I wasn't asking Çeviri Türkçe
306 parallel translation
You know I wouldn't be asking you no favors if it wasn't for my arm...
Kolum yüzünden olmasa senden iyilik istemezdim...
I wasn't asking you about your father.
Babanızdan bahsetmiyorum.
I wasn't asking about their social qualities.
Sosyal özelliklerini sormuyordum.
If that wasn't enough, when I came out of the house the reporters pounced on me with their questions, asking me the lowdown.
Sanki bu yetmezmiş gibi bir de dışarıdaki gazeteciler sorularıyla üzerime atladı.
You know jolly well that wasn't what I was asking.
Bunu sormadığımı çok iyi biliyorsunuz.
I wasn't asking.
İstemedim ki.
I wasn't asking you.
Sana sormadım zaten.
I wasn't asking them for anything, was I?
Onlardan bir şey istemedim, değil mi?
- I wasn't asking...
- Onu sormuyorum...
( man ) I think it was generally understood that the combat tour was 25 missions, because you'd be dead by the end of that time, so there wasn't any point in asking you to stay around any longer.
Sanırım genel itibariyle anlaşılmıştı ki yaptığınız muharebe sayısı, 25'ten ibaretti. Çünkü bu süre sonunda ölüyordunuz. Bu nedenle daha fazla sayıda görev alma gibi bir durum sözkonusu değildi.
- Your father was just asking me... why I wasn't decorated for the deeds that I did that day, and... as I said to him... the joy of serving my country has been satisfaction enough.
- Babanız bana diyor ki... Buraları neden güzelce dekore etmedin... Bende dedim ki...
I wasn't asking your permission.
İzninizi istemiyordum.
I wasn't asking you, I was asking the dogs.
Sana sormuyorum, köpeklere soruyorum.
I wasn't asking you.
Sana sormuyordum.
Now, people have been asking me, how come I wasn't there.
İnsanlar bana "sen niye yoktun?" Diye soruyor.
I wasn't asking for anything.
Ben bir şey istemiyordum.
I wasn't asking.
İyiyim.
I kept asking questions and... finally got busted for sticking my nose where it wasn't wanted.
Araştırmaya devam ettim ve sonunda istemedikleri işlere burnumu soktuğum için rütbemi düşürdüler.
I trust he wasn't vaporized while asking for one of those raktajinos he's so fond of.
Bunu derken çok sevdiği raktajinolardan biri tarafından buharlaşmamış olduğunu varsayıyorum.
I wasn't asking for any of your help.
Senden yardım istemiyordum.
I wasn't asking you, Carducci.
Seni istemedim, Carducci.
I wasn't asking for permissión.
İzin istemedim zaten.
I wasn't asking because it was dull.
Sormayacaktım ama sıkıcı olmaya başladı.
I wasn't asking.
Bir şey sormuyordum.
- I wasn't asking permission.
- Ben izin istemiyorum.
Arthur kept asking me... but I wasn't ready.
Arthur soru sorup durdu ama hazır değildim.
Let's just say for birthdays, I wasn't asking for ponies.
Yani ben doğum günümde hediye olarak midilli falan istemezdim.
- I wasn't asking you!
- Ben, sana sormuyordum!
Wasn't long before Neelix was asking me if he could turn Cargo Bay 1 into a nursery.
Çok geçmeden Neelix yanıma gelerek Kargo Ambarı 1'i, kreşe çevirelim mi dedi.
I wasn't asking how I look.
Nasıl göründüğümü sormadım.
I wasn't asking you on a date.
Sana çıkma teklifi etmiyordum.
I wasn't asking, I was telling.
Sana sormuyorum, sana soyluyorum.
I was thinking, if it wasn't serious, of asking you to dinner.
Düşünüyordum da, eğer ciddi değilse, seni yemeğe çıkarmayı teklif edebilirim
I don't know. She wasn't keen on the fact that I was asking a lot of questions, that's for sure.
Bir sürü soru soruyor olmam hoşuna gitmiyordu, o kesin.
- I wasn't asking permission.
- Onu siz alabilirsiniz.
I gave him the money in a moment affect, he wasn't asking for it.
Bir anlık hissi davaranıp ona parayı kendi ellerimle verdim, o istememişti bile.
And by the way, I wasn't asking her out.
Bu arada ona çıkma teklif etmiyordum.
I wasn't asking that.
Beni ilgilendirmez. Bunu sormuyorum.
I wasn't asking you.
Bu bir soru değil.
You come in here and start asking me questions about SD-6. I just wasn't prepared.
Sen buraya gelip de bana SD-6 hakkında sorular sorunca, hazırlıksız yakalandım.
I wasn't asking for the statistics.
İstatistik istemedim.
I wasn't asking.
İstememiştim.
The producer from Days left a message asking why I wasn't at the parade.
Hayatımızın Günleri'ndeki yapımcı, arayıp neden törende olmadığımı sormuş.
I wasn't asking you.
Sana sormadım.
- Young lady, when I asked you to leave it alone, I wasn't really asking you.
- Genç bayan, senden onu yalnız bırakmanı istediğimde, rica etmiyordum.
- I wasn't asking, I'm telling.
- Sana sormuyorum, söylüyorum.
Hey, man, I was just asking why she wasn't in class today.
Hey, adamım, sadece niye derse gelmediğini sorduydum.
The thing is, you know, with Nancy losing her job and... with the mortgage, and now with me losing my book contract... things have gotten kinda desperate... and I wouldn't even be asking if it wasn't serious.
Biliyorsun işte, Nancy işini kaybetti ve... evin senetleri var ve benim kontratım da iptal oldu... ve işler çığırından çıktı. Ciddi olmasa sormazdım bile.
- I wasn't asking your permission.
- Sizden izin istemedim.
- Well, I wasn't asking you.
- Sana sormuyordum.
And I listened to them talking to him and it got to a point where it wasn't asking him what happened.
Oğlumla konuşurken onları dinledim. Öyle bir noktaya geldi ki ne olduğunu ona sormuyor sadece kendileri söylüyordu.
i wasn't asking you 26
i wasn't listening 61
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't talking to you 127
i wasn't listening 61
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't talking to you 127
i wasn't looking 38
i wasn't there 230
i wasn't ready 79
i wasn't alone 27
i wasn't sure 126
i wasn't sleeping 39
i wasn't scared 51
i wasn't doing anything 47
i wasn't worried 33
i wasn't lying 51
i wasn't there 230
i wasn't ready 79
i wasn't alone 27
i wasn't sure 126
i wasn't sleeping 39
i wasn't scared 51
i wasn't doing anything 47
i wasn't worried 33
i wasn't lying 51