Immaterial Çeviri Türkçe
190 parallel translation
That's immaterial.
Bunun konumuzla alakası yok.
- lt's frightfully immaterial.
- Bu çok önemsiz.
My pet, as I told you before Bonnie was born... it's immaterial to me whether you have one child or 20.
Tatlım, Bonnie doğmadan önce de söylediğim gibi bir ya da 20 çocuk doğurman benim için önemsiz.
Counsel's remarks are immaterial.
Meslektaşımın sözleri önemsiz.
- That's immaterial.
- Bunun önemi yok.
But that is immaterial, since I have certain modest deductive powers.
Ama bu önemsiz çünkü benim az da olsa çıkarım yapma kabiliyetim var.
You may cut material things but what about immaterial evils?
Maddi şeyleri kesebilirsin ama şeytan gibi manevi şeylere ne yapacaksın?
They've been immaterial.
- Bunlar önemsizdi.
The way I'm going to kill you is immaterial.
Seni öldürme şeklim önemsiz.
Immaterial.
Manevi.
The line is immaterial.
Hangi hat olduğunun önemi yok.
So am I, Dr. Meacham, as I hope you'll soon find out, although I admit at the moment, I do appear immaterial.
Ben de öyleyim, Dr. Meacham, bunu yakında göreceksiniz. Şu anda maddesel olarak görünmediğimi itiraf etmeliyim.
Question is immaterial.
Soru geçersiz.
Irrelevant and immaterial.
Davayla ilgisiz ve geçersiz.
- That's immaterial.
- Tahmin ediyorum.
This is irrelevant and-and immaterial!
Bu konumuz dışındadır ve ve geçersizdir.
That's immaterial.
Bu ilgisiz bir soru.
I object to this whole line of questioning as irrelevant and immaterial.
Bütün bu sorulara itiraz ediyorum müvekkilime iftira niteliğinde.
It is immaterial.
Bunun önemi yok.
That's immaterial.
Önemsiz.
That's immaterial.
Bu konu dışı.
The cost is immaterial.
Kaça mal olduğu önemli değil.
This is immaterial and irrelevant.
Bu önemsiz ve konuyla ilgisi yok.
This testimony is incompetent, hearsay irrelevant, immaterial, inconclusive...
Bunlar yetersiz, söylentiye dayalı konuyla ilgisiz, zayıf, yarım yamalak...
Now, it's immaterial what she does all the time.
Her zaman yaptığı şeylerin bir önemi yok.
These questions are immaterial.
Bu soruların bir anlamı yok.
The upper one, actually, but that's rather immaterial.
Üstteki için aslında ama hangisi olduğu önemsiz.
That is objected to as immaterial and argumentative.
Bu sözler önemsiz ve münakaşa yaratıcı olduğu için itiraz ediyorum.
- Irrelevant. Immaterial. Inadmissible.
Konu dışı, alakasız, kabul edilemez.
This is not only irrelevant, immaterial, it is illegal!
Bu sadece konu dışı olmakla kalmıyor...,... kanun dışı da!
Their financial profit was almost immaterial.
Maddi getirilerinin pek önemi yoktu.
That is immaterial.
Bunun bir önemi yok.
It's immaterial, I'm sure.
Eminim bir önemi yoktur.
It's immaterial, this line of questioning.
Bu soruların dava ile ilgisi yok.
- Immaterial.
- Geçersiz.
Immaterial and incompetent.
Önemsiz ve beceriksizce.
They said I was irrelevant and immaterial.
Konuyla ilgisiz ve önemsizmişim.
Irrelevant and immaterial, that's me, all right.
Konu dışı ve önemsiz, evet ben buyum, doğru.
- It's immaterial to me.
- Benim için önemli değil.
Charges are immaterial.
Gerekçeler önemsiz.
The defendant's speech habits are immaterial.
Sanığın konuşma alışkanlıklarının davayla bir ilgisi yok.
Irrelevant and immaterial, Your Honour.
Bu memurun konuyla ilgisi yok Sayın Yargıç.
The plan is immaterial.
Planın önemi yok.
That's immaterial.
Bu önemli değil.
With all due respect to the Major... at this point in time, Ms. Fleming, cost overruns are immaterial.
Bütün saygılarımla binbaşı... Şu dakikada Bayan Fleming, maliyetlerin fazla önemi yok.
Add poison however, and the whole soup is polluted. Then the size of the fish are immaterial.
Zehir kattığında, bütün bir çorba kirlenir ve bu durumda balığın boyutu önemsiz kalır.
That is immaterial... for the purposes of our discussion here... but if it makes you happy... let's say we're making tape recorders.
Bu, burada tartıştığımız konu için önemsiz ama sizi mutlu edecekse, diyelim ki ses kaydedici.
Objection. irrelevant and immaterial.
İtiraz ediyorum! Konuyla ilgisi yok.
Irrelevant and immaterial.
Konuyla alakası yok.
You've all got to understand that the reason you were picked is immaterial.
Şunu anlamalısınız ki sizin seçilme sebebiniz önemli değil.
Irrelevant and immaterial.
Konuyla ilgisi yok.