In all honesty Çeviri Türkçe
165 parallel translation
But I must tell you in all honesty, I'm extremely dubious about the results.
Fakat size tüm dürüstlüğümle söylemeliyim ki ; sonuçlar konusunda son derece şüpheliyim.
You must testify in all honesty.
Tüm şerefinizle şahitlik etmek zorundasınız.
In all honesty?
Tüm dürüstlükle?
In all honesty, would you have married Mama if she'd done what Agnese did with me?
Dürüstçe söyle. Agnese'yle yaptığım şeyi annem yapmış olsaydı onunla yine evlenir miydin?
In all honesty, who do you think is going to outsmart whom?
Dürüsçe söyle, bu durumda hangimizin üstesinden geleceğini düşünüyorsun?
In all honesty, I should like to point out... that I agreed to have dinner with him before you suggested it.
Açıkçası, dikkat çekmeliyim ki... sen önermeden önce onunla akşam yemeğini kabul ettim.
- In all honesty, I must tell you, yours is one of the most absurd hypotheses I have ever heard. Nothing you said proves anything one way or another.
Komiser, şimdiye dek duyduğum en garip önermeyi yaptınız çünkü anlattıklarınız hiçbir şeyi kanıtlamıyor.
All I can promise, in all honesty... is to carry the ball for you as best I can... but you've gotta make it good.
Sana dürüstçe verebileceğim tek söz elimden gelenin en iyisini yapacağımdır. Ama sen de karşılığını vermelisin.
Unlike Johan, I lack the ability to see myself in such glowing terms, but in all honesty, I'm glad I'm able to lead the life I do.
Ben kendi niteliklerimi Johan kadar doğal değerlendirebileceğimden emin değilim. Doğrusunu isterseniz sürdürebildiğim yaşam tarzı beni mutlu ediyor.
Just between us... in all honesty she never was his wife.
İkimiz arasında kalacak... Dürüst olmak gerekirse o asla onun karısı olmadı.
Now, I must say in all honesty. That this arrangement. Was not an easy thing to accomplish :
Şimdi, dürüstçe söylemeliyim ki bu düzenlemeyi gerçekleştirmek kolay olmadı.
You know, in all honesty, I always loved Julia.
Biliyorsun, tamamen dürüst olmak gerekirse, Julia'yı hep sevdim.
'He and his companions have been blasted far forward in time'to the Restaurant at the End of the Universe,'from which they're returning in a ship'which could not in all honesty be said to belong to them.
O ve arkadaşları zamanda ileriye, Evrenin Sonundaki Restoran'a fırlatılmışlar, ve oradan da, dürüstçe söylemek gerekirse kendilerine ait olmayan bir gemiyle geri dönmekteydiler.
And I have to say, in all honesty, that I find some of the current horror films... a little disgusting for its own sake.
Bütün dürüstlüğümle söylemeliyim ki günümüz korku filmlerinin bazılarını kendi türü içinde bile tiksindirici buluyorum.
In all honesty, the last two I backed over with my car.
Şey, doğrusu son ikisini arabamla ezmiştim.
But in all honesty I have to say, I didn't even know I was in this thing.
Ama dürüstçe söylemeliyim, aday olduğumu bile bilmiyordum.
In all honesty and sincerity it can be stated that I wish nothing but freedom, justice and equality life, liberty and the pursuit of happiness for all people.
Tüm dürüstlüğüm ve içtenliğimle özgürlük, adalet ve eşitlik dışında bir şey istemediğim söylenebilir. Yaşam, tüm insanlar için özgürlük ve mutluluk demektir.
Uh, in all honesty, spirit, no.
Doğrusunu söylemem gerekirse, hayır.
I have written some excellent parole reports, but in all honesty, - - I don't know what I would do if he were to leave us.
Şartlı tahliyesi için tavsiye mektupları yazdım ama doğrusu Abraham bizden ayrılırsa ne yaparız bilemiyorum.
In all honesty, I've no idea.
- Nasıl yapacağız? Açıkçası hiçbir fikrim yok.
In all honesty I was delighted with aspects of Andy's efforts.
Bütün samimiyetimle, aslında Andy'nin çabalarından hoşnuttum.
In all honesty, captain, the thought has occurred to me.
Tüm dürüstlüğümle Kaptan, o düşünce aklımdan geçti.
In all honesty, why are you surprised in having to see breast-feeding?
Haydi ama baba, süt emziren bir kadın seni niye bu kadar şaşırtıyor ki?
In all honesty, Agent Mulder, whatever's going on here is way over our heads.
Açıkçası Ajan Mulder, burada her ne oluyorsa, bizi aşar.
In all honesty, Scully, I've never had a more difficult time developing a profile.
