Inebriated Çeviri Türkçe
123 parallel translation
You're inebriated.
Alexander, sarhoş gibisin.
Soused, potted, inebriated, got it?
Küp gibi, küfelik, fitil gibi, anladın mı?
You know, I'm no doctor, but I could swear this youngster's inebriated.
Biliyorsun ben doktor değilim ama, bu serserilerin sarhoş olduklarına yemin edebilirim.
He's not inebriated.
O sarhoş değil.
I'm inebriated with joy over this situation.
Bu olaydan dolayı mutluluk sarhoşuyum da.
We have a policy at this bar where we don ´ t serve the inebriated.
Bu meyhanede serkeşlere içki satmama politikası geçerli.
"And as Fezzik nursed his inebriated friend back to health, " he told Inigo of Vizzini's death " and the existence of Count Rugen,
Fezzik, sarhoş arkadaşını sağlığına kavuştururken, ona Vizzini'nin ölümünden ve altı parmaklı Kont Rugen'in varlığından bahsetti.
When children eat those they become inebriated...
Küçük bir çocuk bunları yerse tamamen sarhoş olur.
Every day, every day, every day, I see you walk up and down this block, inebriated.
Her gün, seni sokakta dolaşırken görüyorum asla ayık olmuyorsun.
I was willing to let it go at that but then, he pulled a knife and came at me and the truth of the matter is he was so inebriated that he just fell...
İşin aslı... o kadar sarhoştu ki... düştü ve...
I have a sneaking suspicion that that large man back there was inebriated.
Sanırım o iriyarı adam biraz sarhoştu!
- The man's inebriated.
Sen kafayı bulmuşsun.
So... very inebriated...
Sonra... çok sarhoşken...
Gentlemen, now that none of us are inebriated,
Baylar. hiç birimizin sarhoş olmadığı düşünülürse,
You got the bruise from walking into something while you were inebriated?
O çürük sarhoşken bir yere çarptığın için mi oldu?
According to employees here, he was severely inebriated but... ... was nonetheless able to register by name and show identification.
Personelin bildirdiğine göre geldiğinde çok alkollüymüş ve ve resepsiyonda form dolduracak ve adını ibraz edebilecek hali yokmuş.
They are always inebriated or numbed by mind-altering drugs.
Zihin bulandıran maddelerle sürekli sarhoş veya uyuşuklar.
No, the great drunk becomes hysterically entertaining once inebriated.
Hayır, değilim. Harika bir sarhoş bir kaç defa içti mi çok eğlenceli olur.
You return... beat-up, inebriated and broke, after only two!
Dönersen... yalnız iki saat içerisinde hırpalanırsın, sarhoş olup züğürt kalırsın.
You won't even touch the spirits and yet you are inebriated?
Senin ruhlarla hiç münasebetin yok değil mi?
My mother used to make me sing Santa's Super Sleigh in front of my inebriated uncles and aunts just to get at my dad, I think.
Annem bana Noel Baba'nın Kızağı'nı söyletirdi. Kafayı bulmuş akrabalarımın önünde. Galiba sırf babama gıcıklık olsun diye.
The young man, was inebriated and alone during the arrest.
Polise zorluk çıkaran genç adam... olay mahalinde yalnızdı ve sarhoştu.
Here's a few years ago... They were arrested on departure a nightclub, inebriated.
Ancak birkaç yıI önce, bir diskotek çıkışında tutukIanmışIar.
- Your mom must be pretty stupid to give you permission to drive inebriated.
- Senin annen sarhoşken araba kullanmak için izin verdiyse oldukça salak olmalı.
And if he were a bit inebriated and so used to his routine...
Adam sarhoşsa ve yaptıkları alışkanlık hâline gelmişse...
Found him to be inebriated and that he started making the calls when his wife passed away.
Sarhoş olduğunu söylediler. Karısı öldükten sonra 911'i aramaya başlamış.
I feel sorry that your heart has become so hard and small that you've lost the capacity to connect with another human being on any level any more meaningful than the inebriated exchange of bodily fluids.
Kalbin o kadar ufalmış ve sertleşmiş ki sarhoşken yaptığın bedensel sıvı alışverişi dışında başka bir insanla anlamlı iletişim kurabilme kapasiteni kaybetmişsin.
