Is that a good thing Çeviri Türkçe
546 parallel translation
If so, is that a good thing?
Yani, bu iyi bir şey mi?
Is that a good thing?
Bu iyi bir şey mi?
Is that a good thing?
Bu iyi birşey mi?
- Is that a good thing?
- Bu iyi birşey mi?
Is that a good thing?
İyi bir şey mi?
- Is that a good thing?
- Bu iyi bir şey mi?
A good, clean, honest whack over the'ead with a brick is one thing....... something British about that.
Temiz bir sopa çekilse de yeterdi. Dayağı bile İngilizlerin elinden alıyorlar.
and it is a fact that a wife, even a good one, is not always the right thing to have in a company, if you understand what i'm getting at, but my doucie, my wife,
Ve bir eş iyi bile olsa bir turneye götürülmesi her zaman doğru bir şey değildir. Ne demek istediğimi anlıyorsanız. Ama benim karım, Daucie...
It's a fine thing that my boy, Patrick, is finally hearing something that's good for his soul and he's liking it.
Oğlum için iyi bir şey Patrick. Sonunda ruhunu rahatlatacak güzel şeyler duyuyor ve hoşuna gidiyor.
That is a very good thing to do.
Bunu yapması çok iyi bir şeydir.
Can you assure me, Commander Montagu... as an officer and a gentleman... that this thing you are going to do is good... and worthy ofhim... that if I agree to your request... my son's body will be treated decently and with respect... and that finally he will have Christian burial?
Binbaşı Montagu, ona her ne yapacaksanız bunun iyi ve ona layık bir şey olacağına, bir subay ve bir centilmen sözü verebilir misiniz. İsteğinizi kabul edersem oğlumun bedenine nezaket ve saygıyla davranılacağına, Hıristiyan töreniyle gömüleceğine söz verebilir misiniz?
That he's spared your wicked gossip is a good thing, too.
Bu iğrenç dedikodularınıza maruz kalmaması da iyi bir şey.
There's a great difference between knowing a thing is so and knowing how to use that knowledge for the good of mankind.
Bir şeyin öyle olduğunu bilmekle... bunu insanlığın yararı için kullanmak arasında çok fark var.
Well, when I get it, the only thing that does any good is to jump into a cab and go to Tiffany's.
Böyle hissettiğinde yapılacak en iyi şey bir arabaya atlayıp doğruca Tiffany'ye gitmektir.
Who knows if it was a good thing that I saved you?
Seni kurtarmakla iyi bir iş yaptığımı kim biliyor?
That bull is a thing that might tickle him a good deal.
Bu boğa onu bir hayli eğlendirebilecek bir şey.
Spoken to your good lady, and I've told her, sir... that it is a terrible thing to have happened... and I'm sorry.
Eşinizle de konuştum ve ona olanların ne kadar tatsız olduğunu söyledim. Ve gerçekten özür dilerim.
Well, I feel in my bones that freedom is a good thing I don't has.
Özgürlüğün, bende olmayan güzel bir şey olduğunu biliyorum.
What a good thing it is that we can see.
Görebilmemiz ne büyük bir şans.
I mean, the important thing is that he and Kate have a good relationship.
Demek istediğim, önemli olan onun ve Kate'in iyi bir ilişkisi olması.
She said the thing that stopped her from getting a divorce is that he was doing such a good job running the company.
Kendisini boşanmaktan alıkoyan tek şeyin... kocasının şirketi çok iyi idare etmesi olduğunu söylemişti.
That's generally considered a good thing in business.
Bu iş dünyasında iyi bir şey.
Your own succession to the leadership is a good example of that sort of thing.
Sizin liderliğe ulaşmadaki başarınız bu tür şeylere iyi bir örnek.
It really is a good thing that Son got hit on the head when he was a baby!
Son Goku'ya bir bebek tarafından kafa vurulması gerçekten iyi bir şey!
It's a good thing that your Grandpa Fred is here to protect you.
İyi ki Fred dedeniz sizi korumak için burada.
Look, everything that's happening here is a good thing.
Burada olan her şey iyi.
As for marriage to the good Lady Euphrosyne the thing is so probably absurd that I scarcely give it a thought.
Konu iyi bir evlilik olunca, Leydi Euphrosyne'le olursa henüz tam düşünmemiş olsam da muhtemelen çok saçma olacaktır.
