Impromptu Çeviri Türkçe
234 parallel translation
Us artists like to use names that are... fictitious, impromptu, contingent...
Biz sanatçılar gerçek olmayan aniden çıkıveren, umulmadık isimler kullanmayı severiz.
- It's rather impromptu.
- Oldukça ani oldu.
An impromptu surprise for you.
Son anda gelişen bir sürprizimiz var size.
- No impromptu flowers, you know?
Haydi. - Öyle alakasız çiçek yok.
What was the reason for that impromptu invitation?
Böyle ihtişamlı bir davetin nedeni neydi?
Impromptu?
İhtişamlı mı?
Chuck, Thunderbird 2 has made an impromptu landing, causing total panic in Central London.
- Thunderbird 2 bir içiş yaptı ve paniğe yol açtı
On the loose in london, winters in provence, impromptu trips to visit Richard anywhere he's killing people... all that for a signature. Think :
Bir düşün.
The impromptu visits, the secrecy, the spying.
Hazırlıksız ziyaretler, bu gizlilik, gözetleme.
I came with no notice, impromptu, even a little shameless.
Buraya habersiz geldim, hazırlıksız, hatta biraz utanmadan.
Impromptu isn't the easiest way.
Doğaçlama o kadar da kolay değildir.
Otherwise there'll be an impromptu roasting.
Aksi takdirde burada doğaçlama kızartma olacak.
Elliot's gone off to Buenos Aires to his niece's impromptu, spur-of-the-moment wedding.
Elliot Buenos Aires'e gitmiş... yeğeninin yıldırım düğünü için.
I took an impromptu poll of all the women I know and as far as his desirability AI ranked below Alf.
Tanıdığım kadınlar arasında şöyle bir anket yaptım ve cazibesi açısından Al, Alf'tan bile aşağıda.
We're having an impromptu reception for the arriving delegates.
Gelmekte olan delegeler için biraz hazırlıksız bir resepsiyon vermekteyiz.
A Schubert impromptu.
Bir Schubert doğaçlaması.
Because a perfect impromptu should seem spontaneous and free.
Çünkü mükemmel bir doğaçlamanın spontane ve özgür görünmesi gerekir.
I decided an impromptu visit would be preferable so you wouldn't be bothered with special preparations.
Özel hazırlıklarla canınız sıkılmasın diye haber vermeden ziyaret etmenin daha iyi olacağını düşündüm.
Good thing your friend Pedro called the police... when he saw your impromptu broadcast.
Arkadasiniz Pedro, dogaçlama yayininizi görünce... iyi ki polisi aramis.
But as an admirer of his work, I am in a position to perform an impromptu tribute in his honour.
Ama yaptığı işi çok beğenen biri olarak, işine saygı duyduğumu söylemeliyim.
No, I say an impromptu party tonight, my house.
- Bu gece bizim evde parti veriyorum.
Well, Charles, we're going on an impromptu adventure. Uh?
Doğaçlama bir maceraya gidiyoruz.
It was an impromptu visit.
Plânlanmamış bir ziyaretti.
In an impromptu press conference this morning... acting president Susanna Luchenko of the Russian Consortium... urged the public to remain calm.
Bu sabah alelacele yapılan bir basın toplantısında Başkan Vekili olan Rus Konsorsiyumu'ndan Susanna Luchenko halka sakin olmasını söyledi.
Neelix is putting together an impromptu party.
Neelix, herkesi doğaçlama bir partiye topluyor.
An impromptu auditory exam.
Hazırlıksız yapılan, işitsel bir test.
I've decided to treat myself to an impromptu vacation.
Aniden tatile çıkmaya karar verdim.
- -to an impromptu vacation.
Aniden tatile çıkmaya karar verdim.
- -an impromptu vacation.
Aniden tatile çıkmaya karar verdim.
It's a real accomplishment that your impromptu team got this far.
Bunu söylemem lazım, sizin bu doğaçlama takımınızın buraya kadar gelmesi doğrusu büyük bir başarı.
I do hope you've enjoyed your evening but before we say farewell, may I suggest an impromptu?
Umarım bu akşamdan keyif almışsınızdır Ama hoşçakalın demeden önce size bir doğaçlama sunabilir miyiz?
Well, we had an impromptu coffee at the Café Nervosa, and that led to a movie, and that led to dinner, and then ever since then, we've been practically inseparable.
- Cafe Nervosa'da kahve içtik. Sonra sinemaya gittik. Sonra akşam yemeği.
I know this is impromptu, but I'm going to an oboe recital and I thought you might want to join me.
Ani oldu biliyorum ama obua resitaline gidiyorum. Bana katılmak istersin diye düşündüm
And in the spirit of friendship, I took the liberty of telling Will here that maybe you would have room for two more on your impromptu journey?
Ve dostluğumuz adına, Will'e belki anı yolculuğunuzda iki kişiye daha yer olabileceğini söyledim. - Bence sorun yok.
At least she didn't find out about the impromptu nose job.
En azından beklenmedik burun ameliyatını duymadı.
You're just feeling like an impromptu nature walk?
İçinden doğa yürüyüşü yapmak mı geldi?
So we staged an impromptu protest outside the studio.
O an aklımıza stüdyoyu protesto etmek geldi.
After the impromptu kitchen counter event, which by the way I do not recommend if you've left sharp implements lying around.
Hazırlıksın mutfak tezgâhı olayından sonra, artık etrafta keskin edevatlar bırakmanızı kesinlikle tavsiye etmiyorum.
It's kind of impromptu.
Biraz hazırlıksız oldu.
A local reporter caused a huge traffic jam when she turned a live report into an impromptu rock concert.
- Bir muhabir canlı haberi rok konserine çevirerek trafıği tıkadı.
Margaret's throwing together a little impromptu supper... but we shouldn't go, should we? Evangelista's in town.
Evan şehre gelmiş...
- On some weird impromptu leave.
- Aklına estiği gibi.
- Hi. It's last-minute, but we've decided to throw an impromptu..
- Son dakika oldu, ama bugün bebek için..
when they received their impromptu invitations a month ago.
- Bir ay önce kendi plansız kutlama davetiyelerini aldıkları zaman.
He probably won't be pleased by our impromptu visit.
Hazırlıksız ziyaretimizden muhtemelen rahatsız olacak.
First of all, I would like to apologize... for missing last week's somewhat impromptu meeting.
Öncelikle geçen hafta ansızın yapılan toplantıyı kaçırdığım için özür dilerim.
I was doing an impromptu gig and they're filming it and I did a beautiful version of "No Woman No Cry".
Küçük ve doğaçlama bir konser verdim ve bunu filme çektiler "No Woman No Cry" ın çok güzel bir versiyonunu söyledim.
But I'm hosting an impromptu gathering tomorrow.
Ama yarın hazırlıksız bir toplantı düzenleyeceğim.
[Alarm Blaring] I'm here in Jubilee Gardens where Thunderbird 2 has made... an impromptu landing, causing total panic in central London.
Chuck, Thunderbird 2 ani bir iniş gerçekleştirdi ve Londra merkezinde paniğe yol açtı.
Guys, I know this is tough to take, but if an impromptu car wash doesn't raise us the $ 50,000 we need, I guess it just isn't in the cards.
Bunun zor olduğunu biliyorum, ama eğer araba yıkama bize ihtiyacımız olan $ 50,000'i kazandırmıyorsa şansımız yokmuş.
It's very impromptu.
Şampanya, düğün pastası.