Improper Çeviri Türkçe
340 parallel translation
But it is highly improper for you to take your valet about with you, sir.
Ama uşağınızı yanınızda götürmek yakışık olmaz efendim.
It would be highly improper to disturb Herr Sesemann at this hour!
Bu saatte Bay Sesemann'ı rahatsız etmek son derece uygunsuz olacaktır!
I really think they suspected us of some improper purpose.
Kötü bir niyetimiz olduğunu düşündükleri kesin.
Improper advances.
Uygunsuz münasebet.
Maybe you think it's improper for an old man to have a young, desirable wife.
Yaşlı bir adamın genç, cezbedici bir karısı olmasını uygun bulmazsınız belki.
Really, Eliot, that story is totally incredible and decidedly improper. Sorry, I had to tell it.
Gerçekten Eliot, bu hikâye tamamıyla inanılmaz ve kesinlikle yersiz.
Your Honor, the accused is adequately represented... and I submit that the presentation of this evidence is highly improper.
Sayın Yargıç, sanık yeterince temsil edildi ve bu kanıtın sunulmasının son derece yanlış olduğunu iddia ediyorum.
And it would be most improper for me to try to establish contact with you.
Ve seninle temas kurmaya çalışmak benim için çok da uygun olmaz.
Really, My Lord, all this is most improper.
İtiraz ediyorum. Bu sorular konuya uygun değil.
- He is asking improper questions- -
- Yakışıksız sorular soruyor...
You consider my behavior improper.
Davranışımın uygunsuz olduğunu düşünüyorsunuz.
The questions are improper.
Sorular uygunsunuz.
No answer means you know it's wrong to deliver improper letters.
Sırada ne var? Cevap vermediğine göre uygunsuz mektuplar taşımanın kötü olduğunu biliyorsun.
it's completely improper for a kid like you, who owns everything, to be always nervous and unhappy, like a crybaby.
Senin gibi her şeye sahip bir çocuk için böyle sorular sormak ve sürekli... gergin ve mutsuz bir mızmız olmak son derece terbiyesiz bir davranış!
By all means. Is it improper ask if maybe this cotter pin might have been defective?
Kusura bakmayın ancak bu kamalı pim defolu olabilir mi?
The improper handling of such a notion would engulf the country in a panic!
Böyle bir fikrin uygunsuz kullanımı ülkede paniğe yol açacaktır!
Do you think that's improper of me?
Affedersiniz. Uygunsuz bir şey yaptığımı düşünmediğinizi umuyorum.
- Yes, it's improper. I'm a stranger.
Ne de olsa sizin için ben sadece bir yabancıyım.
In Okinawa, wash self in public bath with nude lady quite proper but a picture of nude lady in private home quite improper.
Okinawa'da, hamamda çıplak bayanla yıkanmak gayet uygun ama evde çıplak bayan resmi, oldukça uygunsuz.
No, Mr. Appleby, I'm sorry... but it would be improper for me to accept such an expensive gift -
Olmaz Bay Appleby, Üzgünüm. Ama böylesine pahalı bir hediyeyi kabul etmem saygısızlık olur.
Oh, yes.'Mr. William Cowther, appearing on behalf of the defendant, stated that his client had had a momentary aberration. He was extremely sorry and ashamed of himself and would undertake neverto behave in so stupid and improper a manner in future.
Tamam, tamam. " Zanlının son savunmasını üstlenen Bay William Cowther, müvekkilinin anlık bir dengesizlik geçirdiğini bundan kendisinin de çok utanç duyduğunu ve bir daha asla böyle aptalca ve uygunsuz davranmayacağını ifade etmiştir.
Mr. Biegler, you must be aware that the question is improper.
Bay Biegler, bunun yakışıksız kaçtığının farkındasınız herhalde.
Poor man got sent to the chair, you know... for having improper relations with a white slut.
Zavallı adam, beyaz bir sürtükle uygunsuz ilişkide bulundu diye idam edilmişti.
To keep you in the old house is improper.
