It's my duty Çeviri Türkçe
688 parallel translation
It's my duty to make you come.
- Gelmeni sağlamak benim görevim.
It's my duty to arrest you.
Seni tutuklamak benim görevim.
It's so silly, but as I told you, I have to do my duty.
Saçma bir şey ama dediğim gibi görevimi yapmalıyım.
I don't know about you, my dear... ... but I do know what it means to repress yourself, starve yourself... ... through what you conceive to be your duty to others.
Seni tanımıyorum canım ama sırf görev duygusuyla kendini bastırmanın ne demek olduğunu biliyorum.
- It's my duty to our... brave boys at the front to keep our girls at home looking pretty.
Kızlarımızın güzel görünmesini sağlamak, cephedeki cesur askerlerimize karşı görevimdir.
It's my duty to intervene.
Müdahale etmek benim vazifem.
It's my duty, Mr. Gatewood, to obey orders.
Bay Gatewood, benim görevim emirlere itaat etmek.
Mr. Fields, if my next week's salary can make a beautiful lady happy this week it's my duty to spend it.
Bay Fields, eğer gelecek haftaki maaşım bu hafta güzel bir bayanı mutlu edecekse bunu harcamak vazifemdir.
You mean it's my duty to marry you to spare you the emarrassment?
Seni bu utançtan kurtarmak için, seninle evlenmemin görevim olduğunu mu söylüyorsun.
My name is Deems Taylor, and it's my very pleasant duty to welcome you here on behalf of Walt Disney, Leopold Stokowski and all the other artists and musicians whose combined talents went into the creation of this new form of entertainment, Fantasia.
Benim adım Deems Taylor, Ortak yetenekleri ile "Fantasia" denilen bu yeni eğlence türünü yaratan... Walt Disney, Leopold Stokowski, diğer tüm sanatçı ve müzisyenler adına sizlere hoşgeldiniz demek... benim için bir zevktir.
Mrs. Crosbie, I know it sounds brutal, but I'm afraid it's my duty... ... to ask you some questions.
Bayan Crosbie, kulağa acımasız geldiğini biliyorum, fakat korkarım size bazı sorular sormak, görevim.
Mr. Harden, it's my duty to inform you that the larceny of an equine is a capital offense, punishable by death, but you can rest assured that, in this court, a horse thief always gets a fair trial before he's hung.
Bay Harden, size at hırsızlığının büyük bir suç olduğunu ve ölüm cezasıyla cezalandırıldığını bildirmek vazifemdir. ama şuna emin olabilirsiniz ki bu mahkemede bir at hırsızı asılmadan önce adilce yargılanır.
As such it's my duty, I'll let you in on a little secret.
Görevim gereği, size küçük bir sır vereceğim.
It was the duty of my sister Angharad to bring the buckets of hot water and cold... and I performed what little tasks I could... as my father and brothers scrubbed the coal dust from their backs.
Kova kova sıcak ve soğuk su taşımak Ablam Angharad'ın göreviydi. Ben elimin yettiği küçük işleri yaparken, babam ve ağabeylerim sırtlarındaki kömür isini temizlerdi.
It's my duty to see he doesn't impress the other half.
Benim görevim, diğer yarısını etkilememesi.
It's my duty to remember.
Benim görevimse hatırlamak.
It's my duty to tell you that the effort is not without risk.
Tehlikeli bir iş, olduğunu sizlere söylemeliyim.
It is my duty as an American citizen to believe a man innocent until he's been proved guilty.
Bir Amerikan vatandaşı olarak benim sorumluluğum bir adamın suçu kanıtlanana kadar onun masum olduğuna inanmak.
It's my duty to warn you that any further act of lawlessness will force me to send for troops to maintain order.
Bundan sonra yasal olmayan her davranisinizin beni askerleri çagirmaya zorlayacagina dair sizi uyariyorum.
It is my duty to collect evidence, without prejudice.
Görevim önyargısız delil toplamak.
I may not want to go out into a snowstorm to visit a sick child... but I know I have to go because it's my duty.
Bir kar fırtınasında hasta bir çocuğu görmeye gitmek istemeyebilirim... ama buna mecbur olduğumu biliyorum. Çünkü bu benim görevim.
It's my duty to find him.
Onu bulmak benim görevim.
