It's your father Çeviri Türkçe
2,095 parallel translation
Okay, but it's the head of the studio - - I mean, your father.
Olur, ama stüdyo başkanı, yani, baban arıyor.
Oh, I've been reading your father's book, and it's really making me think about things.
Babanızın kitaplarını okudum ve okuduklarım olanları düşünmemi sağladı.
You know it's where your father and I first met each other.
Babanızla ilk tanıştığımız yer.
And ask you what it was like when your father made peace.
Baban barış yaptığında neler hissettiğini soracaklar.
Honey, I know it's hard now but one day you might be glad that you were a part of something that was so important to your father.
Tatlım, zor olduğunu biliyorum ama bir gün baban için önemli olan bir şeyin parçası olduğun için sevineceksin.
- I remember it, it's your father's knife flashlight.
Bunu tanıdım, babanın fenerli çakısıydı.
It's about your father.
Ama bu baban hakkında.
Hello, Lily. If it was up to your father, they'd stop me at the county line. Santa Barbara's really only a prison in my mind.
Babana kalsaydı,... beni bölge sınırında durduracaklardı,... ama Santa Barbara gerçekten aklımda sadece bir hapishane.
- It's just- - - Your father made a call to the school.
Aslında baban okulu aradı.
Light-years away from the admiring eyes of your father, or your drill sergeant... or whoever's approval it is you so desperately seek.
Işık yılları uzakta babanın takdir dolu gözlerinden veya eğitim çavuşundan veya çaresizce onayını almak istediğin her kimse. - Hangi cüretle!
So you're ten years old, your father walks out on you, drug dealers beat up your Mom, and... it's fine?
Yani 10 yaşındasın, baban sizi terk ediyor, uyuşturucu satıcıları anneni dövüyor... ver her şey yolunda öyle mi?
Honey, I know that you're growing older, and I don't know what your father has told you about things, but I think it's important to discuss everything, you know?
Tatlım, büyüdüğünü biliyorum ve bazı şeylerle ilgili baban ne dedi bilmiyorum ama bence her şeyi tartışmak önemli bir şey.
Whatever your father feels for you, it's got nothing to do with love.
Babanın sana hissettiği şeyin sevgiyle ilgisi yok.
Casey Beatrice Shraeger, It Is Your Father's Birthday.
Bir işle uğraşıyorum. Casey Beatrice Shraeger, bu senin babanın doğum günü.
Babe, it's just... your father has a thousand divisions and they're all in these little tiny countries.
Tatlım babanın ufak görüşleri ve ülkenin birazına sahip olması..
I'm going to see if it's your father or not.
Baban mı, değil mi ben bakayım.
It reminds me... sorry, but I have to bring up your father's death when she didn't tell you what had happened.
Şundan bahsediyorum... Özür dilerim ama babanın ölümünden söz etmek zorunda kalacağım. Bu olay gerçekleştiğinde annen sana söylemedi.
I think it's time you go live with your father.
Bence gidip babanla kalmanın zamanı geldi.
Myka, it's your father.
- Myka, bu babanla ilgili.
The reason that the book is getting under your father's skin is because the pen is not with it. We bring the pen together with the notebook, and this all stops? So, what?
Yazıların babanın cildinde dolaşmasının sebebi kalemin defterle birlikte olmaması.
It's not the same as deceiving your father.
Babanı kandırmanla aynı şey değil.
That I am guiltless of your dear father's death, and am most sensibly in grief for it.
Soylu bir delikanlı gibi konuştun.
It's just a ball not your father, right?
Sadece bir top, baban değil.
It's what caused your father to fail.
babanın başarısızlığının nedenini biliyorsun
It could be worse than your father's.
Babanınkinden daha kötü bile olabilir.
It's good to know that you can't keep your woman in line, And neither can her father. So how do you expect me to control Amy?
Gördüğün gibi ne sen ne de babası sevgilini hizada tutmayı beceremiyorken benim Amy'i kontrol edebilmemi nasıl beklersin?
I'm surprised your father didn't put it on the front page.
