Imposed Çeviri Türkçe
402 parallel translation
As his duty imposed, the judge Pradier had to return the jewels
Kendi görevi bunu yapmasını gerektirdiğinden Hakim Pradier mücevherleri geri vermek zorundaydı.
If you find me so unbearable, forgive me for having imposed myself on you.
Şayet bu kadar dayanılmaz isem verdiğim rahatsızlık nedeniyle beni affedin.
He regrets that duties imposed upon him by the assistant chief of...
O da ayrıca vazifesinin kurmay başkanlığınca...
Women named Lucy are always being imposed upon, but Lucia, now there's a name for an amazon, for a queen.
Lucy adındaki kadınlardan hep istifade edilir. Ama Lucia ismi bir amazonu, bir kraliçeyi çağrıştırır.
And I felt my niece's soul struggle in her self-imposed prison
Ve yeğenimin kendini gönüllü olarak hapsettiği o hapishanede içten içe mücadele ettiğini hissediyordum.
The ball of poison imposed silence fascinating and repellent as a single serpent's coil revealing several heads
Zehir, konuşmalarını bir süreliğine durdurmuştu. Yılan kümesinin, tek bir çok başlı yılan görünmesi gibi büyüleyici, ama aynı zamanda tiksindiriciydi.
In her case, I'd say it's psychological, self-imposed.
Psikolojik kendini kandırma vakası.
Now it becomes my duty... to carry out the sentence which I have imposed on these men... for killing and stealing within the territory under my jurisdiction.
Görevim gereği... Yargılama alanım içindeki bölgede... Hırsızlık yapan ve adam öldüren bu kişilerin infazı...
Because certain methods imposed upon me by the council have not been effective here.
Çünkü konsey tarafından bana uygulanan yöntemler burada işe yaramadı.
But Luz is intelligent enough not to be imposed on by him or anyone.
Ama Luz ne onun, ne de başkasının sultasına girmeyecek kadar zekidir.
Politics are rules imposed upon the people.
Politika halkın itaat etmesi gereken kurallardır.
But in this country rules are not imposed, they are the wish of all free citizens.
Bu ülkede kanunlar empoze edilmiyor, hür vatandaşlar kabul ediyor.
Well, I suppose you're wondering why I imposed on you, asking you to dine here this evening.
Şey, sanırım sizi bu akşam buraya yemeğe gelmenizi isteyerek sizi niçin zorladığımı merak ediyorsunuzdur.
Palestine is a British mandate imposed upon us... by the League of Nations... which makes us responsible for keeping peace in the area.
Filistin Britanya mandası altında ve konu Birleşmiş Milletler'de görüşülüyor. Bu da bizi bölgede barışı korumaktan sorumlu tutuyor.
Last week the prosecutor read my article and a fine was imposed on our newspaper.
Geçen hafta savcı makalemi okumuş bizim gazeteye para cezası verdi.
I'm afraid I've imposed on your generosity too long.
Korkarım sizin cömertliğinizden çok uzun süre faydalanarak kötüye kullandım.
Probably I'll die of apoplexy enforcing insane laws imposed by incompetent administrators.
Muhtemelen felçten öleceğim beceriksiz yöneticilerin koyduğu aptalca kuralları uygularken.
A maximum of about 180 miles an hour can be expected from these 3-liter cars on this high banking, where they get a pounding from the rough surface and the strain imposed by centrifugal force before they swoop down onto the road circuit again where cornering power and handling are at the premium.
Pistte viraj etkisi ve araç kontrolün çok önemli olduğu yol bölümüne gelmeden önce pistteki pürüzler nedeniyle otomobillerin yola vurduğu ve merkezkaç kuvveti nedeniyle zorlandıkları bu yüksek hızlı bu pistte bu gördüğünüz üç litrelik araçlar saatte maksimum 289 km / s hıza ulaşıyorlar.
There were objections from drivers who thought the light one-and-a-half liter Formula 1 cars of that time were not suitable for the strain imposed by the banking.
Pilotlar o zamanın 1.5 litrelik Formula 1 araçlarının pistteki oval bölüm için uygun olmadığını düşünüyorlardı.
It is imposed directly onto the brain's cortex, and is virtually indelible.
Etki, işlemin veriyi doğrudan beyin zarına uygulamasıyla sağlanır, ve bu neredeyse silinemezdir.
Violence will be the answer to the cultural suffocation willingly imposed on the universities.
Hükümetin Fransız üniversitelerini kasten kültürel bataklığa mahkum etmesine bundan böyle şiddetle cevap verilecektir.
All is clear now, and wanted, not imposed by destiny.
Her şey açık ve istenildiği gibi kaderin bir zorlaması değil.
" imposed by the District Court of Finney County, Kansas,
" asılmaya mahkum edilen Richard Eugene Hickock'un cezası...
" imposed by the District Court of Finney County, Kansas,
" Perry Edward Smith'in cezası...
What's the imposed course, Mr. Sulu?
- Empoze edilmiş rota nedir?
when individuals identify with an imposed life-style and experience self gratification and satisfaction, anyone subject to alienation gets swallowed up by his existence.
Bireyler kendilerini bir yaşam tarzı ile özdeşleştirip bundan etkilendiği ve bunları hoşnutluk ve doygunluk hissi ile tecrübe ettiklerinde yabancılaşmaları, kendilerinin yabancılaşmış varlıkları tarafından sınıflandırılır.
