I won't be Çeviri Türkçe
12,442 parallel translation
And then it will hit me and then for those moments I won't be okay. But... that's fine.
Sonra olanlar aklıma gelir ve o anlar hiç iyi olmam ama sorun değil.
Well, I just wanted to say what we talked about yesterday, it's totally fine, there won't be any repercussions.
Dünkü konuyla ilgili konuşmak istedim sadece. Hiçbir sorun yok, herhangi bir şekilde aksetmeyecek.
A mate of mine was going out with this bird, yeah, and she wanted him to lie under a glass coffee table... ~ I'll just take this outside, I won't be a moment.
Bir arkadaşım bir kızla çıkıyordu, evet ve kız onun bir sehpanın altına yatmasını istedi... - Bunu dışarı götüreyim, hemen dönerim.
My contract won't be renewed and I'll be blacklisted from the channel.
Sözleşmem yenilenmez ve kanal beni kara listeye alır.
He won't mind, then, if I make away with you to be my guide through these foreign alleyways, for I should know my new home like a bee knows its hive.
Bu yabancı dar sokaklar için seni rehberim olarak götürürsem aldırmazlar o zaman yeni evimi bir arı kovanını bildiği gibi bilmem için.
Because from what I heard, it won't be that soon... or at all.
Duyduklarıma göre o kadar çabuk olmayacakmış ya da hiç olmayacakmış da.
I won't be doing that. Oh, no.
- Öyle bir şey olmayacak.
And there may be no way to prove it, but it happened and I won't ever say it didn't.
belki kanıtlayamam ama doğru ve yapmadım da diyemem.
And this time, I won't be there to save him, and he won't be here to save you.
Ve bu sefer, ben kazandım N'- t onu kurtarmak için orada olacağım, Ve seni kurtarmak için burada olmayacak.
Well, I want something from you, and it won't be easy.
O zaman ben de senden bir şey istiyorum ve hiç de kolay olmayacak.
So what I just told you won't be part of the investigation?
Peki benin anlattıklarım bir soruşturmanın parçası olmayacak mı?
I won't be long.
Hemen gelirim.
- I won't be long.
- Fazla kalmayacağım.
Now, be a dear and stop Gates, won't you?
Tatlışım olup Gates'i durdurursun, değil mi?
Jasper's gone because you made me choose, but I won't be your puppet anymore.
Jasper öldü çünkü bana bir seçim yaptırdın. Daha fazla senin kuklan olmayacağım.
I won't be mad if you did it.
Yaptığına kızmam.
I sincerely hope that won't be necessary,
- Buna gerek olmayacağını umuyorum.
I don't, and the truth is, I won't be needing your assistance at all anymore.
İstemiyorum, gerçek ise artık senin asistlanlığına ihtiyacım olmayacak.
So many estates are going under these days and I'm just determined that Downton won't be one of them.
Öyle çok malikane bugünlerde çöküyor ki Downton'ın onlardan biri olmayacağı konusunda kararlıyım.
So, if I check the inventory of epinephrine used that day and compare it to hospital records, there won't be any inconsistencies?
İyi o zaman. O gün kullanıIan epinephrine dozuna bir bakayım. Hastane kayıtlarında var nasıI olsa.
I'm hoping it won't be any more than four to five hours tops.
En fazla dört ya da beş saat kadar sürer tahminimce.
We're gonna run a few more tests, but I don't see any reason why you won't be able to keep that promise.
Birkaç tahlil daha yapacağız, ama o sözü tutmaman için bir sebep görmüyorum.
Well, I'd like to think of it as the next evolution of the Space Shuttle, only it won't be taking me to the moon or Mars.
Uzay mekiğinin bir sonraki aşaması olduğunu düşünmek istiyorum. ama beni Ay'a ya da Mars'a götüremez.
Uh, I-I won't be in.
Ben olmayacağım.
I'm hearing we won't be around to hear'em fight.
Kavga ettiklerini duymamak iyi olacak.
Well... It won't be long Before I am slipping
Şey... senin soylu yatağına ilişmem pek de uzun sürmeyecek.
