In paris Çeviri Türkçe
6,764 parallel translation
I'M IN PARIS.
Paris'teyim.
Which is in a museum in Paris.
Paris'de bir müzedeyken.
Are you in Paris? Yes.
Paris'te misin?
Afshin's taking Naser's place in Paris. He's leaving.
Afshin, Paris'de Nasir'in yerini alacak.
This is our base in Paris.
Burası Paris'teki üssümüz.
With the Triops, in Paris!
Triops ekibinden, Paris'deki!
I'm in Paris.
Paristeyim.
Um, you know what happened in Paris and Istanbul a couple years ago... where Bryan saved his family.
Birkaç yıl önce Paris ve İstanbul'da Bryan ailesini kurtardı.
Yeah, we received the date of the hearing, but... she will not be in Paris that day, we...
Evet duruşma tarihininden haberimiz var... Ama Paris'te olamayacak, bunu avukata da 2 defa söyledik.
I know a bilingual girl who specializes in Paris real estate.
Paris'teki emlak konusunda uzman birini tanıyorum.
Your costumes have arrived from the tailor in Paris.
Paris'teki terziden kostümleriniz geldi.
I met some guy, who got me into it, in Paris.
Bir adamla tanıştım, o beni buna soktu. Paris'te.
The Conservatoire in Paris.
- Paris'te konservatuar.
- Been in Paris long, madame?
-? Been Paris. uzun. madam
... creme brulee in Paris.
kadınlar kanis'a bayılır ve erişte'ye delirirler.
Sometimes in Paris, I think of here.
Paris'teyken bazen burayı düşünüyorum.
I feel perfectly fine as artistic director of the House of Dior in Paris.
Paris'te Dior Moda Evi'nin sanat yönetmeni olarak gayet iyi hissediyorum.
I'll stay in Paris.
Ben Paris'te kalacağım.
Honey, want me to stay in Paris with you?
Tatlım, Paris'te seninle kalmamı ister misin?
You could go a year in Paris without seeing a new Spanish doubloon... and that makes two in a week.
Yeni bir İspanyol altını görmeden Paris'te bir yıl geçirebilirsin... ve bu haftada iki kez eder.
I got it in Paris.
Paris'ten aldım.
What'd you do in Paris?
Paris'te ne yaptın?
Let them study in Paris!
Parise gitmelerini destekleyen sendin.
- Yes, his sister Vivianne, she's in Paris for one week!
- Evet Viviane. 1 haftadır Pariste.
That was the headline... the day after I defused a dirty bomb in Paris.
Paris'te bir nükleer bombayı imha ettiğim günün manşeti o.
I'm not from here, I work in Paris.
Ben buralı değilim, Paris'te çalışıyorum.
Sophie told me you work in Paris and come here on weekend. - It isn't too practical.
Sophie bana Paris'te çalıştığınızı ve buraya hafta sonları geldiğinizi söyledi.
- About the rendezvous in Paris...
- Paris'teki randevumuza...
And in Paris, there's erm... There's an awful lot of talk of war.
Ve Paris'te savaşla ilgili korkunç söylentiler var.
It is a feeding frenzy up there in the Paris of the north when it comes to land.
İnsanlar yukarıya, Kuzeyin Parisine geldiklerinde arazileri sömürmeye başlıyorlar.
The theme is "Evenings in Paris."
"Paris'in Akşamları" teması yapalım dedik.
No. Perhaps it would be wise to move him to a different prison while the Duke is in Paris.
Dük, Paris'teyken onu farklı bir hapishaneye nakletmek akıllıca olabilir.
Your former master, the Duke, is in Paris to sign a treaty that will bind France and Savoy together for ever.
- Önceki efendin Dük Fransa ve Savoy'u ebediyen bağlayacak bir antlaşma için şu an Paris'te.
I didn't expect to enjoy so much of your company in Paris.
Paris'teki toplantınızın bu kadar hoşunuza gitmesini beklemiyordum.
Cluzet is here in Paris. Are you sure?
- Cluzet burada, Paris'te.
We now know he was abducted by French agents, and is in prison here in Paris.
Fransız casuslarının kaçırdığını ve Paris'te bir hapishanede olduğunu biliyoruz.
There's an important prisoner being held somewhere here in Paris.
Paris'te bir yerlerde tutulan mühim bir mahkum var.
Six hundred years ago the greatest of the alchemists, Nicolas Flamel lived here, in this house in Paris.
600 yıl önce muhteşem simyacı Nicolas Flamel burada Paris'teki bu evde yaşadı.
Okay, we're in Paris, so there are over 200 miles of tunnels right underneath our feet.
Sonuçta Paris'teyiz. Ayaklarımızın altında 320 km uzunluğunda tüneller var.
Your business office in Paris.
Paris'teki ofisiniz.
Brice is away for the week, in Paris.
Brice 1 haftalığına Paris'te olacak.
TELL THEM I GOT IN AN ACCIDENT... IN A TAXI, ON MY WAY BACK FROM THE PARIS MEETING.
Paris'teki toplantı dönüşü kaza geçirdiğimi söyle.
You take the Eurostar at 8 : 15, leave Paris at 5 : 00, and you'll be back in London in time for dinner.
8.15 teki Eurostar trenine bineceksin. 5'te Paris'te olacaksın. Akşam yemeğine kadar Londra'ya dönmüş olursun.
It's going to open in London, Paris.
Londra'da ve Paris'te de sahne alacağız.
Their panzer divisions are 100 miles outside Paris.
Panzer tümenleri Paris'in 100 mil dışında.
Paris will still be there in the morning.
Paris sabahta hala yerinde olacak.
And I'll be... in a red dress and shoes from Paris?
Kırmızı bir elbise ve Paris'ten gelen ayakkabılar giyiyor olacağım.
The train will start to move, then they will see you... in the red dress... and the shoes from Paris.
Sonra tren hareket etmeye başlayacak sonra seni görecekler kırmızı bir elbise içinde ve Paris'ten ayakkabılarla.
Well, it does always feel like Paris in here, Stan.
Burası hep Paris'te gibi hissettiriyor, Stan.
By the end of the 1700s, residents from all over Paris began to complain about the horrible smell of the bodies in the overcrowded cemetery.
1700'lerin sonlarından itibaren Paris sakinleri ağzına kadar dolu olan mezarlıktan gelen berbat kokulardan şikayet etmeye başlamışlar.
Six million bodies, almost three times the population of Paris are housed in these quarries.
6 milyon ceset, neredeyse Paris nüfusunun üç katı büyüklüğünde bu taş ocaklarına yerleştirilmiş.