English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / Ironclad

Ironclad Çeviri Türkçe

176 parallel translation
You had an ironclad contract with Shields Productions.
- Shields Prodüksiyonla katı bir kontrat imzalamıştın
No, Jerry. I've an ironclad rule. I wouldn't sleep with Christopher Columbus on the first date.
İlk randevuda Kristof Kolomb bile olsan, seninle yatmam.
- Why change your ironclad rule? - Huh?
Asla çiğnemediğin kuralını neden değiştirdin?
I see us gettin an ironclad guarantee from, uh... from some good company like, uh, uh...
Bizi tekrar görüyorum, kar yolları kapamadan önce zırhla kaplı araçlarla içkiyi salona kadar getirmesi için...
You don't have to have an ironclad case.
Geçerli bir sebep bulmak zorunda değilsiniz.
His name's Garullo, but his alibi is ironclad.
Adı Garullo, ama mazereti sağlam.
Not true, the student Antonio Pace has an ironclad alibi.
Hayır, Antonio Pace yeterli bir kanıt değil.
We can't draw any ironclad conclusions.
Katı sonuçlara varamayız.
We had an ironclad contract.
Kapı gibi kontratımız var.
In other words, Hassan Salah has ironclad alibis for both murders.
Bir başka deyişle, Hasan Salah'ın her iki cinayet için de demir gibi sağlam tanığı var.
I want to recut Night Wind, but Felix has an ironclad contract.
Gece Rüzgarı'nı elden geçirmek istiyorum, ama Felix'in taş gibi bir sözleşmesi var.
He's got an ironclad alibi.
Çok sağlam tanıkları var.
I know this guy who has an ironclad way of making money. I can't lose or get hurt.
Kuvvetli para kazanma yolu olu bu adamı biliyorum. Kaybedemem ya da canımı yakamam.
We are, but we want a contract agreement that's ironclad.
Hazırız ama kuvvetli bir sözleşme istiyoruz.
I know someone who knows an ironclad way of making money.
Kuvvetli para kazanma yolu olu bu adamı biliyorum. Kaybedemem ya da canımı yakamam.
We are, but we want a contract agreement that's ironclad. If you buy it, you can't break it up.
Hazırız ama kuvvetli bir sözleşme istiyoruz.
You signed ironclad nondisclosures.
Çok katı sözleşmelere imza attın.
O'Shea has an ironclad alibi, right?
O'Shea'nın zırhlı bir mazereti var, doğru mu?
Just that Lena has an ironclad alibi for the night of her husband's death.
Sadece Lena'nın kocasının öldürüldüğü gece için demirden bir mazereti olduğunu.
But we have one ironclad rule. You cannot open someone else's mail.
Ama bunların en önemlisi, başkalarının mektuplarını açmamaktır.
There is an ironclad agreement... between federal, state and local governments and the Airports Commission.
Hükümet, belediye ve DHMİ arasında imzalanmış ciddi bir protokol var.
Regular ironclad constitution, huh, Wayland?
Demek sağlam bir bünye ha, Wayland?
This is ironclad.
- Yemin ederim.
He's got an ironclad alibi.
- Hayır teşekkürler. - Su götürmez bir mazereti var.
This is an ironclad rule.
Bu katı bir kuraldır.
But even though the pun was weak, the contract was ironclad.
Ama Pun zayıf olsa bile, sözleşme zırhlıydı.
Not exactly ironclad logic.
Bu pek mantıklı gelmedi.
Very big on ironclad prenups... and as you can see, massive competition.
Demir gibi evlilik anlaşması yapıyor ve gördüğün gibi rekabet çok büyük.
Okay, the system's Ironclad Security.
Tamam, sistemin tamamı Ironclad Güvenlik.
They'll be at Ironclad.
Sanırım Ironclad'dalar.
Ironclad Security.
Ironclad Güvenlik
I was cruising around Ironclad's server at the root COBOL level... when someone counter-cracked me, hacked into my machines, my data.
COBOL root seviyesinde Ironclad sunucusunu dolaşıyordum... biri beni hackledi, bilgisayarlarıma sızdı, verilerimi kırdı.
- Ironclad's computers.
- Ironclad'ın bilgisayarları.
Call Ironclad.
Ironclad'i ara.
Now, if you had ironclad evidence... of Winter killing a man in cold blood for no good reason, then I could do something, maybe.
ONU ESİR ALIRIZ. BAY lRWIN Winter'ın yok yere, soğukkanlılıkla adam öldürdüğüne dair... su götürmez bir kanıtın olsa, belki bir şeyler yapabilirdim.
THESE ID'S ARE IRONCLAD WITH AN ELECTRONIC PAPER TRAIL THAT'S FOOLPROOF.
Bu kimlikler dört dörtlük elektronik şeylerle korunaklı.
An ironclad berth now lying on the foot of Wall street.
Zırhlı limana yanaşıyor, şu anda Wall Caddesinin ayağında yatıyor.
Ironclad, unbreakable. Leave the light on, Mommy.
Kırılmaz, demir lşığı bırak anne...
In front of the ironclad window, I raise my eyes to contemplate the twinkling stars that look like my mother's eyes and make me lower my head, devoured by guilt.
Pencerenin önünde düşünmek için gözlerimi annemin gözlerine benzeyen yıldızlara doğru kaldırıyorum.
The bad news is, it's ironclad, meaning it'll take a dozen extra lawyers.
Kötü haber, sözleşme bozulamıyor. Yani bir düzine avukat lazım.
- As you know, it's ironclad. - We tried to reach Freddy Bender.
Bildiğin gibi hiç açık yoktur.
Both great covens and an ironclad peace treaty with the Lycans.
Hem büyük topluluklara, hem de Lycanlarla bir barış anlaşmasına.
She left a clear... and indisputable will. It's ironclad.
Açık ve tartışma... kabul etmez bir vasiyet bıraktı.
Ironclad.
Demir kaplı.
But that release you signed is ironclad.
Ama attığın imza çok önemli.
Laura seeger has an ironclad alibi. / I know.
Laura Seeger cinayet saatinde başka bir yerdeydi ama. - Biliyorum.
How can our two great suspects both have ironclad alibis?
İki şüphelimizin de nasıl sağlam tanıkları olabilir?
I can't wait to tell Sandecker that you're not gonna be at the museum tonight because one of your contacts from the Nigerian underworld has found evidence of a Civil War ironclad shipwrecked
Sandecker'a bu gece müzeye gidip orada Nijerya yer altı dünyasındaki bağlantının iç savaşta kaybolan zırhlı geminin izlerini
Captain of the CSS ironclad Texas.
CCS Texas adlı zırhlı geminin komutanı.
An ironclad couldn't make it with her draft.
O zırhlı gemi o derinlikte yüzemez.
There are no signs the victim struggled, and our only suspect has an ironclad alibi.
Tek şüphelimizin de sağlam bir tanığı var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]