If that's it Çeviri Türkçe
18,112 parallel translation
But if that's what it takes to save these men, then so be it!
Ancak bu adamları kurtarmak için gereken buysa, öyle olsun!
People would be happier if I just did it! That's not true.
Bırakırsam insanlar daha mutlu olur.
But listen, if it works for you, that's great.
Ama senin için işliyorsa mükemmel.
Okay, so what if you did that and he didn't listen, and you knew that, as much as you love him and as much as he loves you, he's never gonna get it?
Tamam, öyle yapsan ve seni dinlemese senin onu sevdiğin kadar onun da seni sevdiğini bilsen de asla anlamayacak olsa?
It's not as if I don't want to, it's just that we literally can't do it.
- Yapamayız. Benim isteyip istememem değil, ciddi anlamda yapamayız.
But if this company is a plane, then this is Richard's goddamn plane, and if he wants to fly it in the side of a fucking mountain, that is his prerogative and it is our duty to climb on,
Ama bu şirket bir uçaksa, Richard'ın kendi uçağı. Uçağı dağın yamacında uçurmak istiyorsa bu onun hakkı.
And if there's one thing I've learned about becoming President, it's that your penis can get really dry.
Ve Başkan olmakla ilgili öğrendiğim bir şey varsa, o da penisinin gerçekten kuruduğu.
And if I do the right thing here, we're done. That's it.
Burada da doğru şeyi yaparsam biteriz, tamamen.
What would you say if I told you that the same compression that you know and love is being used in a world-beating, game-changing... wait for it... video conferencing application?
Bildiğiniz ve beğendiğiniz aynı sıkıştırma dünyayı değiştirecek, ezber bozacak bir şekilde, video konferans uygulaması olarak kullanılıyor desem?
All I can think of is the number of bricklayers, workers, family members who call me everyday to ask if Ms. Clara has finally made the right decision so they can all make it to the end of the month a little better off, that's all.
Tek düşündüğüm, her gün bana Bayan Clara sonunda doğru kararı verdi mi diye soran çalışanlar, boyacılar ve aile üyeleri. Hepsi ay sonunda daha iyi durumda olabilir, hepsi bu.
It's a 50-50 chance that you wouldn't survive the anesthetic, and even if you did, there could be birth defects.
Anestezinin etkisinden çıkamama şansın yarı yarıya. Çıksan bile doğum kusurlarına neden olabilir.
And if that's the case, we need to locate and destroy the Sun Gun before Rahal has a chance to perfect it.
Eğer durum buysa, Rahal bitirme fırsatını ele geçirmeden Güneş Silahı'nı bulup yok etmemiz gerek.
And if you believe in yourself, and have the vision for it, that's half the battle right there, guys.
Ve kendine inanıyorsan, prensiblerine, savaşı kazanırsın.
If they print it we just say that you got it wrong and we all went for a walk.
Yayınlarlarsa bile yanlış anlaşıldığını hepimizin yürüyüşe çıktığını söyleriz.
With everything that's gone on..... it's OK if you're not all right, you know?
Olanlardan sonra iyi olmasan da bir sorun yok biliyorsun değil mi?
If you wanna screw up your future, then that's fine, you're going the right way about it.
Geleceğini berbat etmek istiyorsan, o zaman sorun değil, Bu konuda doğru yoldasın.
Not if that's what you're gonna use it for, no.
Kullanacağın bu değilse izinli değilsin.
If anyone can ferret out a whore and a little girl, it's that fucking ching-ching.
Bir fahişeyi ve küçük bir kızı sadece o çekik gözlü pislik bulabilir.
What if it's deeper than that, like some say, and you spend all eternity living your worst memory over and over and over?
Ya bazılarının dediği gibi bundan daha derinse sonsuza dek en kötü anılarını tekrar tekrar yaşıyorsan?
If by "baby," you mean the most powerful entity ever known, the singular force that could shift the balance of power, threaten all of creation, then, yeah, it's a baby.
"Bebek" derken bilinen en kudretli varlığı gücün dengesini değiştirebilecek yegâne gücü tüm varlığı tehdit eden şeyi kast ediyorsan evet, o bir bebek.
If that's what it takes.
Madem gerekiyor.
I just think it's best if we don't pursue that any further.
Bence fazla kurcalamamız iyi olur.
I'm good. If they're taking care of it, that's all I need to know.
Çaresine bakıyorlarsa sıkıntı yok, bilmek istediğim buydu.
And if there's one thing I've learned in my lifetimes, it's that leaders are stronger working together.
Ve hayatlarım boyunca öğrendiğim bir şey varsa o da liderlerin birlikte çalışarak çok daha güçlü olabilecekleridir.
If your intention is to wait until that changes to deem whether it's safe to free my father and brothers, they may never be released, and I may never get to leave.
Niyetiniz bu durum değişinceye kadar beni, babamı ve kardeşlerimi bırakmamaksa asla salınmayabilirler. Ben de buradan asla ayrılamayabilirim.
That's why it's better if I take the reins.
Ben dizginleri ele daha iyi olur bu yüzden.
Well, you guys promised me that if I stayed sober, all the stuff in my life would work itself out, and, amazingly enough, it's finally happening.
