Irreplaceable Çeviri Türkçe
251 parallel translation
Absolutely irreplaceable stuff.
Paha biçilmez görüntülerdi onlar.
You were about to ask, Mr. Marlowe, why I should be so reckless... as to go out in the evening wearing an irreplaceable necklace.
Şimdi böylesine eşsiz bir gerdanlığı dışarıda takarak neden bu kadar düşüncesiz davrandığımı soracaksınız bay Marlowe?
Madam, you saved the life of the one man who's irreplaceable in our country.
Hanımefendi, siz, ülkesinde yeri doldurulamaz bir insanın hayatını kurtardınız.
They're irreplaceable.
Bunlar eşsiz şeyler.
As far as I'm concerned, he was irreplaceable.
Korkarım ki, o vazgeçilmezdi.
What I love in you is that irreplaceable thing... the life inside you.
Sende sevdiğim eşsiz şey içinde var olan hayat.
Even though there are no irreplaceable government documents in the city... many of our largest corporations keep their records there.
Devletin oradaki birçok belgesi geriye getirilemeyeceği gibi... çokça büyük şirketlerimiz de kayıtlarını orada tutuyor.
- They're quite irreplaceable, you know.
- Yeri doldurulamaz.
I mean, he's irreplaceable.
Yani, onun yeri doldurulamaz.
No one's irreplaceable.
Kimsenin yeri doldurulamaz değildir.
You'll again find this comradeship... irreplaceable and yet eaten away by a lack of reality.
Bir kez daha bu yoldaşlığı yeri doldurulamaz olduğu kadar gerçeklik eksikliği dolayısıyla hırpalanmış bulacaksın.
Captain, I am watching four very valuable, one almost irreplaceable, members of the Starfleet failing before my eyes. I want to do something to help.
Dört çok değerli ve bir tane yeri doldurulamaz Yıldız Filosu üyesinin gözümün önünde yok olduğunu görüyorum.
We're both unique... and irreplaceable
İkimiz de eşsiziz ve yeri doldurulamaz.
- Irreplaceable.
- Yeri doldurulamaz.
Frederick thinks he's become irreplaceable... but he's mistaken.
Frederick yerinin doldurulamayacağını sanıyor... ama çok yanılıyor.
He is unique, irreplaceable, whoever he is.
Hayır. O emsalsizdir, kim olursa olsun yerine konamaz.
It's not enough to say the book is irreplaceable?
Bu kitap da değiştirilemez değil mi?
They're irreplaceable.
Bir eşi yok.
Except that which is irreplaceable, your lives.
Yerine konulması olanaksız hayatlarınız hariç.
Irreplaceable, its value cannot be estimated in terms of money.
Eşsiz, değeri parayla ölçülemez.
He's irreplaceable!
Yeri doldurulamaz!
A judge like you is irreplaceable.
Sizin gibi bir hakimin yeri doldurulamaz, doldurulamaz.
As president of this company, you're an irreplaceable asset, and I don't want anything to happen to you tomorrow.
Bu şirketin başı olarak sen vazgeçilmezsin ve yarın güvende olmanı istiyorum.
Irreplaceable.
Yerine yenisi konulamaz.
I don't know why you're going on so about this kid being irreplaceable.
Onun yerine niçin başkasının girmesini istemediğini anlamıyorum.
It's my experience that nobody's irreplaceable.
Kimse kimsenin yerini tutamaz.
well, it's not like she was irreplaceable or anything.
Sonuçta yeri doldurulamaz biri değil.
It's an irreplaceable symbol of our love everlasting.
Ölümsüz aşkımızın yeri doldurulamaz sembolüydü.
I'm an irreplaceable Demon Emissary in this world.
Ben bu dünyada yeri doldurulamaz bir Şeytan Misyoneri'yim.
It's a classic, it's irreplaceable!
Bir eşi yoktur.
It's irreplaceable.
Bu yok edilemez.
OH, NO, YOU'RE TOTALLY IRREPLACEABLE.
Tabii, senin yerin doldurulmaz.
- Irreplaceable.
- Yeri dolamaz.
In this difficult time of irreplaceable loss for our country,
Ülkemiz için yeri doldurulamaz kaybının bu zor zamanlarında,
The storage unit where I keep my precious, irreplaceable baby furniture.
Değerli ve eşsiz bebeklik mobilyalarımı koyduğum depo.
It is irreplaceable.
Onun yeri dolduramaz.
It's irreplaceable. A present from your father.
Yeri doldurulamaz, Babandan kalmıştı.
She's irreplaceable.
- O.. eşsiz bir şahsiyet..
She's irreplaceable.
- Mrs. Clockett - Mrs. Crackett, Neden?
No offense, but Cicely is a hole in my life - a deep, dark hole that's devouring four irreplaceable years of my youth.
Alınma ama Cicely, benim hayatımdaki boşluk. Benim gençliğimin yeri doldurulamaz dört yılını, yiyip bitiren derin, karanlık bir boşluk.
- And quite irreplaceable.
- Ve kolay yeri doldurulamaz.
You're not irreplaceable.
Vazgeçilmez biri değilsin.
And it's irreplaceable, unlike you.
Ve yeri doldurulamaz, senin aksine.
Just some personal items, trophies, keepsakes... irreplaceable stuff.
Bazı kişisel eşyalar, ödüller, hatıralar.. yerine yenisi konamayacak eşyalar.
He is irreplaceable.
Eşi benzeri yoktu.
Remember some things are irreplaceable.
Unutma, bazı şeylerin yeri doldurulamaz.
One, a classic Corvette, has been described by experts... as being irreplaceable.
Bunların biri, klasik bir Corvette, uzmanlar tarafından... yeri doldurulamaz olarak tanımlandı.
She's irreplaceable.
Onun yeri doldurulamaz.
Yui taught me about the irreplaceable things.
Yui bana yeri doldurulamayacak şeyleri öğretti
Irreplaceable?
Yeri doldurulamaz mı dedin?
One of twelve irreplaceable assistants.
Yerine yenisi konulmaz asistanlardanım.