And I won't be there to protect you.
Ben de seni korumak için yanında olmam.
- Thanks, I won't be long.
- Teşekkür ederim, çok uzun sürmez.
I won't be around and your dad will be getting more chemo.
Ben yanınızda olmayacağım ve babanın kemoterapi alması gerek.
Any more of that talk and I won't be able to sleep.
Biraz daha konuşursak uyuyamayacağım.
And if I can't read, then it won't be possible.
Okuma yazma öğrenemezsem bu mümkün değil.
- I mean, they used to be best friends, but then, they got all stupid. Can you promise me you won't get stupid?
Yani onlar eskiden çok iyi arkadaşlardı ama sonra ikisi de delirdi.
I won't let a chance at life be taken away from me again, Terrence.
Hayatımın tekrar elimden alınmasına şans tanımayacağım, Terrence.
I'm outside the perimeter, and I won't be able to get back to you in time, so you're on your own.
Ben güvenlik seridini astim ama sana zamaninda geri dönemem bu yüzden tek basinasin.
I won't be taken prisoner!
Mahkum olmayacağım.
I mean, I won't be riding a horse anytime soon.
Yakın zamanda ata binemeyeceğim tabii, o ayrı.
Whatever you do rustle up, I won't cook it right or the plates will be cold, or the dressing will be wrong.
Sen ne hazırlarsan hazırla ben onu doğru pişiremeyeceğim ya da tabaklar soğuk olacak ya da sosu iyi olmayacak.
- But by heaven, I bet it won't be too lonely for a woman like you.
Ama eminim senin gibi bir kadın için çok yalnız olmayacaktır.
- I'll be too late, though, won't I?
- Ama geç kalırım o zaman?
- I promise you won't be sorry.
- Söz veriyorum pişman olmayacaksın.
I can't go snooping around without alerting Madeline, so it won't be easy, and we don't have much time, but I need you to find that letter.
Ben Madeline'in dikkatini çekmeden giremem. Yani kolay olmayacak ve çok az zamanımız var. Ama sizden o mektubu bulmanızı istiyorum.
~ I won't be long.
- Uzun sürmeyecek.
~ If anything comes up - ~ I won't be your spy.
- Bir şey ortaya çıkarsa... - Senin casusun olmayacağım.
Or I can give you to him, and you won't be able to tell anyone anything ever again.
Ya da seni ona veririm bir daha asla bir şey anlatamayacağın hale getirir.
No, I won't be talking to you, and there's nothing you can do about it.
Hayır, seninle konuşmayacağım. Boşuna uğraşma.
I won't be a part of any more bloodshed.
Daha fazla kan dökülmesini istemiyorum.
I won't bring her back to be executed.
İdam edilmesi için getiremem.
I won't be a sec.
- Bir saniye.
He won't be able to influence Dave anymore.
Artık Dave'i etkisini altına alamayacak.
Oh, I won't be here, so I won't have to see him.
Nasılsa burada olmayacağım için onu görmek zorunda kalmayacağım.
Well, once your show's gone, I won't be able to write them.
Doğru ya, programın elden giderse kötü yorumlar bile yazamam.
i won't be late 34
i won't be a minute 39
i won't be there 36
i won't be a moment 22
i won't be here 33
i won't believe it 20
i won't be long 359
i won't be alone 24
i won't be gone long 30
i won't 3058
i won't be a minute 39
i won't be there 36
i won't be a moment 22
i won't be here 33
i won't believe it 20
i won't be long 359
i won't be alone 24
i won't be gone long 30
i won't 3058
i won't forget you 27
i won't let you down 206
i won't leave you 95
i won't forget 80
i won't tell you 54
i won't give up 42
i won't have it 79
i won't tell if you won't 28
i won't hurt you 134
i won't forget this 45
i won't let you down 206
i won't leave you 95
i won't forget 80
i won't tell you 54
i won't give up 42
i won't have it 79
i won't tell if you won't 28
i won't hurt you 134
i won't forget this 45