Inexorable Çeviri Türkçe
44 parallel translation
This inexorable process begins the moment a rock forms and new minerals crystallise within it.
Bu geri dönüşsüz süreç, kayanın oluştuğu anda başlar ve yeni mineraller kayanın içinde kristalize olurlar.
A little dose of unexpected in the inexorable monotony of time...
Zamanın yılmaz monotonluğunda küçük bir değişiklik...
Delight is to him... who, against the proud gods and commodores of this earth... stands forth his own inexorable self... who destroys all sin though he pluck it out... from under the robes of senators and judges!
Bu dünyanın görkemli tanrılarına ve büyük kaptanlarına karşı kendi inandığı doğrulardan sapmayanlara senatörlerin ve yargıçların cüppelerinin altındaki bütün günahları ortaya çıkartıp yok edenlere, şan olsun!
Subject to the inexorable pendulum of fate which must destroy him finally.
Ve sonunda onu yok edecek olan, kaderin amansız sarkacıyla karşı karşıya.
No, if you really want to make a polemical piece about the Italian Catholic consciousness, you would need a much higher degree of culture as well as inexorable logic and clarity.
Yok gerçekten İtalyan Katolik vicdanıyla ilgili tartışmaya açık bir bölüm olsun istiyorsanız, o zaman daha yüksek bir kültür düzeyine... ve dirençli ve aydınlık bir mantığa gerek var.
And only with inexorable energy we will be able to bring the final catastrophe.
Son darbeyi yalnızca merhametsiz bir kararlılıkla vurabiliriz.
Motionless anglers sit, their eyes following the inexorable drift of their floats.
Yerinden kıpırdamayan balıkçılar oturmuş olta mantarlarının batmadan suda yüzüşünü izliyorlar.
Here first begins the inexorable gravitational collapse which dominates the lives of the stars.
İşte burada kaçınılmaz olan,... yıldızların yaşamına etki eden kütle çökmesidir.
We never made him understand how formidable how inexorable the forces against him were.
Ona karşı olan güçlerin ne kadar sert ve insafsız olduklarını anlamasına asla izin vermedik.
Another shot of mysterious, inexorable, official justice.
İnsafsız, akıl sır ermez ama hak görülen cezaların başka türlüsü.
I read an inexorable purpose in his gray eyes.
Gri gözlerindeki acımasız amacı seziyordum.
He triumphed over the past, or so it seemed. But sometimes, the past is inexorable.
Geçmişine galip geldi ya da öyle görünüyordu ama bazen geçmiş acımasız olabilir.
An inexorable evolution toward a Vulcan philosophy has begun.
Yalvarıştan evrimleşen Vulkan felsefesi çoktan başladı.
What about the 80 years we have to live between those two inexorable bookends?
Bu iki acımasız son arasında yaşamamız gereken 80 yıl ne olacak?
Your anger at the inexorable alienation of late-20th-century life is sadly misdirected.
Yüzyilin sonlarinda görülen yabancilardan nefret etme eylemini yanlis kisiye uyguluyorsunuz.
It's inexorable.
Bu anlamsız.
- It means inexorable.
Acımasız demek.
Most of the liberal world was watching in horror at the inexorable rise of the Reagan-Thatcher right wing fuck-buddy coalition.
Liberal dünyanın büyük çoğunluğu, sağcı Reagan-Thatcher sikiş koalisyonunun amansız yükselişini dehşetle izlemekteydi.
"Yet death and inexorable destiny are waiting for me".
"Ama ölüm ve amansız kader beni bekliyor."
Honestly, St John... He is as inexorable as death!
Doğrusunu söylemek gerekirse Peder John tam bir ölü.
That would be... "... inexorable, irresistible, benignant, to broader lands and better days. "
Çok kolay "kabına sığmayan, karşı konulmaz, parlak, daha güzel yarınlar ve mutluluklar."
John- - he's as inexorable as death!
Peder John'un varlıklı olmamasını önemsemiyor mu?
It is wat underlies the inexorable passage from youth to old age.
Entropi ; gençlik yaşlarından, yaşlılığa acımasız geçişin altında yatandır.
