English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / Intrusive

Intrusive Çeviri Türkçe

166 parallel translation
An intrusive stranger.
Kendini zorla kabul ettiren bir yabancı.
Do not be intrusive.
Lütfen.
I apologize for being intrusive, Miss.
Böldüğüm için özür dilerim Bayan.
I hope I'm not too intrusive if I ask you what kind of services.
Ne tip bir hizmet olduğunu sormamın bir mahsuru yoktur umarım.
But I don't think the public finds that nearly as intrusive and ugly as they do the inside graffiti.
Ben kamunun zorla girilen veya çirkin bir yer olabileceğini düşünmüyorum, Onlar içeriyede graffiti yapsalarda.
Peggy, I don't mean to be intrusive.
Peggy, işine burnumu sokmak istemiyorum.
But the patient's wife grows more and more intrusive.
Hastanın karısı, doktoru zorlamaya devam ediyor.
Please excuse the unusual interruption but under the circumstances I thought that patching communications through the holodeck program would be less intrusive.
Beklenmedik kesinti için üzgünüm, ama bu şartlarda... size sanal güverte programından ulaşmanın daha az sıkıntı yaratacağını düşündüm.
I find it very intrusive.
bence çok zorbaca bir hareket.
Mitch, I hope you don't think us intrusive but stability in the family has a special importance for us.
Mitch, umarim saygisizlik ettigimizi dusunmezsin ancak bizim icin ailede istikrarin ozel bir onemi var.
Ever louder, baser and more intrusive lies... which dull their senses... so they're unable to hear our message.
Her zamankinden daha gürültülü, daha adi, daha içe işleyen yalanlar... duygularını köreltiyor... bu yüzden mesajlarımızı duyamaz hale geliyorlar.
He was expansive intrusive, inappropriate, euphoric.
İçten zor kullanan, münasebetsiz, aşırı mutlu ve heyecanlı.
The dog is eating the food, the pianist is too intrusive, the Pinot Noir is far too stagy...
Bak Niles, köpek yemeği yiyordu, piyanist rahatsız edici, Pinot Noir fazla yapmacık.
Well, it's the least intrusive method of observation
- En az rahatsız eden gözlem biçimi.
Make it a little less intrusive on the little one.
Yavrucuk biraz alışmış olur.
Aggressive. intrusive.
- Agresif. Müdahaleci.
Narrow-minded, intrusive, completely insensitive... oblivious, and cheap.
Dar kafalı, davetsiz gelen, tamamen düşüncesiz... unutkan ve ucuz.
You've been intrusive enough.
Zaten yeterince bu işe zorla girdiniz.
I'm sure you don't even realize... "when you're being overbearing, critical, and intrusive."
"Eminim ne zaman bir otoriter... eleştirmen ya da davetsiz misafir olduğunun farkında bile değilsindir"
I'm intrusive?
Ben davetsiz misafirim?
You think, among other things, that I'm intrusive, criticaI- - Overbearing.
Diğerlerinin dışında benim davetsiz misafir, eleştirmen- - otoriter.
It doesn't seem quite as intrusive as it did when it got here.
Buraya ilk getirildiğindeki kadar büyük görünmüyor gözüme.
Could I be so intrusive as to ask why?
Neden diye sorsam çok mu patavatsızca olur?
- A difference between prohibiting abortion and ordering intrusive major surgery.
Kürtajı yasaklamakla izinsiz, büyük bir ameliyatı emretmek arasında fark var.
He is intrusive.
Çok mütecaviz.
I can whistle, but the click's less intrusive.
Islık çalabilirdim, ama tıklamak daha az gayri ciddi geldi.
£ ­ lt's very intrusive.
Rahatsız edici!
She thinks reading is intrusive.
Kitap okumanın rahatsız edici olduğunu sanıyor.
Think this is intrusive? Okay.
Öyle olduğunu düşünüyorsun, tamam!
£ ­ Are we intrusive?
Rahatsız edici miyiz?
Excuse me. I don't mean to be intrusive, but I'm curious.
Afedersiniz. Araya girmek istemem, ama merak ettim.
- This is very intrusive, isn't it?
- İzinsiz oldu biraz, değil mi?
- Look, this whole Dawson Leery, investigative reporter at large thing... it's intrusive.
- Bu serbest araştırmacı gazeteci Dawson Leery olayı münasebetsiz bir duruma dönüştü.
might be discovered by an intrusive press and public, and you're also implying that...
Sırrı ortaya çıkmayacaktı.
It's a little intrusive.
Biraz özelimize giriyor.
You're intrusive.
Patavatsızsın.
How am I intrusive?
Nasıl patavatsız oluyorum?
Admiral, I find the press to be an intrusive presence.
Amiral, ben basını tecavüzkar olarak buluyorum.
It's intrusive.
Haneye tecavüz gibi.
Forgive me if I ask you anything too intrusive. It's just my job.
Çok özel bir soru sorarsam kusura bakmayın, işim bu.
It's intrusive.
Zorla giriyorsun.
- I've had it with your intrusive pettiness.
Sürekli küçük şeylere takılıp bana müdahale etmenden bıktım
Look, I don't mean to be intrusive, but we don't know quite what Charlie was up to... or who he was up to it with.
Bakın işinize karışmak istemem ama... ama Charlie'nin neyin peşinde olduğunu veya... kimin peşinde olduğunu bilmiyoruz...
I didn't mean to be intrusive before.
Zorla girmek istememiştim.
- One cannot be so intrusive, I told you.
- Kimse içeri giremez, sana söyledim.
I suggest you try to find a less intrusive way to penetrate their defences.
Savunmalarını aşmak için daha az müdehaleci bir yöntem bulmanızı öneririm.
It's pleasant, not intrusive, but recorded at a subsonic level is a mantra.
Bu sadece müzik. Hafif, insanı rahatsız etmeyen. Ama duyulmayacak seviyede bir mesajla kaydedilmiş.
I don't mean to be intrusive.
Zorlayıcı olmak istemiyorum.
For being a nagging, intrusive, Overprotective pest.
Bu kadar pimpirikli, ısrarcı ve aşırı korumacı bir baş belası olduğu için...
Yeah, those bastards are always so intrusive.
Evet, o puştlar her zaman zorba olmuştur.
We're having quite the intrusive morning, so far.
Oldukça rahatsız edici bir sabah geçiriyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]