It's not that i don't want to Çeviri Türkçe
222 parallel translation
No, that's not it. I don't want to get my memories back.
Hafızamı geri istediğimden değil.
That ain't the worst it's been called not that I want to go about spreading stories but we knows what we knows, don't we Charlie?
Oraya böyle denilmesi en kötüsü değil Yayılmış hikayeler yüzünden gitmek istemem. Ancak bilgi bilgidir.
It's not that I don't want to.
İstemediğimden değil...
It's not that I don't want to say, but...
Size teşekkür etmekten başka bir yapacağım kalmadı. Bir şey değil.
It's not that I don't want to, but...
Evet, hayır. İstemediğimden değil, ama...
It's not that I don't want to know you it's just that we're not the sort of people that you can afford to associate with.
Sorun seni tanımak istememem değil bizim senin ilişki kuramayacağın düzeyde insanlar olmamız.
It's not that I don't want to be good
Bunu kötülük olsun diye yapmıyorum
It's not that I don't want to give but I must leave some
Unutuyordum... birazı bana lazım!
It's not that I can't... it's that I don't want to!
Bu benim yapabileceğim şey değil. Bu yapmak istediğim şey değil!
Look, it's not that I don't want to go with you.
Bak yanlış anlama, gelmek istemediğimden değil.
Regarding the pictures in Lars and Ole's room, that incident is over, but I wanted to discuss it... because I don't want to have another situation like last year... when we unfortunately had to dismiss three students... because they could not maintain their self-discipline,
Lars ve Ole'nin odasındaki resimlere gelirsek olayın üstünden zaman geçti ama konuşmak istedim. Çünkü geçen yılki sorunu bir daha yaşamak istemiyorum. Disiplini koruyamadıkları ve kızlara sataştıkları için üç öğrenciyi okuldan atmak zorunda kalmıştık.
But I am not going to jail. No, we don't want to put you in jail. That's not blood on you, is it, Jake?
Söylediklerimi tam olarak yap.
" it's not that i don't want you to live here,
" Burdan gitmeni istemiyorum,
I don't want to get married and it's not that I wanna... Keep track of you, because I don't need to.
Seninle evlenip seni kapana kıstırmak için değil.Çünkü buna ihtiyacım yok
It's not that I don't want to.
Yapmak istemiyor değilim.
It's not that I want to go, it's that you don't want me to stay.
Gitmeyi istediğimden değil, sen kalmamı istemediğinden gidiyorum.
I mean, it's not that I don't want to. It's just... it's never come up.
İstemediğimden değil ama fırsat olmadı.
It's hard enough for me as it is, Mary, to put a meal together on not a lot of money I don't want it spoilt with all that. It's full of additives and crap.
Benim için bu şekilde yeterince zor, Mary, yemeklerine bir şey katmak çok para değil ama yemeklerin faydasını kaçırmak istemiyorum İçleri katkı maddeleri ve ıvır zıvırla dolu.
I don't want you to have a shower, I mean... you might like to get out of your clothes, not that it's my concern.
Duş almanızı istediğimden değil ama kıyafetlerinizden... kurtulmak istiyor olabilirsiniz, beni ilgilendirdiğinden değil.
Okay? It's not that I don't want to help.
Yardım etmek istemediğimden değil.
Jeremy, it's not that I don't want you to be better.
Senin iyiliğini istemiyor değilim Jeremy.
No. It's not that I don't want to help. It's just that I don't know how comfortable we would feel working together after an experiment like that.
Hayır, yardım etmek istemediğimden değil ama beraber çalışırken ne kadar rahat olabiliriz bilmiyorum.
- No, no, it's not that. I just don't want to go blabbing things out when I'm afraid there might be a fearful, ignorant reaction.
Korkunç bir tepki almaktan korktuğum zamanlarda ağzımdan bir şeyler kaçırmak istemiyorum.
It's not that I don't want to help.
- İstemediğimden değil.
lips when they're cold! Oh, Mum, it's not that I don't want to come home.
Eve gelmek istemediğimden değil anne.
I don't want anyone to think that I'm trying to take something away from Dr Wolf, because I'm not, but it's kind of cool. - Leo!
Kimsenin Dr. Wolf'un önüne geçmeye çalıştığımı düşünmesini istemem çünkü bu doğru değil, ama gene de oldukça hoş bir şey.
It's not that I don't want to do it with you...
O sen değilsin.
It's not that I don't want to.
İstemediğimden değil.
It's not that I don't want to I know I should, but it always seems like such a hassle.
Sorun bu değil... İstemiyorum biliyorum ki bu bir bela gibi görünüyor.
No, it's not that I don't want to or anything but...
Hayır, bu istemediğimden dolayı değil,
That's not what I meant, but if you don't want to, forget it.
Onun için söylemedim ama yapmak istemiyorsan geçelim.
- It's not that I don't want to.
- Bulaşmak istemiyorum diye bir şey yok.
It's not that I don't love you, or that I don't want to be with you, or that I don't enjoy making love to you...
Bu, seni sevmediğimden, seninle birlikte olmak istemediğimden ya da seninle sevişmekten zevk almadığımdan değil.
I don't want to alarm you or have you jump to conclusions because honestly, it's not something that we're perfectly able to explain.
Dehşete düşmenizi ya da kesin bir yargıya varmanızı istemiyorum. Dürüst olmak gerekirse, bu tam olarak açıklayabildiğimiz bir şey değil.
It's not that I don't want to move in.
Taşınmak istemediğimden değil.
- It's not that I don't want - to leave Caroline -
- Carolina'dan ayrılmak - İstemediğimden değil ama sonuç olarak, ayrılmayacaksın.
Oh, look, Simon, it's not that I don't want to help you.
Bak, Simon, sana yardım etmek istemediğimden değil.
It's not that I'm scared. I just don't want to end up inside.
Hani korktuğumdan değil de durup dururken içeri girmek istemem.
It's not that I don't want to marry you, per se.
Bu, seninle evlenmek istemiyorum demek değil.
It's not that I don't want you to go off and realize your dreams, Joey because I do, but for the first time I felt like it wasn't me that was holding you back from them.
Gidip hayallerini gerçekleştirmeni istemediğimden değil, Joey. Ama ilk defa olarak seni hayallerinden uzak tutanın ben olamadığımı hissettim.
It's not that I don't want to go.
Gelmek istemediğimden değil.
It's not that I don't want to talk to you.
Seninle konuşmak istemememin nedeni o değil.
You are not gonna apologize to me... because that's like an admission... and even though I saw it happen... I don't ever want to hear you admit to it.
Benden özür dilemeyeceksin... çünkü bu bir çeşit itiraf... her şeyi gözlerimle görmüş bile olsam... bunu itiraf ettiğini duymak istemem.
It's not that easy. I don't want it to be easy.
- Kolay olmasını istemiyorum.
It's not that I don't want to come. I'd love to come.
Şimdiye dek dönmesi gerekirdi.
If you don't want to hear my statement and you think I'm joking.. It's not that I'm atrabilious.
Açıklamamı duymak istemiyor ve şaka yaptığımı düşünüyorsan o kadar da aptal değilim.
It's not that I don't want to say.
Söylemek istemediğimden değil.
It's not that I still don't want to settle.
Anlaşmak istemediğimden değil.
It's not that I don't want to. I do.
İstemediğimden değil, istiyorum.
IT'S NOT THAT I DON'T WANT TO.
Yapmak istemediğimden değil. - Niye peki?
It's not that I don't want to it's just that things can't go back to the way they were.
Max, bunu söylemek istemiyorum ama eskisi gibi olamayız.