It's time for you to go Çeviri Türkçe
391 parallel translation
I think it's time for you to come out to the world. Let's go to the studio.
Kardeşim, gerçek dünyaya adım atmanın zamanı geldi artık.
It's time for you to go back now, Joon Suk.
Sen de artık geri dönmelisin.
I think it's time for you to go to bed.
Artık gidip yatsana Teddy.
It's time for you to go to sleep.
Uyku zamanın geldi.
It's time for you to go.
Gitme vaktiniz geldi.
It's time for you to go to bed, Arliss.
Yatma zamanın geldi Arliss.
Carry a wooden frame on your back It's time for you to go
# Sırtında bir ağaç parçası taşı Onu götürmenin vakti geldi
It's time for you to go.
Gitme vaktin geldi.
Dimitry, don't you think that it's time for the children to go to bed?
Dimitry, çocuklar için yatağa gitme zamanı değil mi?
Anyway, it's time for you to go to bed.
Neyse, yatma zamanı geldi.
What are you gonna do when it's time to go south for the winter?
Kışın güneye gitmen gerektiğinde ne yapacaksın peki? ...... Meksika'ya yürüyerek mi gideceksin?
Either you take me where I want to go, or you can forget where I live, and this time it's for good!
Ya beni istediğim yere götürürsün ya da beni sonsuza dek unutursun!
I think perhaps it's time for you to go home.
Artık evinize gitme zamanı geldi.
It's time for you to go.
Senin için de gitme zamanı.
- Why can't we stay here with you? - No, it's time for you to go.
- Biz neden seninle burada kalamıyoruz?
- I'll wait until you call... and I'll meet you when you come to buy the living room drapes at Bloomingdale's. Yeah, and then we'll have lunch downstairs... and we'll come up here till it's time to get dressed... and go out and buy lamb chops for his dinner.
Evet, sonra aşağıda yemek yiyeceğiz ve giyinme zamanı gelene kadar yukarı çıkmış olacağız ve akşam yemeği için kuzu pirzolası almak için dışarı çıkacağız.
To put it simply, it's time you go away for a while.
Açıkçası, bir süreliğine buralardan uzaklaşma zamanın geldi.
You see, it's time for you to go home... to your wives and children.
Sizin için artık evinize eşinizin ve çocuklarınızın yanına dönme vakti gelmiş demek.
So, after that have happen to me, then, uh, I said to myself, "Now it's time for you to go from Quebec."
Ondan sonra kendi kendime "Artık Quebec'ten ayrılmanın zamanı geldi." dedim.
It's time for you to go to sleep son...
Uyku vaktin geldi oğlum.
I'm trying to say it's time for you to go.
Yani, artık gitme vaktin geldi.
It's time for you to go to sleep
Çoktan uyumuş olmalıydın.
And if you take the kid, then it's to see football, you have a good time, him too, you take him for a walk you go to the cakeshop, I have to do the hard stuff,
Eğer çocuğu sen götürürsen de maç izlemeye götürüyorsun o da sen de iyi vakit geçiriyorsunuz, onu yürüyüşe çıkarıyorsun pastaneye gidiyorsunuz, işin zor kısmı bana kalıyor...
It took me a really long time to get her away from that way of thinking, It took me many years, and that`s why it was very hard for me to go into her room and find these books under her bed, knowing you had gotten them.
Onu öyle düşünmekten vazgeçirmem gerçekten çok zamanımı aldı senelerimi aldı, ve bu yüzdendir ki onun odasında, yatağının altında senin ona temin ettiğin bu kitapları bulmak benim çok zoruma gidiyor
Yeah, it's time for you to go home.
Evet, artık evinize dönseniz iyi olur.
It's time for you to go back.
Senin için dönüş zamanı.
It is 11 : 53, and it's time for you to go to sleep.
- Sana para veririm. Saat 23 : 53 ve uyku vaktin geldi.
Look, it's time for you to go to sleep.
Artık yatağa girme vakti.
Hideki, it's time for you to go to sleep.
"Hideki, uyku zamanın geldi."
It's time for you to go to bed, little lady.
Uyku vakti geldi.
- Listen, Reva it's time for you to let go.
- Dinle, Reva.
It's time for you to go, Tommy.
Gitme zamanın geldi Tommy.
It's time for you to go home, go to bed and get up and see your grandma.
Eve dönme zamanı. Şimdi uyu, sabah kalkınca anneanneyi göreceksin.
That means that it's time for you to go to bed.
Yani, uyku zamanın geldi.
- It's time for you to go home, son.
Eve dönme vaktin geldi, evlat. Merak etme.
It's time for both of you all to go, okay?
İkiniz de gitme vakti geldi, tamam mı?
And it's time for you to go and study with a teacher far greater than myself.
Artık gidip benden çok daha üstün bir öğretmenle çalışmanızın zamanı.
- I think it's time for you to go home now.
- Sanırım eve dönme vaktin geldi.
Bob, maybe it's time for you to go home.
- İstersen evine gidebilirsin.
It's time for you to go home.
Bu saatte evde olmalıydınız.
It's time for you to go.
- Gitme zamanın geldi.
It's time for you to go.
Gitme zamanın geldi.
It's almost time for you to go and light the stove in the studio, or it won't be fit to work in.
Yakında çalışmam için atölyede ki fırını yakmalısın.
I think it's time for you to go.
Artık gitme vaktin geldi.
Like the song says, you Sages, it's time for you to go back where you came from.
Şarkının dediği gibi, sizin için geldiğiniz yere geri dönüş zamanı geldi
it's time for you to go. Now I have to go.
Pekala, Anjay, gitme vaktin geldi.
And I think, son it's time, once again, for one of our little chats about where you're supposed to and not supposed to go in this hotel.
Ve düşünüyoum ki, oğlum... ... sanırım, bu otelde nereye gidip... ... nereye gidemeyeceğini tekrar konuşsak iyi olacak.
Okay, Bart. Now it's really time for you to go to bed.
Pekâlâ, Bart. Yatma vaktin çoktan geldi.
It's time for you to go, Gabriel.
Başlamanın zamanı geldi Gabriel.
And it's time for you to go.
Gitme vaktin geldi.
It's time for you all to go home.
Hepinizin eve gitme vakti geldi. Tamam.