I shouldn't have told you Çeviri Türkçe
263 parallel translation
Oh, I shouldn't have told you.
Sana söylememeliydim.
I told you we shouldn't have come back.
Sana geri dönmemeliyiz demiştim.
If you'd run, as I told you to, we shouldn't have had to pay for them.
Sana söylediğim gibi kaçsaydın ödemek zorunda kalmayacaktık.
You shouldn't have told him who I am.
Benim kim olduğumu ona söylememeliydiniz.
- I shouldn't have told you.
- Söylememem gerekirdi.
I shouldn't have told you.
- Söylememem gerekirdi.
I told you we shouldn't have come here!
Buraya gelmemeliydik dedim sana!
Told you I shouldn't have had that last drink.
Söylemiştim, son içkiyi içmemeliydim.
I shouldn't have told you.
Sana anlatmamam gerekirdi.
I shouldn't have told you the way I felt.
Sana neler hissettiğimi söylememem lazımdı.
I hope you won't think I butted in where I shouldn't have but Jamie told me your friend didn't call.
Umarım karışmamam gereken işlere burnumu soktuğumu düşünmezsin ama Jamie arkadaşının aramadığını söyledi.
About that night on the train? I should have told you I was married, shouldn't I?
Sana evli olduğumu söylemeliydim, değil mi?
I told you, you shouldn't have bothered her today, Mr Hocker.
Onu bugün rahatsız etmemenizi söylemiştim Bay Hocker
I told you I shouldn't have any more.
Artık içmemem gerektiğini söylemiştim.
I told you we shouldn't have tried to force Chaffee out, Earl!
Onu sıkıştırmaman gerektiğini söylemiştim.
He told me I shouldn't let you have this room.
Bu odayı sana bırakmamam gerektiğini söylemişti.
I told you we shouldn't have come.
Gelmemeliyiz demiştim.
Sorry, Govert, I shouldn't have told you.
Üzgünüm Govert, bunları sana anlatmamam gerekirdi.
I told you we shouldn't have come.
Gelmemeliydik, demiştim sana.
You're just being perverse, I shouldn't have told you. I'm sorry.
Keşke söylemeseydim, üzgünüm.
I shouldn't have told you, your conscience...
Sana söylememeliydim, ah senin şu vicdanın -
And I know we shouldn't have told them where you were hiding... but it was Campbell's idea, and we thought it was for the best.
Onlara nerede saklandığınızı da söylememeliydik... ama bu Campbell'ın fikriydi ve biz de bunun en iyisi olduğunu düşündük.
I hate to kick a fella when he's dead, but I told you. You shouldn't have told New York you were bringing in the big one.
Yerdeki bir adama vurmaktan nefret ederim ama New York'ta "büyük ikramiye" yi kazandığınızı söylememeniz gerekirdi.
I SHOULDN'T HAVE EVEN TOLD YOU ABOUT MARCIA.
Marcia'dan bile bahsetmemeliydim.
I shouldn't have come. I told you he didn't do it.
- Sen haklıydın, hiç gelmemeliydim.
I probably shouldn't even have told you.
Belki de bunu size söylememeliydim.
I told you we shouldn't have committed everything, you asshole.
Her şeyi buna bağlamamamız gerektiğini sana söyledim, pislik.
I told you guys, we shouldn't have shot Lieutenant Niedermayer!
Size söylemiştim millet, Yüzbaşı Niedermayer'i vurmamalıydık!
She shouldn't have told you, I told Sarah to keep it a secret.
Sana söylememesi gerekiyordu, Sarah'a sır olarak kalmasını söylemiştim.
I shouldn't have told you my weakness is going to the movies in the daytime.
Gündüz vakti sinemaya gitmek konusundaki zaafımdan sana hiç bahsetmemeliydim.
I probably shouldn't have told you.
Hiç anlatmamalıydım.
Big deal. I shouldn't even have told you.
Sana bile söylememeliymişim.
I told you I shouldn't have brought you
Seni almamalıydım.
I told you we shouldn't have just stopped by.
Niles, sana böyle uğramayalım demiştim.
I told you you shouldn't have taken that right turn back there.
Oradan sağa dönmemeni söylemiştim sana.
See, I knew I shouldn't have told you.
Görüyorsun, sana asla söylememeliydim.
I knew I shouldn't have told you where I hide my keys.
- Sana anahtarlarımı nerde sakladığımı söylememem gerektiğini biliyordum.
I shouldn't have told you about that.
Sana bunu anlatmamalıydım.
- Maybe I shouldn't have told you.
- Belki O'na söylememliydim.
We shouldn't have borrowed money from him, I told you, I told...
Ondan borç para almamalıydık. Sana söylemiştim, söylemiştim...
I told you he shouldn't have come.
Gelmesin demiştim sana.
You shouldn't have come here. I told you it wasn't Gus.
Buraya gelmemeliydin.
I shouldn't have told you... but it just slipped out.
Bunu sana söylememeliydim ağzımdan kaçırıverdim.
I'm often told that I don't look 36 but you shouldn't judge people by their looks or how much hair they have.
36 yaşında göstermediğim söylenir sık sık. İnsanları ne kadar saçları kaldığına bakarak yargılamamak gerek.
I told you you shouldn't have- - Well, never mind.
Sana söyledim... Neyse, boşver.
You know what? I shouldn't have told you.
Sana hiç söylememeliydim.
I told you we shouldn't have gone for long-term parking.
Size uzun süreli park yerine gitmeyelim demiştim.
You know, I shouldn't have told you about my Christmas bonus in the first place.
Aslında sana Noel ikramiyemden hiç bahsetmeyecektim.
I shouldn't have told you.
Sana anlatmamalıydım.
Maybe I shouldn't have told you.
Belki de bunları sana anlatmamalıydım.
I shouldn't have told you.
Sana söylememeliydim.