Açıkçası Scully, bir profil çıkarırken hiç bu kadar zorlanmamıştım.
It's stilltoo early to tell, but, in all honesty, she may not make it.
Henüz bir şey söylemek için çok erken, ama dürüst olmak gerekirse kurtulamayabilir.
Whatever my doubts were, in all honesty I'm very happy for you.
Şüphelerim ne olursa olsun... ... senin adına sevindim. İkiniz için de sevindim.
In all honesty, Prue, if it weren't for you, I'm not sure the auction house would've been able to stave off bankruptcy.
Dürüst söylemem gerekirse, Prue, eğer sen olmasaydın, müzayede evinin iflastan kurtulabileceğini sanmıyorum.
- In all honesty, I'm exhausted.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bitkinim.
In all honesty, I might let you down.
Aslında seni yüzüstü bırakabilirim.
Well, in all honesty... I don't feel that what I've done is a crime... and it's illogical and irresponsible for you to sentence me to prison.
Tüm samimiyetimle yaptığım işin bir suç olmadığına inanıyor ve beni mahkum etmenizi mantıksız ve sorumsuzca buluyorum.
I couldn't say in all honesty I've ever quite forgiven him.
Dürüst olmak gerekirse onu asla affedemedim.
In all honesty, there's very little I can do, if anything.
Benimse bununla ilgili yapabileceğim çok az şey var.
However, in all honesty, I think we have to say this one doesn't count.
Yine de, söylemek zorundayım, bu defaki sayıImaz.
"Would she not, in all honesty, have done the same as Chuck and Vera and Ben and Mrs. Henson and Tom"
O da Chuck, Vera, Ben ve Bayan Henson gibi yapmaz mıydı?
No, in all honesty, Paolo, we're asking all of the drivers.
Hayır. İnan bana bütün sürücülerden istiyoruz.
Oh, you know what? In all honesty, I was on something when I filled out my form last year.
- Dürüst olmak gerekirse geçen yıl bu testi yaparken bir şeyler içmiştim.
In all honesty, I cannot sit here and discuss whatever axe you have to grind with lifeguards.
Kusura bakma ama burada oturup cankurtaranlara neden gıcık olduğunu konuşamam.
In all honesty, I think it's fair to say that your behaviour recently has been odd.
Tüm samimiyetimle, son zamanlarda biraz tuhaf davrandığınızı söylemek doğru olacak.
But, you know, in all honesty I really loved your earlier, you know, angrier stuff.
Ama doğrusunu istersen ben senin o eski ve.. ... daha kızgın şarkılarını beğeniyorum. "Pump it up" gibi.
In all honesty, I should have been more truthful from the start and not...
İlk baştan dürüst.. olmam gerekiyor..
In all honesty, I thought I knew what that story was, before I ever set foot there.
Gerçeği söylemek gerekirse daha buraya ayak basmadan ne anlatacağımı bildiğimi sanıyordum.
I appreciate your concern, I appreciate your concern, but in all honesty, I think you're getting a bit carried away. but in all honesty, I think you're getting a bit carried away.
Endişelerini anlıyorum ama dürüst olmak gerekirse bence biraz abartıyorsun.
We should all feel humble and a little ashamed that a horse should teach us such a lesson in honesty.
Hem mütevazı olup hem de utanmamız lazım çünkü bir at bize dürüstlük dersi verdi.
I feel but too ready to help when I see young people loving each other in all earnestness and honesty.
Birbirlerini böyle seven insanlar gördüğümde onlara küçük yardımlarda bulunmayı severim.
And all I could answer, in honesty, was that it would be the one most inclined to his own benefit.
Seçtiğiniz yolun, en kazançlı yol olacağını büyük bir dürüstlükle söyleyebilirim.
And with all due respect to your boy Giles and his belief that honesty is the best policy, from now until the end of the world, what happened in Utah today was an earthquake.
Giles'a olan derin saygımızla ve onun da inandığı gibi dürüstlük en iyi politikadır, bugünden, dünyanın son gününe kadar da öyle olacaktır, Bugün Utah'da olan şey bir depremdi.
You know what they say in the meetings, "Honesty in all our affairs."
Toplantilarda ne denir bilirsin. " "Tüm iliskilerimizde dürüstlük." "
I mean, not only is it bug-infested, but in all honesty...
Belki de haklısın.
And wouldn't it be great if we could all take our digital cameras and film each other going to the bathroom in the name of honesty?
Yani "Hollywood çok iğrençtir ve hepimiz elimizde küçük video kameralarımızla dolanıp, gerçek ve dürüstlük adına birbirimizi tuvalete giderken çeksek daha iyi olmaz mı?" aşaması.
In here, we value honesty above all else
Burada, dürüstlüğe her şeyden çok değer veririz.