Isn't that something Çeviri Türkçe
983 parallel translation
It's better to not start something that isn't meant to happen.
Uzanamayacağın ciğeri almaya çalışma.
It seems like you're misunderstanding something, but that person I said I liked to that wife isn't you.
Sanırım bir şeyleri yanlış anladın. O kadına hoşlanıyorum diye bahsettiğim kişi sen değilsin başka biri.
Isn't it that something scary followed you?
Korkunç bir şey peşinden mi geldi?
According to that miss, if something happens, we should break this but even though things are weird, this isn't something that should be broken just from listening to those words.
O bayanın lafına göre bir terslik olursa bunu kırmamız gerekiyormuş ama tuhaf şeyler olduğunu biliyorum ama sırf onun lafı için de kırılacak bir şey değil.
Isn't that something?
Hayret verici, değil mi?
There's death there for me, and life for something else inside me that isn't me.
Orada benim için ölüm var. İçimde olan, ama ben olmayan başka bir şey için ise yaşam var.
If that isn't something!
Bu aynısı değil mi!
A burning of the lips that isn't thirst... but something 1,000 times more tantalizing, more exalting than thirst.
Dudaklarında bir yanma... susuzluktan değil, ama susuzluktan bin kat daha eziyetli, çok daha yüce bir yanma.
Fat lot of good that will be against something that isn't there.
Var olmayan bir şeye karşı ne de faydası olur ya.
I have something to tell you, Sister... that isn't going to be easy.
Size söylemem gereken bir şey var ve bu kolay olmayacak.
Still it's rather odd, isn't it, that having disposed of you he didn't pick up something more valuable.
Yine de biraz garip değil mi, senden kurtulduktan sonra daha değerli bir şeyi almış olmaması?
Maybe something like leopard that isn't leopard.
Belki de leopar olmayan, leopar gibi bir şey.
Something like leopard that isn't leopard?
Leopar olmayan, leopar gibi bir şey mi?
You got something there, but I'll be doggoned if I know what it is. That isn't enough?
Bir acayiplik var, ama nedir, kahrolası anlayamadım.
There isn't enough paint in Germany for that but let me scrape together something in his defence.
Almanya'da buna yetecek miktarda boya yoktur ama izin ver, savunmasındaki bir şeyi birlikte kazıyıp çıkaralım.
If I'm in the wrong, I want to make it right... but you're making a mountain out of something that isn't even an anthill... let alone a molehill.
Hatalıysam, bunu düzeltmek istiyorum... ama sen pireyi deve yapıyorsun... pire bile değil.
Uh, isn't there something that we can do?
Yapabileceğimiz birşey yok mu?
Now, isn't that something?
Ne hoş.
That's usually the reason something is sold, isn't it?
Bir şeyi genelde bunun için satarlar, değil mi?
Before we rush out into something that isn't so pleasant, let's make sure we know what this is all about.
Pek hoş olmayan bir şeylere girişmeden önce herşeyi gözden geçirdiğimizden emin olalım.
Isn't it something like that?
Öyle değil mi sence de?
- No, we'll go out after the black knave as soon as this Viking learns that a sword isn't something you butter bread with.
Hayır bu viking kılıcın hafife alınmayacak birşey olduğunu anlar anlamaz bizde kara şövalyeyi aramaya cıkacağız.
If that call was supposed to mean something, she isn't showing it.
Eğer bu telefonların farklı bir anlamı var ise de, kız bunu hiç belli etmiyor.
- Isn't that something?
- Olağanüstü değil mi?
Richard, you can't hate something that isn't there.
Richard, var olmayan bir şeyden nefret edemezsin.
That's something, isn't it?
Bu da bir şey.
Like,'Nice day, isn't it? ''I'm sure, yes.'Or something like that.
"Ne güzel bir gün."
Then, you do think that Rhoda knows something she isn't admitting.
Sizce Rhoda bir şeyler mi saklıyor?
Isn't that something?
Bu, birşey sayılmaz mı?
Isn't that something?
Olmuş değil mi?
It's just a little difficult when you want to disguise yourself and you've managed to convince yourself that something isn't there.
Kendini saklamak istediğinde ve bir şeyin orada olmadığına kendini inandırmayı başardığında biraz güç.
I know it isn't easy to give up a steady job for something... that seems like a gamble.
Düzenli bir işi bir kumar uğruna bırakmanın... kolay olmadığını biliyorum.
Isn't that something.
Aferin sana.
Isn't that something to think about?
Bu düşünmeğe değer bir şey değil mi?
So you keep on and on, trying to make me admit something that isn't true.
O yüzden de devam edip olmayan birşeyi itiraf etmem için zorluyorsun.
That's worth something, isn't it?
Onun birazı da benim. Değil mi?
Well, now isn't that something, huh?
- Bu şahane bir şey, değil mi?
To him, Guy is a perfectly healthy man... but that isn't true... and you must do something to help him, Miles.
Ona göre Guy son derece sağlıklı bir adam... Ama doğru değil... Ve sen de birşeyler yapmalısın Miles.
It isn't something that you just suddenly notice like bleeding gums. - They woke me up and told me.
Tutuklandığı ne biliyorsun?
I know the supernatural is something that isn't supposed to happen.
Doğaüstü şeylerin, gerçekte olmaması gerektiğini biliyorum.
That's something you never told your precious boyfriend. Isn't that so, Miriam?
Kıymetli arkadaşına bunu hiç anlatmadın...
Isn't there something in the rules that says a fisherman can't get any outside help?
Kurallara göre dışarıdan yardım alınamaz diye bir kural yok mu?
- Isn't that something?
- Ne güzel, değil mi?
When are you going to stop believing in something that isn't true?
Ne zaman doğru olmayan bir şeye inanmayı bırakacaksın?
Captain, I've seen the look before, and if something isn't done, sooner or later, I'm gonna have to hurt him. Tell him to leave me alone. And that wouldn't be good for him right now.
Kaptan, o bakışı daha önce de gördüm ve bir an önce bir şey yapılmazsa, er ya da geç onu üzeceğim, beni rahat bırakmasını söyleyeceğim ve bu da şu an onun için hiç iyi olmaz.
- Isn't that something?
- Ne değişiklik ama, değil mi?
Because if I am at a place, as if I were in some kind of a hole or something, And if you keep me there, obviously you intend to do me harm. Isn't that perfect logic?
Çünkü bir yerdeysem, bir çukur veya başka bir yerde, siz de beni orada bırakıyorsanız, aslında bana zarar veren siz oluyorsunuz.
Isn't that something?
Ne tesadüf, değil mi?
Rosemary, pain like that is a warning that something isn't right.
Rosemary, bunun gibi sancılar bir terslik olduğunu gösterir.
Isn't there something else that goes with it?
Başka bir şey yok muydu?
Isn't there something I can do to prove that what I've been saying is the truth?
Söylediklerimin gerçek olduğunu kanıtlayacak bir şey yok mu?
isn't that the point 36
isn't that enough 159
isn't that what you wanted 60
isn't that crazy 40
isn't that right 1289
isn't that beautiful 37
isn't that nice 131
isn't that cute 44
isn't that great 227
isn't that lovely 31
isn't that enough 159
isn't that what you wanted 60
isn't that crazy 40
isn't that right 1289
isn't that beautiful 37
isn't that nice 131
isn't that cute 44
isn't that great 227
isn't that lovely 31