Eğer ayık kalırsam hayatımda ki her şeyin düzeleceğini söyleyip söz vermiştiniz. ve ilginçtir ama sonunda bu oluyor.
- It's just that my colleagues are out in the field and I'd like to tell them if they're barking up the wrong tree.
- İş arkadaşlarım dışarıda, ve onların'yanlış ağaca havlamasını'istemiyorum.
But if that's what it takes to convince you, I'll vouch for her.
Eğer seni ikna edecekse, kadına kefil olurum.
If each of you has a voice, it's only right that Johnny Blackwood has one too.
Herkesin konuşmaya hakkı var ama Johnny'nin de konuşması gerekiyor.
That's real nice of you, Max, but if there's anything that I learned from Caroline's story, it's that you can't give up, even if you should.
Gerçekten bu senin için güzel, Max, Ama Caroline'nın hikayesinden öğrendiğim bir şey varsa şudur : vazgeçemezsin, eğer vazgeçmen gerekse bile
Because of the bake sale this weekend, I thought that if my cupcakes sell really well, it might be kind of a sign.
Bu haftas onu fırındaki satış nedeniyle... Düşünüyordum da, eğer kap keklerim çok iyi satarsa, bu bir işaret olabilir.
I had... hoped that Ramse could find Titan and... and if the Witness were there, they could kill him, and undo all this somehow. But it's getting too late to rely on that.
Ramseler'in Titan'a gidip Tanık'ı öldüreceklerine ve her şeyi geri alacaklarına güvenmiştim, galiba buna güvenmek için artık çok geç.
- That is my job! And it's my choice if you get to keep your job, so back off.
Ve işine devam etmen benim elimde yani geri bas.
He always said, "If there's one thing" that you learned from Dick, "it's that you never record yourself... " Doing... anything. "
Her zaman, "Dick'ten öğrendiğim tek şey, hiçbir zaman kendini kayıt altına almamaktır, hiçbir zaman." derdi.
If you can get through it, there's a massive pump at the bottom of the ship that connects to the sea.
Yapabilirsen, geminin altında denize bağlanan kocaman bir pompa var.
It's just that there's a lot of diseases out there, and then if you get pregnant, you only got two choices.
Ortalıkta bir sürü hastalık var ve eğer hamile kalırsan yalnızca 2 seçeneğin var.
Okay, if you could rewire it, you might be able to turn the PLL receiver into this- -... into a low power mono FM transmitter that produces a signal that you can trace.
Tamam kabloları tekrar düzenlersen, radyonun alıcısını- - takip edilebilir bir sinyal yayan düşük enerjili FM vericisine çevirebiliyorsun. Biliyorum.
If it was stolen, then that means that the offender was close enough to the family to access Emily's bag.
Çalındıysa suçlu Emily'nin çantasına erişecek kadar yaklaşmış olmalı.
Uh, my take on, uh, this is, um- - sorry- - it's stupid, and I'd like to just go take a nap if that's okay.
Bu konuşmaların aptalca olduğunu düşünüyorum ve mahsuru yoksa gidip uyumak istiyorum.
If that's how it's gonna end, go ahead.
Sonumuz madem böyle olacak, çek tetiği.
Now, personally, I'm inclined to believe that if you just put your head to it, there's nothing you can't do.
Şahsen ben, kafana bir şey koyarsan her şeyi yapacağına inananlardanım.
If that woman doesn't make it, it's on us.
Eğer bu kadın başaramazsa, bunun sorumlusu biziz.
You say that as if it absolves us.
- Sanki temize çıkmışız gibi söyledin.
It's not that you couldn't help it, but your face looks as if you couldn't contain yourself. You liked it so much.
Ne yapacağını bilmeyen birinden ziyade halinden çok memnun biri gibi görünüyordun.
I ask Gi Beom every morning... if it's true that you're back.
Gerçekten geri döndün mü diye her sabah Gi Beom'a soruyorum.
That's why, if we change it, everyone will be happy together.
Aynen. İki taraf da kazanacak.
It's not such a great leap to think that if you saw Charlotte Konig as an obstacle, you might have had her removed.
Charlotte Konig'i bir engel olarak görüp onu ortadan kaldırdığınızı düşünmek şaşırtıcı olmaz.
If I'm not mistaken, it was by the same artist that did that tattoo.
Yanlış değilsem, o da, ejderha dövmesini yapan sanatçı tarafından yapılmış.
If Aviv kept it, that means he has Griffin's full name and address.
Eğer Aviv onu hala saklıyorsa bu, Griffin'in tam adı ve adresi de vardır demek.
It occurred to me that if someone had access to Mina's hair 14 months ago, then they also had access to Mina...
Eğer birisi 14 yıl önce Mina'nın saçlarına ulaşabiliyorsa Mina'ya da ulaşabileceği aklıma geldi.
if that's the case 340
if that's okay with you 90
if that's true 357
if that's okay 223
if that's what you want 359
if that's what you're asking 120
if that's ok with you 18
if that's alright 17
if that's how you feel 38
if that's so 32
if that's okay with you 90
if that's true 357
if that's okay 223
if that's what you want 359
if that's what you're asking 120
if that's ok with you 18
if that's alright 17
if that's how you feel 38
if that's so 32