It wasn't easy Çeviri Türkçe
961 parallel translation
It wasn't easy.
Kolayca olmadı.
It wasn't easy for a woman to send her son... to college in Tokyo.
Bir kadın için, oğlunu Tokyo'da üniversiteye yollamak hiç kolay değildi.
It wasn't as easy as it looked.
Göründüğü kadar kolay değildi.
It wasn't easy
Çok da kolay olmadı.
I went to a great deal of trouble Believe me, it wasn't easy but I managed to find out who the girl was.
Çok büyük zahmetlere girdim - İnan bana, hiç kolay olmadı ama kızın kim olduğunu öğrenmeyi başardım.
But it wasn't easy to let you take my gun away from me without seeming to hand it to you.
Ama silahımı benden alıp götürmene izin vermem, onu belli etmeden sana vermem kolay değildi.
It wasn't as easy to cross... but with a little help from Neptune, he made it.
Geçmek kolay değildi. Ama Neptün'ün biraz yardımıyla başardı.
Oh, welcome back I know it wasn't easy
Hoş geldin. Çok zor olduğunu biliyorum.
It wasn't easy at first, I was a stranger to them.
Bu başta kolay değildi, Onlar için bir yabancıydım.
For me it wasn't easy calling you Bengt, but I had to do it in front of them.
Senin evinde çalışan sıradan bir hizmetçiydim.
It wasn't easy to get.
Almak hiç kolay olmadı.
But it wasn't so easy.
Ama bu kolay olmadı.
- It wasn't easy for me to come here.
- Buraya gelmek benim için kolay olmadı. - Neden?
It wasn't easy telling you this much.
Söylemesi öyle kolay değildi.
Koichi wanted to move to a livelier place, but I'm afraid it wasn't easy.
Koichi hep hareketli bir yerde yaşamak isterdi ama korkarım her şey insanın istediği gibi olmuyor.
Well, naturally, I know it wasn't easy...
Kolay olmadığını biliyorum, ama...
It wasn't easy.
Kolay olmadı.
But it wasn't as easy as I thought.
Ne var ki düşündüğüm kadar kolay olmadı.
It wasn't easy painting her portrait.
Resmini yapmak da kolay değildi
It wasn't easy getting away today either.
Bugün de evden çıkmam kolay olmadı.
He also told you that this wasn't too serious, provided I took it easy.
Çok ciddi olmadığını da söyledi, yeter ki rahat olayım.
It wasn't easy, Richard.
Kolay olmadı, Richard.
It wasn't easy to cancel the rest of my tour and come back.
Turnenin kalan kısmını iptal edip gelmek pek kolay olmadı.
- It wasn't easy.
- Hayır, kendin sarhoş oldun.
Eddie, I want you to know it wasn't easy for me to testify against you.
Eddie, sana karşı ifade vermenin kolay olmadığını bilmeni isterim.
- It wasn't easy!
- Kolay olmadı!
Life wasn't easy, Macario. But it was good to have lived it together.
Hayat kolay olmasa da Macario ona seninle birlikte göğüs germek güzeldi.
It wasn't easy leaping into a snake pit like this.
Böyle bir yılan çukuruna atlamak kolay olmadı.
It wasn't easy finding you.
Seni bulmak kolay olmadı.
It wasn't easy getting in.
İçeri girmek pek kolay olmadı.
Well, you know... it wasn't easy.
Bilirsiniz... kolay olmadı.
But it wasn't easy, and I respect you for it.
Ama kolay olmadι, buna saygι duyuyorum.
But it wasn't easy.
Ama kolay olmamıştır.
It wasn't easy.
Kolay değildi tabii.
It wasn? t easy return her virginity.
Ona bekâretini vermek kolay olmamıştı.
It wasn't easy to leave that wonderful house.
O her şeyiyle kusursuz evden ayrılmak kolay gelmemişti.
It wasn't easy, walking into that storeroom.
Senin için hiç kolay olmamalı.
It wasn't easy.
Kolay değildi.
It wasn't easy for me to believe.
Başta inanması hiç de kolay olmadı. Kavga için eğitilmiştim.
It wasn't easy to raise a blind child.
Kör bir çocuğu büyütmek hiç kolay değildi.
It wasn't easy for me to do what I did.
Dün gece yaptığım şey kolay değildi.
And believe you me, as they say, it wasn't easy.
Ve inanın, dedikleri gibi, hiç kolay olmadı.
It wasn't always easy. Put it on.
Hiçbir zaman kolay olmadı.
Well, I knew from the start you wasn't gonna have no easy time of it.
Baştan beri senin için hiç de kolay olmayacağını biliyordum zaten.
It wasn't easy to shoot him ;
Onu vurmak kolay değil.
It wasn't easy to transfer the property to you.
Size devretmek kolay olmadı.
Well, it wasn't so easy then.
Pek kolay olmuyordu.
It wasn't easy being the one to break up.
Terk eden taraf olmak kolay olmadı.
- Well, it wasn't easy.
- Evet, bu kolay olmadı.
It wasn't easy finding you either, even with our deep-space tracking.
Uzayın derinliklerinde iz sürsek bile, seni bulmak kolay olmadı.
I know, I know... but it wasn't easy...
Biliyorum ama kolay olmayacağını söylemiştim sana.
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37