Inheritance Çeviri Türkçe
1,294 parallel translation
My son, I'm sorry to leave you such an awful inheritance.
Oğlum, sana böyle bir kalıtım bıraktığım için çok üzgünüm.
Not yet... About the inheritance... It's not all finished yet.
Henüz mirasla ilgili işlemler bitmedi.
Would you kill me to get the inheritance?
Mirasımı almak için beni öldürür müsün?
- And he left you that inheritance?
- Ve o sana bunu miras mı bıraktı?
I mean, like this, auctioning off some poor widow's inheritance.
Yani, bunun gibi, zavallı dul bir kadının mirasını satıyorsunuz.
The inheritance?
Miras mı?
Not an inheritance... it's a trust.
Miras değil, fon.
My grandmother gives everyone their inheritance when they get married.
Büyükannem evlenen herkese mirastan payına düşeni veriyor.
A very handsome, witty young man about to come into his inheritance.
Yakışıklı, esprili ve mirasa konacak genç bir adamdan.
I realized then that the only inheritance Stanf ord was going to get... was her collection of Chanel suits.
Stanford'un alacağı tek mirasın Channel kıyafetleri koleksiyonu olduğunu anladım.
Before you do more damage to yourself or your grandchildrens'inheritance you'll stop living alone.
Kendini ve torunlarının mirasını daha çok yıpratmadan, yalnızlıktan vazgeçeceksin.
Klorel will return... to claim his inheritance.
Klorel, mirasını talep etmek için dönecek.
May he make us an everlasting gift to you and enable us to share in the inheritance of your saints with Mary, the virgin mother of god with the apostles... the martyrs...
Ölümsüz bir bağışta bulundu ve O'nun sayesinde azizlerin, kutsal bakire Meryem'in havarilerin mirasından yararlandık.
My late father squandered any esteem in which we were held along with my inheritance.
Babam, mirasıyla birlikte ailemizin tüm saygınlığını da tüketti.
Grace Stepney must feel she has no right to that inheritance.
Grace o mirasta hiç hakkı olmadığını hissediyor olmalı.
Uncle Sam is gonna slap me with a big inheritance tax on this place... and I can't just let it sit here and eat a hole in my pocket.
Sam Amca burası için bana yüksek bir miras vergisi kökleyecek ve burada durmasına izin verip cebime kocaman bir delik açmasına izin veremem.
Inheritance tax, land tax, school tax, you're-lucky-to-be-alive tax!
Veraset vergisi, arazi vergisi okul vergisi, yaşadığın için şanslısın vergisi!
The y've shared out the inheritance but the y still need a manager.
Mirası paylaştılar ancak bir yöneticiye ihtiyaçları var.
He's already explained what happened with the inheritance.
Zaten mirasa ne olduğunu bana açıkladı.
I have... the inheritance plus something I can get from the lawyer... plus my money totals... 200 grand.
Bakalım... miras artı avukattan alabileceklerim... artı benim param, toplam... 200 bin.
This boy has seduced my daughter for the sake of her inheritance
Bu çocuk kızımı baştan çıkardı.
Yes, about a month prior to Henry's death he and Lorna came to see me about Increasing Lorna's inheritance.
Evet, Henry'nin ölümünden bir ay kadar önce O ve Lorna, Lorna'nın miras payını yükseltmek için beni görmeye geldiler.
No husband, no inheritance.
Kocan yok, herhangi bir mirasın da.
Just dipping into my inheritance.
Genlerimde var.
Even in the closest families, an inheritance always screws things up.
Bilirsin, en yakın ailelerde bile, miras bir çok şeyi berbat eder.
I bought it with her inheritance.
Ona miras kaIan parayIa aIdım orayı.
Perhaps not inheritance. Perhaps divorce, freedom to remarry.
Mirasla olmaz da boşanma ve yeniden evlenme özgürlüğüyle olur.
Besides, he has an inheritance!
Bunun yanında. Mirası da var!
It has in itself the inheritance of knowing how to formulate problems... in an objective and cold way.
Onda, kendi içinde, problemlerin nasıl objektif ve soğukkanlı bir yöntemle... formüle edileceğinin bilgisi vardı.
To leave you with an inheritance.
Sana miras olarak bırakmak istediği.
With Derek gone, the inheritance is his the younger brother and black sheep of the family.
Derek gidince, bütün miras ailenin yüz karası olan küçük kardeşe kaldı.
The Natalie inheritance came through.
Natalie'nin veraseti geldi.
That thing with Natalie, the inheritance, it came through.
Natalie ile ilgili şey, miras, sonuca ulaştı.
YOU WANT ME TO USE MY INHERITANCE MY FATHER GAVE ME?
Babamın bana bıraktığı mirası ister misin?
You may look like our father, but we'll fight any further paternity and inheritance claims every step of the way.
Babamıza benziyor olabilirsin, ama babalık davası ve miras haklarımız için yolumuzdaki her sorunu aşacağız.
I'm not here to make an inheritance claim.
Burada miras için bulunmuyorum.
How big of an inheritance claim are you talking about here?
Ne kadar büyüklükteki mirastan bahsediyoruz?
I don't suppose there's any inheritance in this!
Herhangi bir mirasın olduğunu sanmıyorum.
You will take the inheritance.
Mirası sen alacaksın.
You will take the sacred inheritance of the Jew. Huh.
Yahudi'lerin gizli mirasını sen alacaksın.
- Not now! Tell him I'm trying to protect his inheritance.
Ona mirasını korumaya çalıştığımı söyle.
Five grandkids, 60 percent inheritance tax.
Beş torun, yüzde 60 veraset vergisi.
She had a nice little inheritance stashed away for a rainy day.
Mirastan kalan küçük miktarda hoş bir birikimi varmış.
Her inheritance.
Karının miras hakkı.
About the inheritance?
Mirastan peki?
Didn't want to fuck up my inheritance, did I?
Mirasımı berbat etmek istemezdim, değil mi?
And there are inheritance laws!
- Ve miras hukuku denen bir şey de!
You knew he went to his notary, and when you were sure about your inheritance...
Onun çalıştığı noterlik dairesine gittiğini biliyordun, ve mirasından da tam emin olduğunda.
He felt his parents had hid his inheritance from him.
Aile mirasını alamayacağını sanmış.
To get the inheritance, I gotta be married tomorrow.
Mirası almak için, yarına evlenmiş olmam gerekiyor.
It's for the sake of her inheritance that I'm putting up with you
... Sahiba'nın hikayesi, bitmişter.