Inconvenient Çeviri Türkçe
646 parallel translation
Yes, And Thanks To His Inconvenient Collapse, Now My Future Is In Limbo.
Zamansızca fenalaşması yüzünden şimdi geleceğim sallantıda.
It would be, uh, very inconvenient for Madame.
Hanımefendi için çok uygunsuz olur.
I'm sorry the inn was so inconvenient.
Hanın o kadar rahatsız olmasına üzüldüm.
But since it could prove inconvenient, you'd like to know.
Aksinin ispatlanmasını beklemeden öğrenmek istiyorsun.
It'll be a little inconvenient when he grows up.
Büyüdüğünde biraz uygunsuz olur.
It's gonna be inconvenient for me if they slap the Kid in the hoosegow.
Kid'i hapse kapatmaları benim için iyi olmaz.
- Would it be inconvenient?
Olamaz. - Uygunsuz mu olurdu?
- Isn't it possible that Mr. Fabrini didn't marry because he found marriage inconvenient in his relations with Mrs. Carlsen?
- Evlilik, Bayan Carlsen'la olan ilişkisinden dolayı Bay Fabrini'nin işine gelmemiş olamaz mı?
It may be inconvenient, but please put up with it.
Belki senin için sıkıntılı olacak ama lütfen biraz sabret.
It is inconvenient.
Biraz zahmetli olacak elbette.
Sure it won't be inconvenient?
- Evet. Sorun olmayacak, değil mi?
It was inconvenient for Marie, living here, after she took that job.
Marie için burada yaşamak uygunsuz bir durumdu, sonra da işe girdi.
He says it's inconvenient.
Hoş karşılamıyor.
Nelly will be so happy. - I hope it's not inconvenient.
- Umarım uygunsuz bir durum değildir.
Madame would like to see your house, if it's not inconvenient.
Şayet müsaitseniz Madame evinizi görmeyi arzu ediyor.
What an inconvenient hour to land!
Karaya çıkmak için ne kötü bir saat.
With the inconvenient consequence that her public appearances were invariably made under the watchful eyes of the metropolitan police.
Ne var ki kendisinin göz önüne her çıkışı... her seferinde şehir polisinin tetikteki bakışları altında gerçekleşiyordu.
Inconvenient for you?
Bu sizi rahatsız mı etti?
And every Christmas, it's just as inconvenient as it was the Christmas before.
Ve her Noel diğer Noellerde de olduğu gibi uygun değil. İyi geceler.
I thought I would, if it's not inconvenient for you all.
Evet, eğer sizleri rahatsız etmezsem...
If this is inconvenient you may retire with your pension.
Bu sana uygun değilse, emekli olup emekli maaşını alabilirsin.
And how inconvenient for you, such a busy man, having to waste so much time to get me on a boat.
Ve senin için ne büyük sorun..... o kadar meşgulken burada benimle vaktini ziyan ediyorsun.
When it's inconvenient there's no telling what they'll say.
İşlerine gelmezse ne diyecekleri belli olmaz.
Would it be inconvenient?
Uygunsuz mu olur? - Hem de çok.
And, if it's not too inconvenient, perhaps he could stop here on his way out.
Ve, eğer çok uygunsuzsa, belki çıkarken buraya uğrayabilir.
I tried to dissuade her but it would be inconvenient if I were forced to leave because of her father.
Onu vazgeçirmeye çalıştım ama babasından dolayı vazgeçirmeye çalışsam uygunsuz olacaktı.
I haven't called at an inconvenient time?
Uygunsuz bir zamanda gelmedim ya?
It's pretty inconvenient, right?
Hiç hoş değil, değil mi?
I'm terribly sorry if it's inconvenient, but I'm afraid I can't be held responsible for that.
Eğer uygunsuz olacaksa özür dilerim ama ne yazık ki bu sorumluluğu alamam.
This war must be inconvenient for you, Mr. Holden?
Bu savaş sizin için çok can sıkıcı olmalı, değil mi, Bay Holden?
Aren't they inconvenient?
Pek pratik değil galiba? - Neden?
It is not peaceful on the way home It is inconvenient to bring womenfolk together
Yol huzurlu değil. Bu kadınları getirmek için sakıncalı
No, but it's beastly inconvenient, all the same.
Hayır, fakat bu oldukça rahatsız edici.
Please forgive me for coming at such an inconvenient time.
Lütfen böyle uygunsuz bir anda geldiğim için bağışlayın.
It's quite inconvenient to be the losers.
Savaşı kaybettiğimiz anda..
It could be inconvenient.
Bu uygunsuz olurdu.
But our forecourt is a busy place and would have been most inconvenient, so we offered him our courtyard and saw to his needs with all due propriety, thus allowing him to fulfill his wish and perform harakiri.
Ama ön avlumuz yoğun olduğundan buranın uygunsuz olacağını düşündük bu yüzden kendisine iç avluyu önerdik ve isteğini yerine getirip harakiri yapabilmesi için ihtiyaç duyabileceği tüm şeyleri sunduk.
- Well, that's bloody inconvenient.
Çok tatsız bir durum!
Damned inconvenient.
Çok vakitsiz.
Inconvenient without electricity.
Elektriksiz olmak rahatsız edici.
Legality can be inconvenient.
Yasa dışına çıkmak uygun olmayabilir Albay.
The visiting hours are so inconvenient.
Ziyaret saatleri hiç uygun değil.
Not particularly. It just comes at an inconvenient time.
Tamamen değil.Uygunsuz bir zamanda gelirse.
When his son's mother proves inconvenient, he forces her to marry a vassal.
Oğlunun annesi bir sıkıntı yaratınca, onu tebaasından biri ile evlenmeye zorluyor.
I admit that it's inconvenient for you.
Senin için rahatsız edici olduğunu kabul ediyorum.
It appears that an inconvenient person is returning to town...
Görünüşe göre rahatsızlık veren biri köye dönüyor...
I do wish you had used it instead of simply appearing at my door at what happens to be a most inconvenient moment.
Ne olduysa, bu kadar uygunsuz bir zamanda kapımda belirmeniz yerine onu kullanmanızı isterdim.
I guess that's rather inconvenient for you sighted folks.
Sanırım siz görenler için oldukça zahmetli bir iş, millet.
I'll leave if it's inconvenient
Uygunsuz geldiyse, gidebilirim
We thought we'd pay you a visit, Irene, unless it's inconvenient.
Sizi bir ziyaret edelim dedik. - Eğer rahatsız etmezsek?
It does sound most inconvenient, however.
Çok uygunsuz.