Babanın ön sayfaya bastırmamış olmasına şaşırdım.
That's what your father did, and it worked for him.
Baban böyle yapardı onda işe yarardı.
We think the same person killed your father and then tried to stage it as if they were two isolated incidents.
Babanızı da aynı kişinin öldürdüğünü ve sonra bunları iki ayrı vakaymış gibi göstermeye çalıştığını düşünüyoruz.
And there it'll be me, Dixon Wilson, 17 years old, driving your father's car.
ve işte o zaman lisedeki "ben" ortaya çıkacak, Dixon Wilson, 17 yaşında, babanın arabasını kullanan "ben".
Sumei, I'm just trying to look out for you. It's what I promised your father.
Sumei babana, size göz kulak olacağıma dair söz vermiştim.
It's the gentleman who could possibly be your father.
Büyük ihtimalle baban olan bey.
So throw in massive dynamic And your father's theory on hypnotism And it all starts to add up.
Massive Dynamic çalışmaları ve babanın hipoteziyle bir şeyler yerine oturuyor.
It's like spying on your father or something.
Bu sanki babanı ya da başka birini gözetlemeye benziyor.
But please remember that it's not easy for your father either.
Ancak unutma ki, bu baban içinde hiç kolay değil.
It appears you don't take after your father.
Görünüşe göre babandan biraz daha farklısın.
When you kept secrets from your father, was it not a big deal?
Sen babandan sır sakladığında önemli değiller miydi?
Your father got bitten by that thing and he refuses to get it checked out.
Baban o şey tarafından ısırıldı ve kontrol ettirmeye de yanaşmıyor.
- It's Walter, your father.
- Ben Walter, baban.
It's me, Walter, your father.
Benim, Walter, baban.
You know, it's just really nice That you come by and visit your father after school.
Okuldan sonra gelip babanı ziyaret etmen gerçekten çok güzel.
It's me, Alice. lt's your father.
Benim, Alice.
Merlin, I know I can never compare with your father, but for what it's worth... you've still got me.
Merlin, babanla kıyaslanamayacağımı biliyorum ama en azından ben hâlâ yanındayım.
The way this whole thing happened, I-I know it's not by the book, but in a few months, I'm going to be the father of your grandchild, and I'm going to be around a long time, no matter what you think of me.
Tüm bunların yaşanması sana göre doğru değil farkındayım ama bir kaç sonra torunun babası olacağım ve ve sen hakkımda ne düşünürsen düşün uzun süre onu yalnız bırakmayacağım.
So if I were to get into a relationship it would have to be with someone who could be a potential husband and a father to my son, and I'm pretty sure that's not your thing.
Yani, bir ilişkiye girecek olsam babalık potansiyeli olan, oğluma baba olacak biri olur ve senin böyle biri olmadığından eminim.
- Look, Artie, it's your long-lost father.
- Bak, Artie! Kaçak baban geri dönmüş!
( Rugal ) IT WAS YOUR FATHER'S FAVORITE SETTING.
Bu babanın en sevdiği ayarlardı.
Your father went online to find out about drug charges and court proceedings and everything, but it's just so confusing.
Baban internette uyuşturucu suçlarını, mahkeme tutanaklarını filan inceledi ama daha çok kafamız karıştı.
- It's your father?
- Babanız mı?
You poured your father's remains in and closed it. That didn't reseal it.
Babanın küllerini içine koyup kapattığın zaman yeniden mühürlenmiş olmaz.
Was it not your father who died in the dungeons of the Castle of S. Joao da Foz, near here?
S. Joao da Foz Kalesi'nin zindanlarında ölen babanız değil miydi, şu yakınlardaki kalede?
it's your choice 290
it's your birthday 200
it's yours 974
it's your turn 401
it's your move 63
it's your decision 99
it's your call 289
it's your lucky day 103
it's your turn now 40
it's your funeral 64
it's your birthday 200
it's yours 974
it's your turn 401
it's your move 63
it's your decision 99
it's your call 289
it's your lucky day 103
it's your turn now 40
it's your funeral 64