In her own way Çeviri Türkçe
271 parallel translation
In her own way, she may constitute an entire second front.
Kendi kendine, yepyeni bir taraf kurmaya başlayabilir.
- In her own way, she loved him.
- Biliyorsun abine delice aşık olmuştu.
Now, my dear Birnley, Let your daughter deal with stratton in her own way.
Bak, sevgili Birnley bırak da kızın Stratton'la bildiği gibi ilgilensin.
In her own way, I suppose, she was happy.
Kendi tarzında, öyle sanıyorum ki, mutluydu.
I mean, in her own way.
Yani bir tarzı vardı.
A wonderful singer in her own way... Miss Connie White!
Kendi tarzının harika şarkıcısı Bayan Connie White.
I'm sure she's amusing hersef in her own way.
Ben, onun eğlendiğinden eminim. Kendi tarzında.
Everyone runs in her own way or his own way.
Herkes kendi yolunda koşar.
She's nice, in her own way, but she doesn't have a lot of imagination.
Aslında iyi biri ama, şakadan pek anlamıyor.
In her own way, Dr Pulaski was instructing you to take the shortest route to victory.
Dr Pulaski kendi tarzında sana... zafere giden en kısa yolu tarif ediyordu.
In her own way, she was famous.
Meşhur oldu.
But in her own way.
Kendine has bir şekilde.
♫ tie, tie the knot ♫ in her own way, she's kind of special, isn't she?
Kendine göre, aslında özel biri, değil mi?
In her own way, of course.
Kendi tarzıyla elbette.
- So Marmee does, in her own way.
- Marmee de öyle yapıyor kendince.
In her own way, she's searching for someone to relate to.
O arkadaş olabilecek kendi gibi birini arıyor.
You said that every woman is special in her own way.
Her kadının kendine özgü bir tarafı var, demiştin.
I suppose we were happy enough in our own quiet little way until we came on this trip and i met you.
Ama bence artık her şey değişti.
A spoiled child who's grown up in ease and luxury, who's always had her own way, and whose misdirected energies are so childish... that they hardly deserve the comment even of a butler on his off Thursday.
Rahat ve lüks içinde büyümüş... kendi başına buyruk şımarık bir çocuk... ve o yanlış yönlendirilmiş enerjisi o kadar çocukça ki... izin günündeki bir uşağın yorumunu bile hak etmiyor.
And I said the way to get in was for you to be important to stand on your own feet not depend on your father for everything you want.
Ayrıca kulübe girmek için önemli olanın... kendine yetmek olduğunu... her şey için babana bel bağlamamanı söylemiştim.
Each serves his country in his own way :
Her ikisi de ülkesine hizmet eder :
Every generation must make its own way in one place or another.
Her kuşak burada veya başka bir yerde kendi yolunu çizer.
I love her in my own way.
Evet, onu kendimce seviyorum.
I could sense her eyes on me from behind those dark glasses... defying me not to like what I read. Or maybe begging me in her own proud way to like it.
Gözlüğünün arkasından, okuduğumu beğenmemi istemeyerek veya kendi gururlu havasıyla beğenmem için yalvararak, beni izleyen gözlerini hissediyordum.
Each in its own way was unforgettable.
Her biri, farklı sebeplerden dolayı unutulmazdı.
Thanks for letting me in on your secret... that you own all the way from 23rd Street down to Canal.
23. Cadde'den Canal'a kadar her yerin senin olduğu sırrını benimle paylaştığın için teşekkür ederim.
Will you please let me explain it to her in my own way?
Durumu ona benim, kendimce anlatmama lütfen izin verir misiniz?
We're trying to buy time, so he can tell her in his own way.
Kendisi bir çare bulana kadar biraz zaman kazanacağız.
In her own special way
Kendine özgü tarzıyla
Every man, in his own special way, takes care of number one.
Her erkek bir biçimde kendisi için çalışır.