Just watching her live, walk, lulled by the swing of her skirt, inebriated by the fabric sliding against her body.
- Sadece onun yaşamasını, yürümesini izleyerek, sadece eteğinin sallanmasına odaklanarak, öylesine. Vücudunun üstündeki sallanan kumaş parçasının hareketini seyrederek sarhoş olarak.
"For some reason, Miss Stewardess, this unstable, inebriated girl, whom I've never met before tonight, suddenly went crazy when I took it out of my pocket."
"Hostes Hanım, daha önce hiç karşılaşmadığım bu dengesiz sarhoş hanım her nedense cüzdanımı cebimden çıkardığım anda deliye döndü."
When I asked him the reason of his behaviour... he said that she appeared to be his wife to him in his inebriated state.
Bunun sebebini sorduğumda ise... karısının ona sarhoş bir şekilde geldiğini söyledi.
'Have you ever treated your mother or... sister as you wife in an inebriated state?
Sen her hangi bir sarhoşun annene... ya da kız kardeşine sarkıntılık yaptığını gördün mü?
At that moment it occurred to lynette that chuck, though inebriated, had a valid point.
Chuck'ın doğru bir noktaya değindiğini fark etti.
So now, let's just get inebriated.
Pekala, hadi artık sulanalım biraz.
But I also have some positive attributes, unfortunately, none of which - will be revealed this evening because I am extremely inebriated.
Ama bir kaç düzgün niteliğim de vardır. Ne yazık ki bu akşam hiçbirini meydana çıkaramadım. Çünkü kör kütük sarhoş durumdayım.
I understand you were inebriated.
Henüz tam olarak ayılamadığınızı anlayabiliyorum.
He's absolutely convinced he has to spend his entire life slightly inebriated just to function.
Hayatının tamamını işlerini yapacak kadar yarı sarhoş geçirmek zorunda olduğunu tamamen kabullenmiş.
I think I might have been partially inebriated the other night.
Sanırım geçen gece bir parça.... sarhoş olduğum için
I do not think that it is for you, you are inebriated, and Mr. Patel has a clear policy.
Bunları kendinize aldığınızı sanmıyorum,... oldukça sarhoşsunuz,... ve Bay Patel'in çok açık bir politikası var.
Now I am, I'm legally inebriated.
Şimdi sarhoşum, yasal olarak sarhoşum.
I'm not in the habit of letting inebriated men into my house at 2 : 00 in the morning.
Gecenin ikisinde sarhoş erkekleri evime almak gibi bir alışkanlığım yoktur.
Hey, kids, I'm Peepants, the inebriated hobo clown.
Hey, çocuklar, ben Sidikli Pantolon, sarhoş serseri palyaço.
You are inebriated, madam.
Sarhoşsunuz, bayan.
said this party was out of control, and that annie was inebriated.
Meslektaşımın biriden bu partinin kontrolden çıktığına... ve Annie'nin sarhoş olduğuna dair bir haber aldım.
Won't know till post, but I can definitely tell you that she was inebriated at the time of death.
Otopsiye kadar kesin bilemem. Ama öldüğü sırada sarhoşmuş.
Yeah, but the killer isn't gonna drag an inebriated flight attendant through an entire plane full of people.
İyi de katil sarhoş bir hostesi insanlarla dolu bir uçakta sürükleyerek götürmez ki.
Two. A maid and a businessman who was rather inebriated.
Bir temizlikçi ve sarhoş bir iş adamı.
She's pouring liquor down the throat of an inebriated party girl?
Ayyaş bir hatunun gırtlağından aşağı içki mi döküyor?
- Inebriated?
- Ayyaş?
And if Mr. Hansen wasn't the aggressor, as he contends... and especially given his inebriated state... it's possible that he concocted a revenge fantasy.
Çelişkili ifadeler var. Ayrıca, eğer Bay Hanson ileri sürüldüğü gibi saldırgan değilse, sarhoşluğun da etkisiyle bir intikam hayali hazırlamış olabilir.
The driver's inebriated and covered in blood.
Sürücü sarhoş ve kanla kaplı..
But I'm inebriated, right.
Ama sarhoştum.