English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / It's so sad

It's so sad Çeviri Türkçe

585 parallel translation
Even if you feel like you'll be so bitterly sad to part, but that it's human nature for that sorrow to keep you alive.
Gidince üzüntüden kahrolacak olsan da üzüntüyle baş etmeyi bilmek insanın doğasında varmış.
It's all so sad.
Bu çok üzücü.
There's no need to be so sad about it.
Bu kadar üzülecek bir şey yok. Ben de aşığım.
It's so sad.
Durum vahim.
It's harsh with that sad associations and other people being so dreadfully unkind.
İnsanların bize karşı takındığı dışlayıcı tavırlar... çok kaba ve yaralayıcı.
It's so splendid for most of us and so sad for some.
Çoğumuz için çok mükemmel, bazıları için çok kederli.
Had she not been so devoted to him, she certainly would've left him, and indeed it would've been better for her had she done so.
Ona bu kadar sadık olmasaydı, onu kesinlikle terk ederdi doğrusu terketse kendisi için en iyisini yapmış olurdu.
It's all so sad and absurd.
Hepsi çok hüzünlü ve anlamsız.
It is very sad to love and lose somebody. But in a while, you'll forget, and you will take up the threads of your life where you left off not so long ago and you will work hard. There's lots of happiness in working hard.
Birisini sevmek ve kaybetmek çok üzücüdür ama bir süre sonra unutup hayatına kaldığın yerden devam edeceksin ve çok çalışacaksın, çok çalışmak insanı mutlu eder.
A song of love is a sad song, for I have loved, and it's so.
Aşk şarkısı hüzünlü bir şarkıdır Çünkü ben sevdim ve hüzünlüydü
It's sad having to part so soon.
Bu kadar erken gitmek çok üzücü.
That's what makes it so sad.
O yüzden bu kadar üzücü ya.
It's so sad, and so beautiful.
Çok hazin ve çok güzel.
It's so sad.
Çok hüzünlü.
It's so horribly sad.
Çok üzücü.
It's so sad.
Çok yazık.
Torture is so monotonous and sad... it's difficult to talk about it, so I'll barely mention it.
İşkence monoton ve üzücü... onun hakkında konuşmak zor, bu yüzden ondan bahsetmeyeceğim.
It's a drag to be so cute and so sad.
Bu kadar şirin ve üzgün olmak çekilir şey değil.
But a real love story, it's so sad and it breaks your heart.
Ama gerçek bir aşk hikayesi, hüzünlüdür ve kalbini kırar.
Shall I say it's funny, so you can say it's sad?
Eğlenceli olduğunu mu söylemeliyim, böylece "can sıkıcı" diyebilesiniz?
Or shall I say it's sad so you can say it's funny?
Yoksa can sıkıcı mı demeliyim, siz de "eğlenceli" diyebilesiniz.
So it's sad, too
Yani o da üzücü bir şey.
He says it's sad the Russian people had to sacrifice so much.
En fazla Rusların fedakârlıkta bulunmasının üzücü olduğunu söylüyor.
- It's so sad. - No, my darling.
- Bu çok üzücü.
Oh, Zefram, it's so sad.
Ah, Zefram, çok acıklı.
It's sad to have to die so far away from home.
Evinden bu kadar uzakta ölmek çok üzücü bir şey.
It's so sad without her.
Ev, onsuz çok hüzünlü.
And would you believe it, O my brothers and only friends there was your faithful narrator being held helpless like a babe in arms and suddenly realizing where he was and why "home" on the gate had looked so familiar.
İnanabiliyor musunuz kardeşlerim ve biricik dostlarım sadık anlatıcınız kucakta savunmasız bir bebek gibi tutuluyor ve ansızın nerede olduğunu ve kapıdaki "ev" yazısının neden bu kadar tanıdık geldiğini farkediyordu.
It's so sad.
Ne yazık!
It's so sad.
Bu çok üzücü.
It's so sad that I'm now a teacher for you inconsiderate, irresponsible students.
Ve ne yazık ki sizler gibi sorumsuz, anlayışsız kişilere öğretmen oldum.
I don't. I think it's so fucking sad.
Bence değil, bence çok üzücü.
And he looked at me... real funny, sort of sad like... and he said, "So this is all it takes to make you happy."
Ve yüzüme garip bir bakış attı. Bir çeşit hüzünlü bir bakış. Ve "Yani bütün bunlar seni mutlu etmek için mi?" dedi.
It's so sad.
- Bu çok kötü.
It's so sad.
Bu çok acıklı.
She'd tell me. It's so sad.
Bu çok üzücü bir durum.
Boy, it's so sad what people go through with their stationary bike and their exercise.
İnsanların bütün zamanlarını kondisyon bisikletlerine ve egzersizlere ayırması ne kadar üzücü.
It's so sad.
Çok üzücü bir durum.
It's sad that the weather's so bad.
Havanın kötüleşmesi hiç iyi olmadı.
It's so sad.
Çok üzücü.
So, before we kill you... perhaps you might like to unburden yourself... of any silly little secrets the Soviet command... has been hiding from it's faithful comrades.
Yani seni öldürmeden önce belki Sovyet komutasının sadık yoldaşlarından saklamakta olduğu küçük, aptalca sırları itiraf ederek rahatlamak istersin.
It's so sad to see this beautiful pastoral countryside... blighted by the greed of a few men in pursuit of the almighty dollar.
Bu şairane kır havasının kudretli dolar hırsıyla mahvolması ne acı şey.
It's just so sad, somebody dying.
Ama birinin ölmesi çok üzücü.
It's so sad.
Bu çok kötü.
It's so sad, isn't it?
Çok üzücü, değil mi?
It's your story, so stick with it.
Bu senin hikayen ve ona sadık kal.
It's really so sad, you know.
Bu çok üzücü.
It's so very sad.
Bu üzücü.
It's so sad for those babies.
Bebekler için öyle üzücü ki!
It's so sad, because marriage can be such a blessing.
Ne kötü. Çünkü evlilik çok güzel bir şeydir.
It's so sad that Krusty is ashamed of his roots.
Krusty`nin kökeninden utanması çok üzücü.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]