Now, ready to renounce the task I had imposed upon myself, seeing the time I'd wasted and how deeply I regretted having known him,
O anda ve kim bilir daha öyle kaç anda. ... harcadığım zamanları düşünerek kendi kendime üstlendiğim bu görevi bırakmaya öyle hazırdım ki.
Unable to accept that there could be any other God... than one imposed by their established authority
Diğer bir Tanrı olacağı kabul edilemiyordu..... yani kurulu otoritenin kendilerine dayattığı Tanrı!
We must bow to feminine norms... imposed by advertising... to earn recognition. "
"Takdir kazanmak için reklamlar tarafından dayatılan kadınsı normlara boyun eğmeliyiz."
And it was to benefit scum like this that the agrarian reform was imposed.
Toprak Reformu'nun gerçekleştirilmesi bunun gibi ahmaklara yaradı.
The Tokugawa Shogunate imposed excessive taxes... "Daimyo :" Military Clan Chieftains. ... upon the Daimyo.
Tokugawa Shogun'u, Daimyo'ya fahiş düzeyde vergi uyguluyordu.
That is, within the limits imposed by the situation.
Limitler çerçevesinde bu kabul edilebilir bir durum.
Germany imposed a new administration commanded for a commissioner of the Reich, personally responsible before Hitler and that it governed for decree.
Almanlar, kişisel olarak Hitler'e bağlı kararname ile yönetme yetkilerine haiz bir Reich komiserini yeni yönetimin başına getirdi.
It tried to tranquilizar the dutches affirming that the ideology nazista would not be imposed.
Flamanlara, Nazi ideolojisinin empoze edilmeyeceği konusunda güvence vermeye çalıştı.
Stalin, as well as the outmoded commodity, are denounced by the same ones who imposed them.
Tipki diger modasi geçmis metalar gibi Stalin de bizzat evvelce onu destekleyen güçler tarafindan suçlanmistir.
Thus the bourgeoisie has made known to and... imposed upon society, an irreversible historical time, but refuses to society its usage.
Burjuvazi bu nedenle geri çevrilemez tarihi zamani bilinir kilmis ve topluma kabul ettirmistir fakat toplumun onu kullanmasina engel olmustur.
Man undermining himself, causing a self-willed, self-imposed self-evident self-destruction. That's who it is.
Kendi iradesiyle, kendi eliyle, açık açık kendini yok eden insanoğlu.
But we have certain constraints imposed on us.
Ama bize mutlak sınırlamalar empoze edildi.
Sentence to be imposed at a later time.
Cezaya daha sonra karar verilecek.
Mr. President, I address to you this personal and confidential message because the conclusions I reached are way beyond the limits imposed on my inquiry and they concern directly the security of the nation.
Sayın Başkan, bu kişisel ve gizli mesajı size ithafen kayda alıyorum çünkü ulaştığım sonuçlar yürüttüğüm soruşturmanın limitlerini bir hayli aşmakta ve doğrudan ulusal güvenliğimizi ilgilendirmektedir.
Selection is imposed from the outside.
Seçime dışarıdan müdahale edilmişti.
He was delighted that the Copernican system was widely accepted in everyday life in Holland and acknowledged by astronomers, except those, he wrote who " were a bit slow-witted or under the superstitions imposed by merely human authority.
Kopernik sisteminin Hollanda'da kabul görmesiyle mutlu olup astronomlarca kullanıldı, tek bir istisna, döneminde hakkında "anlayışı kıt ya da yalnızca otorite etkisiyle bastırılmış biriydi" diye bahsedilmesiydi.
It should be added that he's from the Vendee... where they imposed liberty, equality, fraternity, especially fraternity, leaving 500,000 dead.
Bunlara, "Vendée" li olduğumu da eklemek gerekir burası, geride 500 bin ölü bırakılarak, özgürlüğün, eşitliğin kardeşliğin, özellikle de kardeşliğin kabul ettirildiği ve yaşama geçirildiği yerdir.
Is there any reason why the sentence shouldn't be imposed?
Hüküm verilmemesi için herhangi bir sebep var mı?
Men must be punished if they disobey, harsher censorship must be imposed, all revolutionaries must be tried, especially the Bolsheviks!
Askerler itaat etmezlerse cezalandırılmalı daha katı bir sansür uygulanmalı bütün devrimciler, özellikle de Bolşevikler yargılanmalı!
"The Lord has freed us from a long self-imposed servitude."
"Ya rab, eski gönencimize kavuştur bizi."
But bit by bit, with her usual authority... she imposed herself upon him and took possession of him.
Lysiane, adım adım, her zamanki otoritesi ile... kendini onun üstüne koydu ve onun yerini aldı.
inaccessible to the complications of a Puritanism whose phony shadow has been imposed on it by American occupation.
Amerikan isgalinin dayattigi dandik bir Püritanizm'in gölgesinin erisemeyecegi...
There are penalties imposed.
Cezası var.
The Tokugawa Shogunate imposed excessive taxes upon the lords!
Tokugawa Shogun'unun Daimyo'daki fahiş düzeydeki vergileri uygulamaya koyduğunu hatırlıyorum.
Yeah, with some sugar, please condemned the Soviet action and it imposed economic sanctions... which has not stopped the Soviet military presence along the West German frontier.
... Sovyet saldırısı kınandı ve yaptırımlar kabul edildi... Batı sınırına yaklaşan Sovyet Ordusunun ilerleyişi devam ediyor...