It's my duty to help those in need. That's it.
İhtiyacı olanlara yardım etmek benim görevim, hepsi bu.
You make it seem all wrong to consider my duty and only right that I...
Görevlerimi düşünmenin yanlış bir şeymiş gibi görünmesini sağlıyor ve...
It's my duty to protect New York and see that he's put away.
New York eyaletini korumak ve... O'nu hapse göndermek benim görevim.
I'm sorry, but it's my duty to bring this man to justice.
Benim görevim, bu adamı adaletin önüne çıkarmak.
It's my duty to warn you of this.
Bu konuda sizi uyarmak görevimdir.
It's my duty to see the law administered... Regardless of family or anything else.
Benim asli görevim, konunun ailevi olup olmadığına bakmaksızın hukukun işlemesini sağlamaktır.
It's my duty to report mission, a failure.
Rapor veriyorum görev başarısız oldu.
I feel it's my duty to stop... looting.
Yağmacılığı durdurmak benim görevim.
You must forgive me for calling you so late... but I really feel it's my duty.
Bu kadar geç saatte aradığım için özür dilerim ama kendime görev bildim.
It's my duty to seize your supplies and food.
Görevim, sizin malzeme ve yiyeceklerinizi almak.
Must I believe that it's only for duty's sake that I refuse to acknowledge my poor health?
Sırf görev hatırına, zayıf bir bünyem olduğunu kabul... etmediğime inanmalı mıyım?
It's my duty to protect you, in spite of yourself.
Size rağmen sizi korumak benim görevim.
You must know it's part of my duty to protect the Army from spies, traitors and saboteurs.
O halde görevimin orduyu casuslardan, hainlerden ve sabotajcılardan korumak olduğunu biliyorsunuzdur.
Mr. Moncrieff. After all that has occurred... and any inconvenience I may have caused you... in your infancy... I feel it is my duty to resign my position in this household.
Bay Moncrieff tüm bu olanlardan sonra ve çocukluğunuzda size yaşatmış olabileceğim tüm rahatsızlıklar dikkate alındığında, bu evdeki işimden istifa etmek zorundayım.
It is always my unpleasant task to be the reminder of duty.
Sorumluluğu hatırlatma görevim her zaman can sıkıcı olmuştur.
- Sure, it's my duty.
- Tabii, bu benim görevim.
- Yes, I dare. It's my duty!
- Görevime ve cesaretime laf söylemeyin.
I feel it's my duty to look out for the well-being of this house
Evin düzeni için müdahale etmeyi uygun gördüm.
Well, it's my duty to dig up those remains and rebury them in consecrated ground.
O cesetten arta kalanları çıkarmak ve kutsal mekânda tekrar gömmek benim vazifem.
It's my sworn duty to push too hard.
Fazla zorlamaya yemin ettim ben.
I hate to do this, but it's my duty.
Bunu yapmaktan nefret ediyorum ama bu benim görevim.
I feel it's my duty to protect them from you.
Onları bundan korumanın görevim olduğunu düşünüyorum.
It's my duty to destroy the enemy.
Düşmanı yoketmek genim görevim.
I feel it's my duty.
Bunu yapmak görevimmiş gibi hissediyorum.
It's my duty to get away.
Görevim kaçıp kurtulmak.
If either man tries to beat the signal, it's my duty to shoot him down like a dog, and I'll do it, so help me!
Bir adam uyarıdan önce ateş etmeye kalkarsa onu bir köpek gibi vurmak benim görevim ve bunu yaparım. Bu yüzden kurala uyun!
It's my solemn duty to see that they get a fair trial.
Onların adil olarak yargılanmasını sağlamak benim görevim.
Well, it's my duty to guard her against them if I can.
Elimden geldiğince onu şoklara karşı korumak benim görevim.
Mr. Madigan, if you're impoverished, it's my duty to appoint an attorney on your behalf.
Bay Madigan, maddi durumunuz kötüyse, size bir avukat tayin etmek... benim görevim.
it's my birthday today 36
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my brother 85
it's my mother 112
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my brother 85
it's my mother 112
it's my job 398
it's my dad 141
it's my boyfriend 25
it's my choice 57
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my father 64
it's my home 73
it's my dad 141
it's my boyfriend 25
it's my choice 57
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my father 64
it's my home 73