Sonsuza dek o evde yanımda kalamazsın.
Well, here we feel perfume is improper for ladies.
Bizim burada parfüm bayanlar için uygunsuz bir şeydir.
Four big-shots made improper advances, but she defended her honour with great success.
Dört delikanlı yolunu kesmeye kalkıştı. Ama o onurunu başarı ile korudu.
Would it be improper for us to try again?
Bir daha denememiz uygunsuz kaçar mı?
A complaint. There's a night nurse on this floor... who's been making improper advances toward my client.
Müşterime ahlaksız yaklaşımlarda bulunan bir gece hemşiresi varmış.
The improper diet.
Dengesiz beslenmeden oluyor.
Such closeness between a man and woman... it's improper It's inconvenient for us to travel together
Ama bir erkekle bir kadının böyle yakınlaşması... geleneklere göre pek uygun kaçmaz!
- If you're an emissary from Mr. Harold Flowers, it would be most improper for us...
- Eğer ki siz Bay Harold Flowers'ın adamıysanız, bunu yapmanız hiç de uygun...
My dear Mr von Hartmann, In my films there is nothing improper.
Mr. Von Hartmann, filmlerimde uygunsuz hiç bir durum yoktur.
Just because two people are sharing the same suite... or the same... that does not mean there was anything improper going on.
İki insanın aynı odayı paylaşması illa ki, uygunsuzluk yaşanması anlamına gelmez.
Therefore, in October, the terrible phase of the mud started, the roads were completely soaked, becoming improper it stops any vehicle, except tanks.
Yumuşayan ve balçığa dönen bu yollarda motorsikletler hareket edemiyordu. Tanklar hariç hiçbir şey gidemiyordu.
If to judge to know improper activities of an foreigner, the police station must communicate it of the FBI next.
Eğer bu yabancıların şüpheli bir hareketini görürseniz durumu derhal en yakın FBI bürosuna bildirin.
Tell me of instances where work can be done better... or where improper practices prevail.
- İşin daha iyi yapılabileceği... yada uygun olmayan tatbikatların yapıldığı anları bana bildirin
Very improper silhouette.
Açık seçik görüntüler.
If this is improper, I'm improper.
Bu uygunsuzsa, ben de uygunsuzum demektir.
You're pressuring me to take improper action for personal reasons.
Sen beni şahsi sebeplerden dolayı, yasal olmayan işlere zorluyorsun.
Improper action, hell!
Yasal olmayan mı? Hay Allah!
He is improper for a ripe man to insulate himself in a cave, and to prefer the nudity of the caves to a soft bed.
Onun gibi olgun bir adamın mağaralara kapanması,... soğuk taşları yumuşak yatağına tercih etmesi hiç uygun değil.
Don't you think it improper to talk about a man behind his back?
Ayıp değil mi ikiniz bir olmuş adam çekiştirip duruyorsunuz!
One of our students, Pat Hingle, who was expelled just yesterday for improper conduct, Was murdered last night by some madman. It's a frightening story.
Dün, kötü davranışları yüzünden okuldan atılan Pat Hingle dün gece bir manyak tarafından öldürüldü.
And we found out that James'death was the result of negligence and improper safety precautions.
Ve James'in ölümünün ihmal ve hatalı güvenlik önlemleri sonucu olduğunu öğrendik.
It would be improper to break the lover's promise.
Senin yapacağın ise benim ibadetime aykırı
I feel that when the Queen's sick it would be improper to indulge in bloodshed.
Kraliçe bu aralar çok hasta... Bu çok yanlış olur.
That was an improper thought leakage.
... Emir anlamsız... Bu uygunsuz bir konuşmaydı.
- It's so improper.
- Çok iğrenç.
The water temperature's down five degrees and even the barometer's giving improper readings.
Su sıcaklığı 5 derece düştü ve barometrede de yanlış değerler okunuyor.
O, how improper!
Ne kadar kaba!
Funny, in London, it would seem quite improper for me to ask you.
Fakat burada öyle görünmüyor, değil mi?