If you're not interested Çeviri Türkçe
199 parallel translation
- If you're not interested..... our Professor Moretti at Teramo would take you on as his assistant.
- İlgini çekmiyorsa Teramo'daki Profesör Moretti'nin asistanlığını yaparsın.
If you're not interested or if you intend to turn me over to your army, we needn't waste any more time.
İlgilenmediyseniz veya beni ordunuza teslim etmeye niyetliyseniz, burada daha fazla zaman kaybetmemize gerek yok.
If you're not interested in Santa Claus, what are you doing here?
Noel Baba'yla ilgilenmiyorsan burada ne işin var?
But if you're not interested in my house at my price, there's nothing to talk about.
Fakat evimle benim istediğim fiyata ilgilenmiyorsan, konuşacak bir şey yok.
If you're not interested in my house at my price, there's nothing more to be said.
Eğer evimle benim istediğim fiyata ilgilenmiyorsanız, söylenecek fazla bir şey yok.
Look, if you're interested in whether I am married or not...
Evli olup olmadığımla ilgileniyorsan...
If you're not interested, we'll go back to the barracks.
İstemiyorsanız biz kışlaya dönelim.
Look, if you're not interested... I'm sure there's thousands of others who'd jump at the opportunity.
İlgilenmiyorsanız bu fırsata balıklama atlayacak binlercesi var.
Well, if you're not interested, I'm sure I can find someone else who'd print it.
Peki, eğer ilgilenmiyorsan bunu basacak başka birilerini bulacağıma eminim.
If you're not interested, you don't have to pay attention... but it's important for Anita, understand?
Senin ilgini çekmiyorsa dinlemek zorunda değilsin. Ama Anita için çok önemli bir mesele, anladın mı beni?
If you're not interested in buying it, I'm sure that I can find someone who is.
Almak istemiyorsan, eminim isteyecek birini bulabilirim.
If you're not interested in me, now...
Eğer benimle ilgilenmiyorsan...
It's not normal... if you're not interested in anything else at all.
Başka bir şeyle hiç ilgilenmiyorsan bu normal sayılmaz.
I don't have to go on, if you're not interested.
İlgini çekmiyorsa devam etmeyeceğim.
Karen, I think that if you feel that badly about Eddy, you should just tell him that you're not interested.
Karen, Eddy hakkında bu kadar kötü düşünüyorsan ona ilgilenmediğini söylemelisin.
Hey, listen, if you're not interested, I mean, we...
Hey, dinle işle ilgilenmiyorsan Bir dakika, dur.
But just hear me out, see my little gift, - and then if you're not interested, let me know.
Ama beni sonuna kadar dinle, küçük hediyeme bir göz at ve eğer ilgini çekmezse, söylemen yeter.
- If you're not interested, I'll go someplace else.
- Eğer ilgilenmiyorsan başka yere gideceğim.
- Look, if you're not interested... - I am interested.
- Bak, eğer beni istemiyorsan...
- How could you still see her if you're not interested?
- İlgilenmiyorsan, niye.. .. hala görüşüyorsunuz?
If you're not interested, you're not interested.
- Yani ilgilenmediysen ilgilenmedin.
Listen, Miranda, I know you're not interested in this waitress job... but if you change your mind, the hours are 4 : 00 to closing.
Bak, Miranda. Garsonluk işiyle ilgilenmediğini biliyorum. Yine de fikrini değiştirirsen, 16.00'dan kapanma saatine kadar çalışıyoruz.
If you're not interested, just say so.
İlgilenmiyorsanız söylemeniz yeter.
Of course, if you're not interested...
Eğer istemiyorsan, o ayrı bir konu...
If the cops worry you, they're not interested in you.
Polisler yüzünden endişeliysen, seninle ilgilenmiyorlar.
I assume, if you're not interested, you won't mind if we move on it independently.
İlgilenmiyorsan, bizim bu işe bağımsız olarak girmemize aldırmayacağını farz ediyorum.
Look if you're not interested in his neurons, I'll take them
Bak eğer sinir hücreleriyle ilgilenmiyorsan ben alabilirim.
