çalışmamalıydım," der miydim?
I don't have a choice about what he is or was. But I do have a choice about the life my son will have. And shouldn't I choose that he never have to be afraid of anyone or anything?
Onun ne olduğu ya da... ne olmuş olduğu hakkında bir... seçeneğim yok ama... oğlumun hayatı hakkında bir seçeneğim var ve onun asla birşeyden veya bir kimseden... korkmamasını istememeli miyim?
And I shouldn't have to.
Ve örtmek zorunda da değilim.
If I lied and cheated and was with Rex only for his money, then he shouldn't have to give me any.
Rex'le sırf parası için evlenseydim, bana para vermek zorunda kalmazdı.
I shouldn't have invited you to Christmas dinner.
Seni Noel yemeğine davet etmemeliydim.
Maybe I shouldn't have been talking to you
Belki bunu sana söylememeliydim.
Now, you tell me... You tell me why I shouldn't go to the judge, get a mistrial and have that provocative little bottom of yours thrown into jail.
Söyle şimdi neden yargıçtan davayı düşürmesini isteyip seni de hapse attırmayayım?
I shouldn't have listened to you.
Seni hiç dinlememem gerekirdi.
Actually, I'm-l'm going to go. I... I think I shouldn't have come.
Aslında, gideceğim... Bence... Gelmemeliydim.
They shouldn't have done that to him, though, they humiliated him, to the Nash.
Bunu ona yapmamalıydılar, Nash'i küçük düşürdüler.
No, I'm just saying you shouldn't be here unless you have a damn good reason to be
- Hayır, sadece iyi bir nedenin yoksa burada olmamalısın diyorum.
I shouldn't have to waste half my opening hours telling you that.
Açılış saatlerinin yarısını sana bunları anlatmakla geçiremem.
I shouldn't have given you so many pills. They're getting to your brains.
Sana o kadar hap vermeyecektim, iyice beynini akıttılar.
I shouldn't have let her go to Chechnya.
Keşke Çeçenistan'a gitmenize izin vermeseydim.
I assume you're Dominique's pimp or whatever, and I don't know what she told you, but we didn't even have sex with her, so we shouldn't have to pay.
Sanırım sen Dominique'in pezevengi falansın... ve onun sana ne söylediğini bilmiyorum... ama onunla seks yapmadık bile, o yüzden para ödememiz gerekmiyor.
"Whatever it is, I shouldn't have to leave the room"
Her neyse, odadan çıkmasam da olur.
I SHOULDN'T HAVE COME DOWN ON YOU LIKE THAT. WELL, YOU KNOW, I THINK I'M MAN ENOUGH TO TAKE
üzülmekte haklısın, bu iş bana ağır geldi..
I shouldn't have put Jezebel to sleep. "
Jezebel'i uyutmamalıydım "
Look, I shouldn't have to explain this to you.
Bak, bunu sana açıklamam gerekmiyor.
I'll have to order it, but it shouldn't take long. Let me get the forms.
Formları alıp geleyim.
I shouldn't have taken you to that porn party.
Seni, o porno partisine götürmemeliydim.
I shouldn't have to clean up after your mistakes alone, right?
Yanlışlarınızdan sonra temizliği yalnız yapmamalıyım, değil mi?
I shouldn't have brought Donnie to that party.
Donnie'yi partiye götürmemeliydim.
It's my fault, I shouldn't have listened to you.
Hepsi benim hatam! Seni baştan dinlememeliydim.
The last thing I need is another conversation about why she shouldn't have to spend her golden years in a bunk bed.
Şu anda en son istediğim şey, altın yıllarını neden ranzada geçirdiği konusunda yapılacak bir konuşma.
I shouldn't have lied to everyone.
Herkese bu yalanı söylememeliydim.
- I shouldn't have to tell you.
- Hayır, söylememe gerek yok.
I shouldn't really have to pay for them since you ended up with such a good deal.
Onlara ödeme yapmamam gerekir, çünkü sen bu kadar iyi bir anlaşmayı sonlandırdın.
I shouldn't have asked you to come down here.
Buraya gelmeni sormamam lazımdı.
So forgive me if I'm not too thrilled about being lectured, in Queens, about being a lousy legal guardian to three kids who maybe shouldn't have been given to me in the first place.
Bu yüzden belki de ilk olarak bana verilmemesi gereken üç çocuğa... berbat bir yasal muhafızlık yapmak amacıyla... ders almak için çok heyecanlı değilsem eğer, beni bağışla.
I knew I shouldn't have listened to you and your dear sister, all that talk about having babies and how it would change my life.
Biliyorum, seni ve sevgili kardeşini dinlememeliydim. Bebek sahibi olmanın hayatımı nasıl değiştireceği hakkındaki, bütün sözlerinizi.
Here I am, in court as lead defense counsel... for the first time and I'm going down in flames... because I can't settle this stupid case... that shouldn't have even made it to court... but the judge at the preliminary hearing... was a jackass.
Oradayım, savunmanın baş avukatı olarak... ve burnumdan soluyorum... çünkü mahkemeye bile gelmesi... saçma olan bir davadaydım... ve ön duruşma hakimi tam... bir geri zekalıydı.
I mean, if you really wanted to be... with women, I mean... shouldn't you have done it when you were in college... like everyone else?
Hep isteseydin birlikte... kadınlarla olmayı... bunu lisedeyken yapman gerekmez miydi... herkes gibi?
I think it`s probably something the Foundation shouldn`t have anything to do with.
Bence bu muhtemelen vakfın hiçbir ilgisi olmaması gereken bir şey.
I shouldn't say this but since you have broached this topic, let me say that whenever we suspect losing in comparison we clutch on to our favourite refuge culture and tradition!
Bunu söylememeliydim ama madem konuyu açtınız, izin verin. Üstünlüğümüzü kaybetmekten şüphe ederken en favori dayanağımız olan kültür ve geleneğe tutunuyoruz!
i shouldn't have told you 34
i shouldn't have said that 115
i shouldn't have asked 40
i shouldn't 226
i shouldn't have done that 93
i shouldn't have done it 47
i shouldn't have brought it up 19
i shouldn't have come 77
i shouldn't have said anything 89
i shouldn't have come here 35
i shouldn't have said that 115
i shouldn't have asked 40
i shouldn't 226
i shouldn't have done that 93
i shouldn't have done it 47
i shouldn't have brought it up 19
i shouldn't have come 77
i shouldn't have said anything 89
i shouldn't have come here 35
i shouldn't have 150
i shouldn't be here 110
i shouldn't be surprised 18
i shouldn't be doing this 23
i shouldn't wonder 27
i shouldn't say 22
i shouldn't be telling you this 32
i shouldn't even be here 29
i shouldn't tell you this 19
i shouldn't think so 29
i shouldn't be here 110
i shouldn't be surprised 18
i shouldn't be doing this 23
i shouldn't wonder 27
i shouldn't say 22
i shouldn't be telling you this 32
i shouldn't even be here 29
i shouldn't tell you this 19
i shouldn't think so 29
i shouldn't have called 17
have to 68
have to go 40
i should have seen it coming 28
i should have known 261
i should have known better 55
i should have said 28
i should go 978
i should tell you 63
i should have 182
have to 68
have to go 40
i should have seen it coming 28
i should have known 261
i should have known better 55
i should have said 28
i should go 978
i should tell you 63
i should have 182