Isn't that enough Çeviri Türkçe
881 parallel translation
That's enough, this isn't much.
Gerek yok, bir şey yapmadım.
- Isn't that enough?
- Bu yeterli değil mi?
As if it isn't enough that we don't have a single quiet moment out of fear for our children.
Çocuklarımız için endişelenmeden bir an bile geçiremememiz yetmiyormuş gibi..
That's simple enough, isn't it?
Bu kadar basit, anlaşıldı mı?
Isn't that reason enough?
Bu yetmez mi?
Now that's clear enough, isn't it?
Yeterince açık, değil mi?
- He's all right, isn't that enough?
- İyiymiş, bu yetmez mi? - Hayır.
You know perfectly well that isn't evidence enough.
Bunun yeterli bir delil olmadığını siz de gayet iyi biliyorsunuz.
Isn't it bad enough that I'm going to be shot at midnight without you making my last few hours miserable?
Gece yarısı vurulacak olmam yeterince berbat değil mi? Bir de, son saatlerimi zindan etmesen?
That'd be very good for "Javert"... but the blood stain's not big enough You can't see it... and the body isn't visible
Bu " Javert için çok iyi olabilir fakat kan damlası yeterince büyük değil. Görülmüyor ve vücut da fark edilmiyor.
That isn't enough.
Bu yetmez.
Isn't that reason enough for a royal ward who must obey her guardian?
Hamisine itaate mecbur bir evlatlık için yetmez mi?
- If I ask you to, isn't that enough?
- Bunu benim rica etmem yeterli değil mi?
I've decided that it's your family that isn't good enough.
Asıl senin ailenin uygun olmadığına karar verdim.
That's simple enough, isn't it?
Konu gayet basit, değil mi?
Isn't it enough that you gathered every other man's heart today?
Bugün, tüm diğer erkeklerin kalplerini çaldığın yetmedi mi?
That kind of love isn't enough for two people as different as we are.
Böyle bir sevgi, bizim gibi farklı iki insanın evlenebilmesi için yeterli değil.
It isn't only now, although that's bad enough.
Çok kötü olsa da, sadece şu an önemli değil.
I'm his life. Isn't that enough?
Onun hayatıyım, bu yeterli değil mi?
Isn't it enough that she's a governess without making her your companion?
Sana eşlik etmeyen bir mürebbiye yeterli değil mi?
Isn't it enough that he stole them?
Çaldığınız yetmez mi?
The real fun is matching my wits against the instinct of an animal... that isn't going to let me get near enough to shoot.
Hayvanın sezgisine karşı, gerçek eğlence aklıma daha yatkın bu yüzden, vuracak kadar yaklaşınca, ateş etmem.
- Ladies, please, please. Isn't that enough?
- Bayanlar lütfen.
- Isn't that enough?
- Yetmez mi?
And if that isn't enough, you play ball with a guy who'll dump you overboard as soon as he's elected.
Üstelik öyle bir adamla berabersin ki seçimi kazanınca sana tekmeyi basacak.
Isn't it enough that our most secret plans are known, our ships are being destroyed, our trains wrecked?
En gizli planlarımızın açığa çıkması yeterli değil mi? Gemilerimizin batırılması, trenlerimizin havaya uçurulması?
If that isn't good enough for the Supreme Court bench, it's too bad.
Bu da Yüksek Mahkeme kürsüsüne yetmezse çok yazık.
Isn't that enough?
Bu yetmez mi?
If that isn't enough, say so.
Bu da yetmiyorsa söyleyin.
Isn't that enough?
Ama bu yetmedi mi?
I make enough to get by, but no, that isn't good enough.
Ben yaşamamız için para kazanıyorum ama yetmiyor.
I don't know how much we owe you, but.... lf that isn't enough, you can let me know.
Borcumuz ne kadar bilmiyorum ama... Yetmiyorsa söyleyebilirsin.
Isn't that right, Uncle Billy? He didn't save enough money to send Harry to school, let alone me. But he did help a few people get out of your slums, Mr. Potter.
Harry'yi okula göndermek için para biriktirmedi, ama insanlara sizin bataklıklarınızdan kurtulmak için yardım etti.
I'm her mother, isn't that enough?
Ben annesiyim, bu yetmez mi?
You got something there, but I'll be doggoned if I know what it is. That isn't enough?
Bir acayiplik var, ama nedir, kahrolası anlayamadım.
Besides that... Chrystal Kingsby isn't a big enough fool to marry Chris Lavery.
Ayrıca Crystal Kingsby, Chris Lavery ile evlenecek kadar aptal değildir.
That three-men-in-a-tub float isn't big enough.
Şu bir-tüpte-üç-adam platformu yetirince büyük değil.
Isn't that enough for you?
Bu sana yetmiyor mu?
That's his association with Damon and Pythias. Hey, wait a minute. If that road isn't wide enough for two wagons to pass, what do you do when you meet one coming down?
Damon ve Pythias ile olan ilişkisi budur.
That's cheap enough, isn't it?
- Ucuz, değil mi?
Isn't that enough?
Sırf sana iyilik yapmak için,... bu yeterli değil mi?
Isn't that enough?
Benim için değil, Kate.
There isn't enough paint in Germany for that but let me scrape together something in his defence.
Almanya'da buna yetecek miktarda boya yoktur ama izin ver, savunmasındaki bir şeyi birlikte kazıyıp çıkaralım.
Isn't that enough?
Yeterli değil mi?
Isn't that enough of the old wretch without blows?
Bunak âdi herif için yeterli değil mi?
Isn't that a good enough reason?
Bu yeterli bir sebep değil mi?
It isn't enough that you plant an inspector on me.
Senin yüzünden teftiş edilmem yetmezmiş gibi.
- Isn't that enough?
- Yeterli değil mi?
Isn't that enough? - I didn't mean to...
- Şey demek...
There isn't enough money in your whole tribe to buy that gun!
Bütün kabilenden bu silahı alacak para çıkmaz.
Maybe that's enough for some, but it isn't for me anymore.
Belki bu bazılarına yeter, ama artık bana yetmez.
isn't that the point 36
isn't that what you wanted 60
isn't that crazy 40
isn't that right 1289
isn't that beautiful 37
isn't that nice 131
isn't that something 73
isn't that cute 44
isn't that great 227
isn't that lovely 31
isn't that what you wanted 60
isn't that crazy 40
isn't that right 1289
isn't that beautiful 37
isn't that nice 131
isn't that something 73
isn't that cute 44
isn't that great 227
isn't that lovely 31