English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / Illuminating

Illuminating Çeviri Türkçe

185 parallel translation
Against the horizon, the Earth is rising slowly into space illuminating the picture with a fantastic light.
Ufukta, yerküre yükselirken düşsel ışığıyla ortalığı aydınlatır.
Park Avenue bigamy scandal, most illuminating, most illuminating!
Park Avenue'da iki eşlilik skandalı, aydınlatıcı bilgiler, aydınlatıcı bilgiler!
It was illuminating.
Aydınlatıcıydı.
This is very illuminating.
Epey aydınlatıcı oldu bu.
Suppose we have a little talk to Monsieur Journet, might prove illuminating.
Zannederim Monsieur Journet'le küçük bir konuşma yapacağız, aydınlanmamızı sağlayabilir.
What the other 20 % see in the same blots... reflecting the true secret pattern of their own mind and personalities... is quite illuminating and pretty accurate.
Kalan yüzde 20 ise aynı resimde kendi zihin ve kişiliklerini yansıtan gerçek şablonları görürler. Oldukça aydınlatıcıdır ve doğru sonuçlar verir.
That's most illuminating.
Çok aydınlandım.
- Very illuminating.
- Çok aydınlatıcı.
I'm having a most illuminating tour.
Çok aydınlatıcı bir gezi yapıyorum.
From Checkpoint 9... One gun illuminating.
Kontrol noktası 9, bir fişek, aydınlatılsın.
Checkpoint 9... One gun illuminating.
Kontrol noktası 9, bir fişek, aydınlatılsın.
They're illuminating us.
Onlar bizi aydınlatıyor.
Well, now that's a very illuminating answer.
Evet, bu çok aydınlatıcı bir cevap.
- Indeed. I find that most illuminating, captain.
Gerçekten de bunu çok aydınlatıcı buldum.
I find the checks and balances of this civilisation quite illuminating.
Ben bunların idare kontrolünü ve dengelerini aydınlatıcı buluyorum.
You used to be a man of settled convictions and had an illuminating personality...
Sen yerleşik, sağlam inançları olan bir adamdın ve aydınlatıcı bir kişiliğin vardı.
I had an illuminating personality,.
Aydınlatıcı bir kişiliğim vardı.
I had an illuminating personality!
Aydınlatıcı bir kişiliğim varmış!
That's very interesting, Harold, and I think very illuminating.
Bu çok ilginç Harold ve bence çok aydınlatıcı.
I'm certain you'll find your stay here most illuminating.
Ziyaretinizin size çok faydalı olacağına eminim.
Illuminating.
Aydınlatıcı.
The results of these tests were most illuminating.
Bu testlerin sonuçları çok aydınlatıcı idi.
The evening has been most illuminating.
Bu akşam çok aydınlatıcı oldu.
I have never heard a like case talked of with such illuminating compassion madam.
Böylesine şefkatle bahsedilen bir olaya daha önce hiç tanık olmadım, Madam.
Nice talking to you. It was very illuminating.
Sizinle konuşmak güzeldi.
It's very illuminating.
Oldukça aydınlatıcı.
As the sun rose over the island of Cheese, casting long shadows through the sausage bushes, illuminating the tops of the honey trees and warming the fields of smoked salmon, l Baron Munchausen, who am world renowned - - for telling the truth, the whole truth and nothing but the truth...
Güneş Peynir adası üzerinde yükselirken sosis çalılıkları arasından uzun gölgeler yaparken bal ağaçlarının tepelerini aydınlatırken ve füme somon tarlalarını ısıtırken dünyaca ünlü olan ben, Baron Munchausen gerçeği söyleyeceğime, bütün gerçeği ve sadece gerçeği...
It's been an illuminating evening, Miss Bundy.
Aydınlayıcı bir akşam oldu Bayan Bundy.
I'm just illuminating the terrain in which we find ourselves deployed.
Sadece koşullandığımız araziyi aydınlatmaya çalışıyorum.
Some shadow play about the nature of ambition and finally one direct question which might've led somewhere and led in fact to his illuminating claim to tell a hawk for a handbag.