What made you decide to write a book on an alien abduction if you're not that interested in the subject matter?
Madem konuyla pek ilginiz yok neden uzaylılarla ilgili bir kitap yazdınız?
If you're not interested, I'll take it back.
İlgini çekmediyse, verdiklerimi geri alayım.
Well... if you're not interested in a sphere right now we can always try... a cube.
Peki... Küre olmakla şimdi ilgilenmiyorsan nasılsa her zaman deneyebiliriz... Bir küp.
I'm willing to share my wisdom, but, if you're not interested...
Aklımı seninle paylaşmaya gönüllüyüm, ama ilgi duymuyorsan...
If you're not interested in becoming a host, why seek us out?
Eğer konukçu olmak istemiyorsanız, neden bizi aradınız?
So, um, I don't know if you're interested or not... but, um, do you give private lessons?
Bilemiyorum, ilgilenir misiniz ama, özel ders veriyor musunuz?
Look, you don't have to go if you're not interested.
Bak, eğer meraklı değilsen çıkmak zorunda değilsin.
If it's about showing the world you're not interested in him, it's a little cruel.
Ama dünyaya onunla ilgilenmediğini göstermek istiyorsan, bu biraz zalimlik olur.
Ben, if you're not interested, just tell me to go away.
Ben, eğer ilgilenmiyorsan, gitmemi söyle yeter.
Of course, if you're not interested in going to the party then I...
Elbette eğer partiye gitmeyle ilgilenmiyorsan, o zaman ben... Kraliyet partisi!
Fine, if you're not interested.
Peki. Mademki ilgilenmiyorsunuz.
- So, if you're only pretending to be interested in my music for other reasons... then I'm not interested.
- Eğer başka sebeplerden dolayı müziğimle ilgileniyormuş gibi yapıyorsan o zaman ilgilenmiyorum.
If you say you're not interested in him, why are you watching him?
Eğer onunla ilgilenmiyorsan, neden onu izliyorsun?
If you're not interested in Jed... there is a handsome Italian man waiting to marry you in the lobby. Hide me.
- Eğer Jed ile ilgilenmiyorsan lobide seninle evlenmeyi bekleyen başka bir adam var.
I'd be happy to go through it with you sometime if you're really interested, but we're not here to talk about me. You know what I mean?
Gerçekten ilgileniyorsan bir ara sana anlatırım, ama... burada benim hakkımda konuşmak için toplanmadık.
If you're not interested, fine.
İlgilenmiyorsan, sorun değil.
I'm saying if you're not interested...
Dediğim gibi, eğer ilgilenmiyorsan...
If you're not interested, Peter, pass.
İlgilenmiyorsan, kabul etme Peter.
I'd appreciate hearing your thoughts, even if you're not interested.
Düşüncelerinizi duymak isterim, ilginizi çekmese bile.
But if you're not sure, ask the kid if he's interested.
Emin değilsen, çocuğa ilgilenip ilgilenmediğini sor. Cevabını al.
WESLEY : If you're offering a job, not interested.
Eğer iş teklif ediyorsan ilgilenmiyorum.
Why are you here if you're not interested in buying anything?
Eğer bir şey almayacaksanız neden buradasınız?
But, look, you and I, we both know you're not an active buyer, if you're not interested fine by me.
Siz ve ben, yani ikimiz de aktif bir alıcı olmadığınızı biliyoruz. Bununla ilgilenmiyorsanız, benim için sakıncası yok.
If you're not interested in hearing the rest...
Eğer gerisini dinlemek istemiyorsanız...
if you're happy and you know it 31
if you're hungry 89
if you're 71
if you're reading this 32
if you're watching this 56
if you're not happy 19
if you're not ready 23
if you're lying to me 20
if you're interested 214
if you're gonna kill me 28
if you're hungry 89
if you're 71
if you're reading this 32
if you're watching this 56
if you're not happy 19
if you're not ready 23
if you're lying to me 20
if you're interested 214
if you're gonna kill me 28