His co-defendants... must adopt, each in his or her own way... an "anti-legalistic" defense... in order to join Bobby in his rebellion.
Sanığın arkadaşları, isyanında Bobby'ye katılmak için her biri kendi bildiği şekilde ya da kendince kanun karşıtı bir yol benimsemeli.
Maybe you'll do it in your own funny way but... we'll be grateful just the same.
Belki kendi komik tarzınla yaparsın, ama her zamanki gibi iyi yapacaksın.
In view of Messalina's known viciousness in getting her own way, the Senate will put them both at the head of it!
Messalina'nın kendine özgü, malum kahpece bakış açısına göre Senato ikisini alıp, Cumhuriyet'in başına geçirecek!
They're each outstanding in their own way...
Her birinin kendine özgü üstünlükleri var..
Yes, well, that was the way in the old days... when every artist had his own apprentice.
Evet eskiden böyleydi. Her sanatçının bir çırağı vardı. Affedersin.
I'll just tell her in my own way.
Ben kendim anlatırım.
Each one of you, you know, in your own special way.
Her birinizi. Farklı yönlerinizi.
Let me break this to her in my own way.
Bırakın ona bunu kendi yöntemimle açıklayayım.
You know, Al, Nell has her own way of doing things
Nell'in kendine has bir hareket tarzı var.
The two of you... have been dating long enough for you to have slimed your way into her panties... and I'm sure you did just that at least once or twice... in my own house, probably while I was at home.
İkiniz onun pantolonunu sıyıracak kadar uzun süredir çıkıyordunuz,... ve eminim ki, bunu bir-iki kere yaptın benim evimde, muhtemelen de ben evdeyken!
He said I'd come into my own at 30 in every way :
30'uma geldiğimde her açıdan olgunlaşacağımı söylemişti :
One television and one bottle of Valium, which I've already procured from my mother, who is, in her own domestic and socially acceptable way, also a drug addict.
Bir televizyon, ailesi ve toplum tarafından kabul edilebilir şekilde madde bağımlısı olan annemden çoktan tedarik ettiğim bir şişe Valium.
You live on the edge of every moment and yet, in its own way, violence is attractive, too.
Her an sınırda yaşamak, ve şiddetin içinizde kendi yolunu bulması da, çok çekici.
How about an "alone" day where each of us Griswolds goes out and explores Las Vegas in their own way?
Yalnız bir güne ne dersiniz her bir Griswold Las Vegas'ı kendi istedikleri şekilde keşfedecek, nasıl?
Now, however that happened, The fact that she can adopt this child, her own flesh and blood, Is something i don't feel i have the right to question... and i don't believe anybody has the right to stand in the way of.
Şimdi, her ne olursa olsun kendi kanından olan bu çocuğu evlatlık alabilir bunu sorgulama hakkını kendimde görmüyorum ve kimsenin de bunun önünde durma hakkı olduğuna inanmıyorum.
But I knew she'd come in her own time. That's just the way she is.
Ama ben onun kendi bildiği zaman geleceğini biliyordum.
and in their own way tried to give him what they thought was a good education.
Her biri iyi eğitim diye düşündüğünü ona vermeye çalıştı.
In its own way, it was quite beautiful.
Her şey yolunda. Her şey artık daha iyi.
Perhaps, in my way, I can help her deal with her own anger as I dealt with mine.
Belki onun da öfkesini yenmesini sağlayabilirim.
I don't know if she's using me in some way just for her own purposes.
Kendi çıkarı için, beni kullanıp, kullanmadığını bilemiyorum.
In her own truth-telling way, she gave me strength.
Kendine has doğruyu söyleme tarzıyla bana güç verdi.
in here 1287
in her room 49
in her defense 25
in her 38
in her heart 18
in her mind 25
in heaven 62
in hell 74
in hebrew 21
in her room 49
in her defense 25
in her 38
in her heart 18
in her mind 25
in heaven 62
in hell 74
in hebrew 21