It was just a question Çeviri Türkçe
80 parallel translation
Why, if it was just a question of the right girl... wouldn't any man in the world want to marry you?
Sorun sadece doğru kızı bulmaksa dünyadaki her erkek seninle evlenmek istemez miydi?
I figured it was just a question of time before somebody would find the body.
Birisinin cesedi bulmasını sadece bir zaman meselesi olarak gördüm.
It was just a question.
Sordum sadece.
It was just a question.
Sadece bir soruydu.
( American man ) The fog was lifting a little bit in the area where we were, but by about 12 o'clock, we found that we couldn't go any further, that it was just a question of surrendering.
Bulunduğumuz bölgede, sis yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Fakat öğlen 12 gibi, daha fazla ilerleyemeyeceğimizi anladık ve teslim olup olmamayı tartışmaya başladık.
It was just a question of who got the evidence first.
Kimin delili önce yakaladığı ise bir soru işareti.
It was just a question of timing,'cause Mick and I had this plan.
Sadece bir zamanlama meselesiydi. Çünkü Mick ve benim plânımız vardı.
And it was just a question of when, no more, no less.
Bu aslında sadece bir an meselesiydi.
It was just a question of which one of them would reach him first.
Esas soru hangisinin ona daha önce ulaşacağıydı.
It was just a question!
Sadece bir soruydu.
You knew it was just a question.
Bunun sadece bir soru olduğunu biliyordun.
It was just a question of time for them.
Tamam, sana daha önce söylemiştim.
Who dares play things that happen in this world? It was just a question of time.
bu dünyada böyle bir oyun oynamaya kim cesaret eder?
- It was just a question.
- Sadece bir soruydu.
It was just a question.
Sadece sordum.
That's not necessary. It was just a question.
Bu gerekli değil.O sadece bir soru.
It was just a question.
Soru sordum.
It was just... It was just a question... just a question... that's ok!
Soruydu sadece soru, neyse!
It was just a question of time before the real Randy exposed himself.
Sadece gerçek Randy'yi açığa çıkarmadan önce zamanla ilgili bir soruydu.
It was just a question.
Öylesine sordum.
No, it was just a question.
Sadece bir soruydu.
It was just a question.
Basit bir soru sordum sadece.
Lakes usually are the meeting place for high and low pressure systems... so it was just a question of getting caught in an updraft -
Göller, genelde yüksek ve alçak basınç sistemlerinin buluştuğu yerlerdir bu yüzden tek mesele hava akımına yakalanmak.
- Carla, it was just a question.
Carla, sadece sormuştum.
- And overtime. It was just a question, dab.
- Bu mecazi bir soruydu, sulu beyinler!
It... It was just a question.
Bir sorum var sadece.
It was just a question.
Bu sadece bir soruydu.
Then it was just a question of putting together the team.
Sonrasında tek sorun takımı toparlamak oldu.
It was just a question
Bir sorum olacak.
It was just a question.
- Öylesine sordum.
Which it was mostly a problem of deals not just a question of natural disasters.
Sadece doğal felaketlerin sebep olmadığı bir yoksulluk için.
- It was just in a hospital-type question.
- Hastaya sorulan sorulardandı işte.
I just was asking you a question, sir, that's all I wanted to know, to see your feelings about it. "
Size sadece bir soru sordum efendim, tüm bilmek istediğim bunu gördüğünüzde neler hissettiğinizdir. "
For you, it's normal, you talked about your job to answer a question but she was just being pedantic.
Senin için normal. İşinle ilgili konuşup sorulanı cevapladın ama onunkisi sadece ukalalık.
It was just a casual question.
- Tamam. Öylesine sordum.
It was a couple of years ago, a young attractive bride to be came up to me after the service and asked me just that question.
Bir kaç sene oldu. Genç ve çekici bir gelin adayi bir ayin sonrasında bana geldi. Ve sadece şu soruyu sordu :
Oh, no, it's nothing. Just there was a question about Hawthorne.
- Hawthorne'dan bir soru vardı.
Ok, damn! It was just a friggin'question.
Tamam, hay Allah, sadece sordum.
That's a big question, because, for me, it was really just- -
Zor soru çünkü, benim için sadece...
And it was then just a question of waiting for the right moment for you to make the substitution.
Siz de sadece onu değiştirecek doğru zamanı bekleyecektiniz.
On the other hand, if it was really just a medical question, you would have sent one of your people.
Diğer taraftan, gerçekten tıbbi açıdan sorsaydın adamlarından birini gönderirdin.
I just didn't think it was that big of a question.
Ben o kadar büyük bir mesele olduğunu sanmıyordum.
Right? It's just a question of where it was at the time.
Peki, mavna o sırada neredeydi?
It's was just a simple question.
Sıradan bir soruydu.
Mr. Rathod, I am convinced the train blasts were not just a terrorist activity but it was a question.
Bay Rathod, tren patlamalarının yalnızca terörist bir aktivite olmadığını, aynı zamanda bir teklif olduğuna ikna oldum.
It was just a hypothetical question...
Farazi sorudan başka bir şey değildi.
If you look at the similarities of what astronauts look like when they are in a rocket ship or in a space shuttle and have a gear attached to them, there are similarities been shown, so... Once you has to ask the question of you know, it's this just an artifact, symbolicly showing something or are they trying to depict what their own limit understandig of the time, what was taken place?
Eğer, astronotların roket ya da uzay mekiğinin içinde aygıtlara bağlıykenki görünüşüyle olan benzerliğe göz atarsanız, arada açık bir benzerlik vardır, bu durumda öncelikle sormanız gereken soru, bilirsiniz, bu sadece sembolik bir şey gösteren bir eser midir,
That is, it was important just to ask a question, and my reply is absolutely no interest to her.
Yani onun için önemli olan soruyu sormak cevap umrunda bile değil.
Whether it was used as a weapon, or whether it was just observed being used is a very, very open question.
Bir silah olarak mı kullanılmıştır, yoksa kullanılışına tanıklık mı edilmiştir hususu oldukça tartışmaya açık bir soru.
It was just--I was just asking a question. I just wanted to- -
Sadece...
it's just there was a question mark over your credit history and when i checked up... - it came back as Kerry
Kredi geçmişinde bazı soru işaretleri vardı da ben de kontrol ettim ismin Kerry olarak çıktı.