Impenetrable Çeviri Türkçe
423 parallel translation
Plans were formulated to erect an impenetrable and absolute barrier.
Aşìlmasì olanaksìz engeller oluşturmak için planlar hazìrlandì.
Otherwise, everything grows around you and becomes impenetrable.
Diğer türlü, etrafına ördüğün duvarlar aşılmaz bir hâle gelir.
Where the impenetrable darkness... covered that which it tried to understand.
" Hayatım karanlıklar içindeydi ve çok yalnız geçmekteydi.
On these islands, sheltered from the outside world by the impenetrable jungle and the dangerous sea, there dwells a cult of strange people, known as Aquatigans.
İçinden geçilmesi imkansız orman ve tehlikeli deniz sayesinde dış dünyadan korunaklı olan bu adacıklarda hayat süren tuhaf bir insan kültü vardır, "Aquatiganlar" olarak bilinirler.
Their electronic umbrella is quite impenetrable.
Elektronik şemsiyelerini delebilmek imkânsız.
Her morality is impenetrable she is thus difficult to keep.
Ahlakına nüfuz edilemeyeceği için, elde tutmak zor olur.
In these matters there are so many... conflicting opinions that the confusion is impenetrable.
Kanunda farklı görüşler vardır ancak..
We can demonstrate to you quite practically the principles of the force field in which you may cloak each nation with an invisible wall absolutely impenetrable by bombs, missiles, or anything else.
Oldukça pratik olan güç alanı kurallarını... size öğreterek, her türlü bomba füze ve muadillerinin içeri geçişini önleyen görünmez duvarlarda ulusunuzu korumayı gösterebiliriz.
You shall lead this group over the impassable Barricade Mountains, through the impenetrable Mirkwood Forest, across the poisonous desolation of Slag, to Lonely Mountain itself, wherein the horrid creature lies.
"Bu grubu geçit vermez Mania Dağlarında rehberleyecek, " geçilemez Kuytu Ormanlarından geçirecek, " Slag'in zehirli ve çorak topraklarından, ta içinde korkunç yaratığın bulunduğu...
These forests are impenetrable ;
Orman çok sık ; her tarafım çizildi.
The outer shell is impenetrable.
Dış kabuk girilemez şekilde.
An impenetrable force field around your ship, captain.
Geminizin etrafında geçilemez bir güç alanı var, Kaptan.
I want a new line, stronger and more impenetrable than Cassino.
Yeni bir cephe istiyorum- - Cassino'dan daha güçlü ve geçilemez olmalı.
I know the casing looks impenetrable, but I may be able to do something.
Kasası ulaşılmaz olabilir ama belki bir şey yapabilirim.
It's impenetrable.
Aşılmaz yapıda.
It is self-sufficient self-protected self-generated. It is impenetrable.
Kendi kendine yeten, kendi kendini koruyan, kendi kendine üreten delinemez bir sistem.
We have spent eleven thousand man years making the damned thing impenetrable.
Lanet olası şeyi delinmez yapabilmek için 11 bin adam, yıllarca çalıştık.
You know... I shouldn't tell you this, but since your armour's so impenetrable :
Aslında sana bunu söylememem gerekir ama zırhının delinmez oluşundan dolayı :
Ta Li Temple is impenetrable
Ta Li Tapınağı artık çok sıkı korunuyor!
In the government, the British they found the forest impenetrable, in certain zones she was opened, in others not so dense, e the very dense ways they could be made by sea, that it was necessarily what the Japanese had made.
Bölge yer yer çok sık ormanlarla kaplı olmasa da İngilizler buraya girilemeyeceğini düşünmüştü. Sık bölgeler ise, deniz yoluyla aşılabilecek durumdaydı. Japonlar da tam olarak bunu yaptı.
The British found that Singapura was impenetrable, but they thought in one it has attacked for sea.
İngilizler her ne kadar Singapur'un ele geçirilemez bir yer olduğunu düşünse de denizden yapılacak saldırıları gözardı etmemişlerdi.
Impenetrable the Ardenas.
Ardennesler aşılmaz deniliyordu.
But they would be exactly impenetrable...?
Peki gerçekten öyle miydi?
In the maps of the quartéis-generals, the dense bushes and narrow and sinuosas roads perhaps they made the Ardenas to seem impenetrable, e will have been therefore that Gamelin it decided to keep this band of 150 front km
Karargahlardaki haritalarda bu bölge ormanlarla kaplı yollar ise dar ve dolambaçlıydı. Bu durumdan cesaret alan Gamelin ; yüz altmış kilometrelik bu bölgede mevcut birlikleri içindeki en kötü donanımlı ve en az eğitimli on tümenini konuşlandırmıştı.
But while the commanders allies counted the decreases, panzers already had penetrated in impenetrable the Ardenas, preparing itself to attack the weak French garrisons throughout the Mosela, here in Sedan.
Hava kuvvetleri komuta kademesi zayiat tespitiyle meşgulken Alman zırhlıları da geçilemez denilen Ardennesler'i aşarak Meuse ve Sedan arasındaki zayıf Fransız birliklerini vurmaya başladı.
The moving sand sea e salty quagmires... impenetrable for the tanks... the Depression of Qattarra.