You see, the law on the one hand is inexorable to the cries and lamentations of the prisoners.
Anlıyor musunuz, yasalar bir taraftan, mahkumların haykırışlarına karşı acımasızlar.
Inexorable.
Acımasız.
Probably a third of all species will be on an inexorable path to extinction by 2015.
Muhtemelen 2015 yılında, canlı türlerinin çoğu yok olmanın eşiğinde olacak.
You must understand that during this period there were a series of reprisals which fit one another in a sort of inexorable logic,
Bu dönemin insanların kin duygusuyla sürekli birbirine saldırdığı bir dönem olduğunu unutmamalısınız.
Standing here, you get the impression of immense, inexorable power which is sort of just driving round and round.
Burada dururken elde ettiğiniz izlenim muazzam ve amansız bir gücün etrafta dönüp durmasıdır.
But by sheer force of numbers- - and the inexorable will of their genes- - they prevail.
Ama sayıca üstünlükleri ve genlerine işlenmiş boyun eğmez iradeleriyle, başaracaklar.
And, please, gentlemen, let us not for a moment lose sight of our goals : To protect the honest citizen... to teach the criminal that regardless of his subterfuges... his twisting, his squirming and slimy wriggling... he cannot escape the one inexorable rule of law enforcement... that you can't get away with it.
Lütfen beyler, şimdi amaçlarımızı yeniden hatırlayalım masum insanları korumak için suçlulara bahanelerinin ardına gizlenemeyeceklerini öğreteceğiz kaçmaya çalışacak, kıvranacak ve iğrenç şeyler yapacak eğer siz bu merhametsiz adamları yakalamak konusunda bize destek olursanız, adalet yerini bulacaktır.
coming SOON ln the year 2096 A.D., humanity was heading toward a sad and inexorable sunset.
MS 2096 yılı insanlık gün batımına doğru ilerlemenin peşinde..
It is the inevitable, inexorable passage of time that changes the rules.
Zamanın kaçınılmaz acımasızlığı kuralları değiştirir.
Humanity is an inexorable upward march!
İnsanlık durdurulamaz bir yükselişe doğru yürümekte!
The modern world- - an inexorable march of progress.
Modern dünya. amansız bir marşın gelişimi.
Jack, I'm afraid you don't fully grasp your current inexorable station, so allow me to educate you.
Jack, korkarım ki şu anki değiştiremez konumunu tam anlamış değilsin sana öğreteyim.
The connections inexorable of this age?
Çağımızın değiştirilemez bağlantıları.
What sadist decided that we should celebrate the inexorable march toward death, anyway?
- Hangi sadist ölüme doğru olan önlenemez yürüyüşümüzü kutlamamız gerektiğine karar vermiştir acaba?
Because the system is cold, inexorable and mathematical.
Çünkü sistem soğuk, amansız ve matematiksel.
One of the less bullshitty conventions of the cancer genre... is the convention known as the "Last Good Day"... when it seems like the inexorable decline has suddenly plateaued... when the pain is, just for a minute, bearable.
Kanser janrının en boktan olmayan geleneklerinden biri de "Son İyi Gün" olarak bilinen gelenektir. Kişinin, amansız kötüye gidişatının birden durduğu acının, bir dakikalığına da olsa dayanılabilir olduğu zamandır.
It crept northward at the pace of a few inches per year on its slow but inexorable rendezvous with Asia.
Asya kıtası ile olan yavaş fakat amansız randevusuna doğru her yıl bir kaç cm. kuzeye sürükleniyordu.
- Of what? - Of the unceasing, inexorable march of everything towards predictability, blandness and mediocrity.
- Her şeyin sıradanlığa monotonluğa ve tahmin edilebilirliğe doğru olan sonsuz yolculuğunun.
It's been my inexorable pattern of behavior.
En insafsız davranış şeklim bu oldu.
We merely abandoned them to their own inexorable faith.
Onları yalnızca kendi acımasız inançlarıyla bırakıyoruz.
Inexorable. I mean, she's the one...
Değiştirilemez!