Idling Çeviri Türkçe
97 parallel translation
No idling!
Hemen harekete geçirin şunu!
I was merely idling.
Sadece aylaklık edip durdum.
Alexey is right - the last sacrifice is better than idling in the outer space... waiting for a meteorite to squash you.
Alexey doğrudur - uzaydaki son kurban daha iyidir..... bir göktaşının ezmesini bekliyor. Gibi. - Sende ne kadar var, Ivan?
You gonna keep them line dodgers idling all day?
Bunlara bütün gün aylaklık mı ettireceksin? Komutanım.
What the hell are these men doing idling here in the corridor?
Koridorda boş boş durup, ne halt ediyor bu adamlar?
She's idling a bit slow.
Rölantisi biraz yüksek.
Idling?
Rolanti mi?
General, your engineer's idling my engine.
General, teknisyenin motorumu boşa çalıştırıyor.
[Locomotive Idling]
[Lokomotif boşta çalışır]
Officer Huang is idling in clubs and... ignoring his business. There're gossip.
Memur Huang hep tavernada... ve sorumluluklarını aksatıyor, sadece dedikodu işte.
Enough of this idling around.
Bu kadar gezinti yeter.
The deceased are missing you in the other world, and you're idling away your life here.
Öteki dünyada sen eksiksin, ve sen burada aylaklık yapıyorsun.
I can't stand here idling, there's work to be done.
Burada tembelliğe tahammülüm yok, yapılacak işler var.
Even with the engines idling, our reserves will be depleted in three hours.
Motorlar boştayken enerji kaybı sınırlı... ama üç saat içinde yedek gücümüz tükenecek.
The blue coupe idling in front of that A.T.M.... is registered to a Todd Mullen, whom you'll find on my monitor.
- ATM'nin önündeki mavi spor araba,... Todd Mullen ismine kayıtlı, monitörümde gördüğünüz adam.
It is idling out front with a full tank of gas.
Deposu dolu bir şekilde ön tarafta bekliyor.
And take the rest of these pigs with you. [crowd cheering ] [ engines idling]
ve domuzlarının kalanlarını da yanında götür.
He said : "if you screw up idling, you'll be useless for work."
Bana işe yaramazsın, dedi.
Sounds like a race car motor idling. Makes me not be nervous.
Boşta çalışan bir yarış arabası gibi.
She's idling on life support, Peg.
Yaşam destek ünitesine bağladık Peg, komada.
It's idling quietly right now.
Şu an sessizce çalışıyor.
Yeah, so anyway, the engine's been idling a little rough.
Evet, her neyse, motor biraz zor çalışıyor.
My name is Captain Sir Edward Pellew, and I am here to tell you that your days of idling are over!
Benim adım Kaptan Sör Edward Pellew, Ve bekleyişinizin sonuna geldiğinizi söylemek için burdayım!
Go to the den you've been idling up to this hour.
Bu saatlere kadar nerede sürtüyorsan git oraya be, üff hadi!
I haven't time to be idling around here all day.
Bütün gün buralarda boş boş dolanmaya vaktim yok.
I should be idling around somewhere else very shortly or I shall fall behind.
Başka bir yerde boş boş dolanmalıyım yoksa geride kalırım.
When I look at Guillaume, idling around with no ambition...
Bir de Guillaume'a bak. Boş boş geziniyor.
- He's idling over there.
- Boş duruyor.
You left an $ 80,000 Mercedes idling?
80 bin dolarlık Mercedes'i üstünde anahtarla mı bıraktın?
One day, I was really bored and Dad had left a steamroller idling in the driveway...
Bir gün ben çok sıkılmıştım ve babam buharlı silindirini yolda çalışır halde bırakmıştı.
The doctor just revved up some idling brain cells, set them in motion.
İyi doktor sadece bazı aylak beyin hücrelerinin hızını değiştirdi, onları harekete geçirdi.
Please climb into the idling bus.
Otobüsünüz sizi bekliyor.
Could be the shooter's car idling just out of view.
Belki katilin arabası, görüş alanının dışında rölantide çalışıyordu.
- Is that the reverend idling by the piano?
Piyanonun yanındaki kahrolası papaz değil mi?
"Lullabies of the Lost, Verse 2 ( Idling Your Life Away, Verse 2 )"
361 ) \ fscy96.25 } MAĞLUBİYETİN NİNNİSİ ( 2. Bölüm )
"Lullabies of the Lost, Verse 1 ( Idling Your Life Away, Verse 1 )"
361 ) \ fscy96.25 } MAĞLUBİYETİN NİNNİSİ ( 1. Bölüm )
Don't let me see you idling.
Bir daha oyalandığını görmeyeyim.
Listen up. People have this thing of idling like cars.
Bak oğlum, insanların da aynı arabalar gibi bir rölantisi vardır.
The idling should be steady. Not too fast, not too slow.
Rölantin sağlam olacak, ne çok hızlı ne çok yavaş.
So that car was idling right here for about 20 minutes.
Araba burada 20 dakika kadar çalıştırılmış.
The idling jets could be replaced with smaller jets that would compensate.
Çalışmayan yakıt enjektörleri daha küçük olanlarla değiştirilebilir.
In that model Jaguar, if you were to leave it idling for two hours, it would burn at least four gallons of fuel.
Bu model bir Jaguar'ı iki saat rölantide bırakırsanız... en azından dört galon benzin yakar.
AND I'M IDLING AWAY THE HOURS?
Ben de degerli vaktinizi mi caliyorum?
And I'm idling away the hours?
Ben de değerli vaktinizi mi çalıyorum?
Now, Greg was idling with his foot on the brake.
Şimdi, Greg, ayağı fren pedalında bekliyormuş.
There was a car idling outside the restaurant.
Lokantanın dışında duran bir araba vardı.
- Order, please! What about these trucks idling in front of your window?
Peki, pencerenin önünden geçen o kamyonların sesine ne demeli!
The weather's getting dicey, and the plane's been sitting on the runway idling for hours.
Hava durumu riskli, uçak saatlerdir pistte bekliyor.
If the plane was idling, propeller speeds would decrease to a thousand or so RPMs.
Uçak boşta çalışıyorsa olmaz. Pervanenin hızı bine ya da dakikada kaç kere dönüyorsa ona düşer. - Gidelim.
On blind dates, I generally just leave my car idling at the curb.
Tanımadıklarımla çıkınca, genelde arabamı kaldırım kenarında rölantide bırakırım.
And no, I have not. [Engine Idling ] [ Shifting Gears, Revving]
Ve hayır, görmedim.