Tankların geçişini olanaksız kılan, çölün altında kalmış tuzlu bir bataklık. Kattara Çukuru.
With the stamp album we'll form a triumvirate, on which rests the burden for this impenetrable affair.
Pul albümüyle birlikte üçlü bir grup oluşturacağız ve bu akıl ermez olayın ağır yükünü taşıyacağız.
they guaranteed some times to the public, that the Japanese sky was impenetrable.
Çünkü ordu, halka sürekli olarak Japon hava sahasının geçilemez olduğunu telkin ediyordu.
The snare : the dangerous illusion of being impenetrable, of offering no purchase to the outside world, of silently sliding, inaccessible, just two open eyes looking forward, perceiving everything, retaining nothing.
Tuzak : anlaşılmaz olmanın, dış dünyaya bir şey sunmamanın, her şeyi algılayan ama hafızasında tutmayan yalnızca önüne bakan iki gözle erişilemez şekilde sürüklenmenin tehlikeli illüzyonu.
The Pink Panther is protected, and by forces more impenetrable than any army.
Pembe Panter korunuyor, bir ordudan bile daha geçilemez kuvvetlerle.
In the year 50 B. C. all Gaul, now known as France, was covered with impenetrable forest... where calm peace and quite reigned supreme, only the birds...
Milattan önce 50 de... şimdi Fransa olarak bilinen Galya'nın tümü huzur ve barışın hakim olduğu, balta girmemiş ormanlar ile kaplıydı.
In the year 50 B. C. all Gaul was covered with impenetrable forests, where calm peace and quite reigned supreme.
Milattan önce 50 de tüm Galya, barış ve huzurun hakim olduğu balta girmemiş ormanlar ile kaplıydı.
"The subterranean vault will be surrounded " by 2,000 cubic yards of impenetrable reinforced concrete.
"Yeraltı odalarıyla çevrili yaklaşık 2,000 metre küp hacimli girilemez betonarme yapılar."
There was a time when the stars seemed an impenetrable mystery.
Bir zamanlar yıldızlar ulaşılamaz gizemler olarak görülüyordu.
If there were no such empty spaces, no void then the knife would encounter some impenetrable atom and the apple wouldn't be cut.
Böyle bir boşluk olmasaydı ve bıçak bölünmez atomlarla karşılaşsaydı elma kesilemezdi.
We are taught from childhood to disappear within ourselves, to grow impenetrable walls behind which we live.
Çocukluğumuzdan itibaren, kendi içimizde kaybolmayı, arkasında yaşadığımız o delinemez duvarlar geliştirmeyi öğreniriz.
Our discussions age. They become more and more impenetrable.
Fikir teatilerimiz sürdükçe daha da çözülmez oldular.
Even something as monumental as "The Scut Farkus Affair"... as it came to be known... was pushed out of my mind as I struggled for a way out... of the impenetrable BB gun web... in which my mother had me trapped.
Dillere destan olan'Scut Farkus Olayı'dahi beni annemin havalı tüfeğe karşı ördüğü delinmez ağları yırtmak için çareler aramayı düşünmekten alıkoymaya yetmiyordu.
Finally, the new security doors make the lobby impenetrable.
Son olarak, yeni güvenlik kapıları sayesinde lobiye zorla girilemeyecek.
It's impenetrable.
Tam bir kapalı kutu.
Our new army is still in training, but everything, everything is shielded, and with this shielding, we are impenetrable.
Yeni ordumuz hala eğitimde, fakat herşey, kalkanlarla korunmakta, ve bu korumayla, bize hiç birşey işlemez.
Besides, I can think of nothing that would humiliate Martien more than an escape from his impenetrable prison.
Ayrıca, sanırım hiçbir şey Martien'i geçilmez hapishanesinden kaçmak kadar küçük düşüremez.
I see Charles, no costumes. Totally impenetrable.
Görüyorsun ya, Charles, tamamıyla fark edilemeyecek bir kılık değiştirme yoktur.
It's an impenetrable secret to anyone else.
Bu, diğer herkes için ayrılmaz bir sırdır.
Impenetrable, they repel the light... like a thick wall.
Koyu ve çok yogunlar, isigi geri çeviriyorlar... kalin bir duvar gibi.
It's the most impenetrable lock on the market today.
Bugün piyasadaki en açılmaz kilit sistemi.
His world is impenetrable.
Onun dünyasına girilemez.
By the time the Green Fund lawyers all two of them wade in, the joint ventures limited partnerships and corporate associations form an impenetrable maze that makes Mattiece invisible.
Daha Green Fund'un avukatları ne olup bittiğini anlayıp müdahale edemeden, yan kuruluşlar ve diğer ortak şirketler birleşerek Mattiece'i koruyan görünmez bir güç oluşturuyorlar.
"They see the bravest, toughest and most impenetrable visage that we can muster, " precisely at those times when we are most afraid.
"Sergilediğimiz en cesur, en sert halimizi gördüler,... ki aslında o zamanlarda çok korkuyorduk."
That bridge is impenetrable.
Oraya girmek imkansız!
We went to shore following streams, but they ended dry on an impenetrable marsh.
Akıntıyı takip ederek kıyıya yaklaştık.