I wasn't worried Çeviri Türkçe
216 parallel translation
- I wasn't worried about that.
- Bunun için endişelenmiyordum.
- I knew you would. I wasn't a bit worried.
- Sevineceğine hiç endişem yoktu.
Looking back, I probably wasn't as worried then as I now think I was
Geriye dönüp bakınca, belkide o zaman şimdi oldumu sandığım kadar endişeli değildim.
I confessed to her the other day that I'd always been... worried about being an adopted child, and that... I was afraid that Mommy wasn't really my mother... and that the Daddy... that I love so much... wasn't really mine.
Geçen gün ona evlatlık olma konusundaki endişelerimden ve annem ve beni çok seven babamın gerçek ailem olmadığına dair korkularımı itiraf ettim.
- I wasn't worried, I was hoping.
- Endişelenmiyordum, umuyordum.
I wasn't... really worried until I saw him at the bowling centre.
Ama bowling salonunda... boy gösterinceye kadar pek endişelenmemiştim.
- I wasn't worried...
- Dert etmiyordum ki...
- I wasn't worried...
- Bunu da merak etmiyordum...
- I wasn't worried about eating.
- Etmiyordum ki.
- I wasn't worried about the weather.
- Endişelenmemiştim ki zaten.
I wasn't worried, but still... A little trouble with... myself.
Fazla endişelenmedim, yine de bu küçük sorun... benimle ilgili.
As I say, I wasn't too worried...
Dediğim gibi çok fazla endişelenmedim.
Trivial things like your having, what do you call it a terminal in your house. But I wasn't worried.
Önemsiz şeyler, evinde terminal olması gibi.
I wasn't worried at all.
Hiç endişelenmedim.
- I wasn't worried.
- Ben hiç merak etmedim.
Hey, I wasn't worried for a microsecond..
- Bir microsaniye bile endişelenmedim.
I wasn't really worried.
Aslında dert etmedim.
I wasn't worried about any damned promotion.
Ertesi gün tuvaletteyken lanet terfiyi alacağım konusunda endişem yoktu.
I wasn't worried.
Hiç korkmamıştım.
- I wasn't worried.
- Kaygılanmamıştım
I wasn't worried if she was breathing normally.
Eğer normal şekilde nefes alıyor olsaydı endişelenmezdim.
She wasn't worried because I still had a month to go.
Daha bir ay olduğu için endişelenmedi.
I wasn't worried about appearances, Walter.
Nasıl göründüğümden endişelenmiyorum, Walter.
I wasn't worried about appearances.
Nasıl göründüğümden endişelenmiyorum, Walter.
Like everyone else, I listened to the radio... for news about his flight... but I wasn't worried about his safety because I knew he had... a special collapsible lifeboat behind his pilot seat in case of emergency.
Herkes gibi ben de radyodan bu uçuşla ilgili haberleri dinledim. Emniyeti konusunda endişeli değildim. Acil durumlar için koltuğunun altında şişme cankurtaran botu olduğunu biliyordum.
Dad, if you're worried that you talked me into something that I wasn't ready to do, you're wrong.
Eğer bana yapmaya hazır olmadığım bir şey yaptırdığını düşünüyorsan yanılıyorsun. Rahatlayabilirsin.
I wasn't worried about whether I'd get laid or not.
Sevişip sevişmeyeceğimiz konusunda endişelenmezdim.
I'd be lying if I said I wasn't worried about you.
Senin için biraz kaygılanmadığımı söylesem yalan olur.
Well, I wasn't worried.
Ben hiç endişelenmedim.
I wasn't worried.
- Endişelenmedim.
- I wasn't worried until we got here.
- Buraya gelene kadar ben endişeli değildim.
I wasn't worried. Were you worried?
Hiç endişelenmedim.
Listening to Topolsky, I suddenly realized... it wasn't my future I was worried about at all.
Topolsky'yi dinlerken, birden farkettim... Hakkında endişelendiğim kendi geleceğim değildi.
I wasn't worried.
Endişelenmiyordum.
It wasn`t him | I was worried about.
Endişelendiğim kişi o değildi.
- [Pooh] I wasn't worried at all, except for the part where I was worried, of course.
- Ben hiç endişelenmedim ama, endişelendiğim kısmı saymazsak tabii.
I wasn't worried because I have unlimited mileage on my rental car.
Hiç üzülmedim çünkü kiraladığım arabada kilometre sınırı yoktu.
I WASN'T WORRIED.
Hayır, yeni ayrıldık.
I wasn't worried.
Zaten telaşlanmıyordum.
Two days ago, I was worried it wasn't hidden well enough.
İki gün önce çok iyi gizlemedik diye endişe ediyordum.
I know you're still worried, but if you don't find the jar then it just wasn't meant to be.
Hala endişelisin farkındayım, ama küpü bulamazsan kısmet değilmiş dersin.
I gotta say, I'm worried that maybe he wasn't prepared.
İtiraf etmeliyim ki, buna hazır değildi diye endişeleniyorum.
MM-HM. I WASN'T WORRIED WHEN YOU WEREN'T...
Sen yokken endişelenmiyordum zaten...
You know, I wasn't that worried about Donna and my mom talking about me... but now that I'm all paranoid...
Donna ve annemim hakkımda konuşmalarından endişeli değildim... ama şimdi iyice paranoyaklaştım...
I guess I wasn't too worried about the rumours.
Sanırım dedikodulara pek kulak asmadım.
He wasn't feeling so good, and I'm a little worried about him.
Kendini pek iyi hissetmiyordu, onun için endişelendim.
Look, she was worried and now I'm worried and I wasn't pretending at all.
Ben de endişeliyim. Ama rol yapmadım.
I wasn't worried.
endişelenmedim.
It's a fungus. I wasn't worried.
Mantar diye fazla kaygılanmadım.
When I was underground, I wasn't worried I'd die, I was worried I'd die without doing meth again.
Yerin altındayken, met yapmadan öleceğim diye korkuyordum.
Can I go now? I'm worried it wasn't an accident.
- Kaza olmadığından endişeliyim.
i wasn't listening 61
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't looking 38
i wasn't talking to you 127
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't looking 38
i wasn't talking to you 127