Intentional Çeviri Türkçe
496 parallel translation
We thought it was intentional.
Onların da arada sırada eğlenmeye ihtiyaçları var.
Well, it wasn't intentional.
İsteyerek yapmadım.
Sure because I'm a fool, a deliberate, intentional fool and that's the worst kind.
Tabii aptal olduğum, kasten, bile isteye aptal olduğum için. En kötüsü de budur.
It was an intentional killing.
Bu... Kasıtlı bir cinayet.
- If I do, it isn't intentional.
- Yapıyorsam bile bu isteyerek değildir.
It may not be intentional.
Başarısızlık bilerek olmayabilir.
It's not intentional
Kasıtlı yapmıyorum.
Now we come to the intentional part of our program.
Şimdi programımızın niyetlendiğimiz bölümüne geliyoruz.
I'm sure it wasn't intentional, ma'am.
Eminim kazara oldu, efendim.
He's sick. And it wasn't intentional, but inevitable.
Ayrıca kasten değil, zaruretten yaptı.
Sorry, that wasn't intentional.
- Özür dilerim, bilerek yapmıyordum.
We have now achieved the dubious distinction of making our own major catastrophes both intentional and inadvertent.
Şimdi ise, kendi, önemli felaketlerimizi yaratmanın ihtiyari veya gayriihtiyari belirsiz ayrımına varmış bulunmaktayız.
Any reference to people living is purely intentional.
Yaşayan bir insan ismi vermek kesinlikle yasaktır. Hadi çocuklar.
It was not intentional.
Bu kasıtlı olmadı.
It was intentional.
Kasıtlıydı.
- An intentional one.
- Bilerek yapıldı.
I'm sure it's intentional.
Bunun bilerek yapıldığına eminim.
It was intentional.
Kasıtlı yaptı.
That was intentional.
Aynen özellikle yaptım!
Villa Hoffmann, perhaps the similarity is intentional.
Villa Hoffmann, belki benzerlik kasıtlıdır.
Never mind, it wasn't intentional
Boş ver, kasti değildi zaten!
Devon, it wasn't intentional.
- Devon, bunu isteyerek yapmadım.
Some neighbors who saw them being taken away... say that the fire might not have been intentional.
Onları götürülürken gören bazı komşuları yangının kasıtlı çıkartılmadığını söylediler.
I know already that you would tell me that its intentional, to put emphasis on the central motive, right?
Bunu bilerek merkezi vurgulamak amacıyla yaptığını biliyorum.
I can't keep on believing it was intentional.
Sürekli bu olayın kasıtlı birşey olduğuna inanamam.
Intentional face contact, penalty point.
Kasıtlı yüze dokunma, ceza puanı.
- "Steal home?" - "Intentional walk?"
- "Evi çal mı?" - "Kasti yürüme mi?"
I believe the conclusion must be that the explosion was not intentional.
Bence efendim, patlamanın kasıtlı olmadığı sonucuna varmalıyız.
Yes, Mom, "intentional grounding."
Evet anne, kasti faul.
I'm not implying that you did anything intentional, I'm just trying to solve the mystery.
İsteyerek bir şeyler yapmış olduğunuzu ima etmiyorum, ben sadece bu gizemi çözmeye çalışıyorum.
Then, are you implying an intentional assault?
O zaman, maksatlı bir saldırı olduğunu mu kastediyorsunuz?
And all this, you think, is due to some intentional interference by...
Ve bütün bunların nedeni sizce, kasıtlı olarak...
I'm sure that's intentional.
Evet, bunun kasıtlı olduğuna eminim.
It's not intentional.
Bu kasıtlı değil.
My lawyer's going to sue for malicious prosecution... intentional harassment and breaking a guy's heart.
Avukatım kasıtlı takip, taciz ve kalp kırmadan sizi dava edecek.
Yes? - Is the remarkably sexist drivel spouted by Malibu Stacy... intentional, or is it just a horrible mistake?
- Malibu Stacy'nin bir sürü cinsel ayrım klişesi laflar etmesi kasıtlı mı, yoksa korkunç bir hata mı?
You know this wasn't intentional.
Bunu bilerek yapmadığını biliyorum.
- Yeah, but with you it's intentional.
- Evet, ama sen bilerek yapıyorsun.
Suppose it's just intentional.
Ya bilerek kaybolduysa.
Ray I'm sure it wasn't intentional.
Ray eminim kasıtlı yapmamıştır.
- Unlikely to be intentional deviation.
Başaracağı tahmin edilmeyen yerleşik yöntemden kasıtlı şekilde sapma.
It's got to be intentional.
Bu kasıtlı olmalı.
Now, this is very intentional.
Bu kasıtlı olarak yapılan bir şeydir.
You know, I wish I could tell you that it was all intentional.
Keşke bunları kasten yapmıştım diyebilsem.
Intentional or not, I don't know.
Kasıtlı veya değil. Bilmiyorum.
Bud Parker, William Johnson... you are charged with desecration of a public building... and with the intentional use of prohibited paint colours... in violation of the Pleasantville code of conduct... and laws of common decency.
Bud Parker, William Johnson... Bir kamu binasına zarar vermekle suçlanıyorsunuz. Bilerek ve isteyerek yasak renkleri kullandığınız Pleasantville yasalarını ihlal ettiğiniz ve genel ahlaka saldırdığınız iddia ediliyor.
.. whether the fire was intentional...
.. yangının kasıtlı olup olmadığı...
In the matter of Bepp vs. Foote, intentional marriage interference we find in favor of the defendant.
Vardık, Sayın Yargıç. - Kararınız nedir? 'Bepp, Foote'a karşı', evlilik ilişkisine kasıtlı olarak müdahale etmek davasında, davalı lehine karar aldık.
An intentional fabrication.
Güzel.
I mean, was this murder intentional?
- Bu cinayet bilerek mi işlendi?
In trial with Ally, my hands swish. It's not intentional.
Mesela, Ally'le duruşmadayken ellerimi sallıyorum.