Tutkunun doğası hakkında bir kaç gölge oyunu ve en sonunda bir yerlere varabilecek dosdoğru bir soru... Onun çok aydınlatıcı, atmacayı balıktan ayırabileceği iddiasina vardı.
Thank you, Michael, for that illuminating... if somewhat morbid, history.
Ürkütücü geçmişe ait bu aydınlatıcı bilgiler için teşekkürler Michael.
Thank you Micheal for that illuminating, if somewhat morbid, history.
Ürkütücü geçmişe ait bu aydınlatıcı bilgiler için teşekkürler Michael.
Well, uh, this has been very illuminating, but don't you think you better be heading home now?
Şey, bu çok aydınlatıcı oldu. Sen de öyle düşünmüyor musun. Daha iyi bir eve gitmeyi?
Look, this is all very illuminating, all this business mumbo jumbo, but basically, who gives a shit... when there's a beautiful dish like you in the room?
Bakın, bunların hepsi aydınlatıcı, tüm bu anlamsız konuşmalar, ama aslında, kimin umrunda... odada böyle güzel bir hatun varken?
I mean, my own personal philosophy of interviewing - and I've done quite a bit of it on the air, as perhaps you know - is that the most illuminating disclosures usually derive from areas... only indirectly related to the interviewee's line of work.
Şahsımın röportaj felsefesine göre ki canlı yayınlarımda da böyle yaparım en aydınlatıcı bilgiler, görüşülen kişinin iş sahası ile pek ilişkili olmayan konularda alınır.
So far, it has proved to be most illuminating.
Şimdiye kadar, pek çoğu ortaya çıktı.
The next seven days should prove illuminating.
Önümüzdeki yedi gün çok aydınlatıcı olacak.
I'd like to thank both Mr. Vallick and Miss Mann for their illuminating words about politics, the human side.
Bay Vallick ve Bayan Mann'e politikanın insancıl yönüyle iligili bizi aydınlattıkları için minnettarız.
Actually, I'm finding my time here quite illuminating.
Aslında burada geçen zamanımı çok aydınlatıcı buluyorum.
Anyway, i  s illuminating, i  s inspiring...
Her neyse, aydınlatıcı, teşvik edici...
Whether it's illuminating manuscripts or programming a system analysis, our work has always been very detailed.
Eski parşömenleri de çözsek sistem analizi için bilgisayarı da programlasak detaycı çalışırız.
I was halfway through illuminating it when my heart just left me.
Kalbim beni terk ettiğinde aydınlığa giden yolu yarılamıştım.
This is most illuminating.
Bu çok aydınlatıcı.
particularly illuminating.
Aydınlatıcı birşey.
- You think it's unreasonable for a black man in South Boston to be nervous about two policemen pulling up and illuminating him, like a deer caught in their headlights?
- Güney Boston'da siyahı bir adamın iki polisin aracını sağa çekip, geyik yakalamış gibi ışık tutmasından endişelenmesi akıl almaz bir şey mi?
Now we know... that the sun revolves around our Earth... illuminating the area our will alone has chosen... and that every star shoots from heaven to Earth... at our command, without limits.
Artık biliyoruz... güneş dünyanın etrafında dönerek... irademizle seçtiğimiz toprağı aydınlatıyor... ve bütün yıIdızlar gökyüzünden yeryüzüne iniyor... bizim hükmümüz altında, ve sınırsızca.
It was illuminating.
Çok aydınlatıcıydı.
It sounds illuminating, sir, but I have biology.
Çok aydınlatıcı görünüyor efendim, ama biyoloji dersim var.
Well sharing your story, your ups and downs, and so forth can I hope, be an illuminating experience.
Şey hikayenizi paylaşmak,... çıkışlarınızı inişlerinizi vs, umut ediyorum, aydınlatıcı bir tecrübe olacak.
Just at that moment, the sun peaked over the mountaintops, illuminating not only my splendid nakedness, but the bus for the Christian Women's Society.
güneş dağın zirvesinden çıkmasıyla sadece benim müthiş çıplaklığımı değil aynı zamanda Hristiyan Kadınlar Kulübü ’ nün otobüsünü de ortaya çıkardı.
all of us, illuminating us with her light. "
Büyüsüyle şaşırtır bizi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]