The only thing I was ever good at... was bus driving... and now I need a piece of paper to do that.
İyi olduğum tek bir iş vardı otobüs kullanmak ve şu an onu da yapabilmem için bir kaç parça kağıt lazım.
This is the first time the O'Haras have ever been over for dinner and I think, maybe, it's not such a good idea that, you know, they think this kind of thing happens all the time.
O'Hara'lar evimize ilk kez yemeğe geldi ve bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum, bunu her zaman yaptığını düşünecekler.
Discharge that patient first thing in the morning, there ´ s a good chap.
Yarın sabah ilk iş olarak hastayı taburcu edin.
Well, Mr. Kim, that would be a good thing for a new Operations Officer to do.
Peki ala Bay Kim, yeni bir Operasyon Subayının yapması gereken iyi bir iş olmalı.
I think it's a very good thing that the regiment is removed from Meryton, and that we are removed from the regiment.
Alayın Meryton'dan uzaklaşacak olması ve bizim de alaydan uzaklaşacak olmamız gayet iyi olacak bence.
The scary thing is that I'm doing a pretty good imitation.
Korkutucu olan şu ki, onun iyi kopyasıyım.
One good thing about all the wandering we've been doing is that we've been collecting a lot of tricorder data about the structural changes that have been taking place.
Meydana gelen yapısal değişiklikler ile ilgili bir sürü veriyi tarayıcılarımız ile toplamış durumdayız.
To be rememered like that is a good thing.
Bu iyi birşey olarak hatırlanabilir.
You know, the funny thing is, is that you're probably the only one that's mad at me for a good reason.
Ve, işin komik tarafı şu ki, sen bir sebepten bana kızan tek kişisin.
The one good thing that comes out of this is that my father had the opportunity to see me play my last basketball game, and that means a lot to me.
Mutlu olduğum bir şey var ki, o da babamın... beni son maçımda izleyebilmiş olması. Bunun anlamı büyük.
But, look, Bud, the important thing is that you come up with a good idea for this project.
Bak. Bud. Önemli olan..
The fact that he plays with you is a good thing.
Ayrıca sizinle oynaması iyi bir şey.
And the point of this whole thing is that I think a kill is a kill is a kill, and killing a kid should be just as good as killing an adult.
Bütün bu konularda önemli olan şey öldürmek öldürmektir, öldürmektir ve bir çocuğu öldürmek de bir yetişkini öldürmek kadar iyi bir şey olmalı.
That ´ s how it is, and a good thing too.
Durum böyle ve böyle olması iyi.
Listen, I don't care which one of you is writing this thing, all I'm saying is that there is room in every good story for a little bit of passion.
Oh, bu şeyi hanginizin yazdığı umurumda değil, bütün söylemeye çalıştığım şey, hikayeye birazcık daha tutku eklemeniz gerektiğidir.
All we want to do is to take the one good thing that existed in the midst of all that horror- - our unique ability to cooperate and problem-solve- - and use it to create a safe and productive community.
Tüm yapmak istediğimiz, bunca korku ortamı için iyi bir şey yapabilmek. Problem çözme ve işbirliği için bu eşsiz yeteneğimiz, güvenli bir ortamı ve verimli bir toplumun oluşmasında kullanılabilir.
Allow me to be the first to say that what we have done here is not a good thing.
Müsaade ederseniz önce şunu söyleyeyim ; ... burada yaptığımız iyi bir şey değildi.
People are always telling you that change is a good thing.
İnsanlar değişim iyidir diye düşünürler.
And Perhaps it is a good thing for most of us that it's not.
Belki böyle olması da çoğumuz için iyi bir şey.
'That is a good thing.
Bu iyi bir şey.
One gathers that is a good thing.
İyi bir şey olduğunu düşünüyor.
Thing is, usually when you say you're having a good time, it usually means that you're not.
Ne zaman eğlendiğini söylesen, aslında eğlenmiyorsundur.
A good thing that I've discovered about this whole art thing is that it allows me to take chances, you know?
İyi yanı, bu sanat olayını keşfetmiş olmam. Bana fırsatlar sunuyor.
The important thing is that you're having a good time, right?
Önemli olan senin iyi zaman geçirmen, öyle değil mi?